![]()
Manifesto PR’ın hizmet verdiği kurumların patronlarını gündemsiz buluşturduğu Patronlar Kulübü bu kez Dekap Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Salih Kuzu’nun ev sahipliğinde toplandı.Grup büyük olduğundan genellikle ortak sohbet yapılamıyor. Bu sebeple de herkes yanındakiyle koyulaştırıyor muhabbeti. Bu defa toplantıya ilk kez katılan Polisan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Necmettin Bitlis’in yanında oturuyorum. Bitlis’in diğer yanında ise Altınbaş markasının patronu ve Altınhas Holding Yönetim Kurulu Başkanı İmam Altınbaş oturuyor. Muhabbet giderek koyulaşıyor. İmam Altınbaş yaşanmışlıklara çok değer verir. Onun mutlaka bir cevap bulup vermeniz gerektiğini hissettiren “Nasıl?” sorusu meşhurdur. Fırsatı kaçırmıyor ve hemen yanı başında oturan Bitlis’e, “Siz 86, ben 48 yaşındayım. Aramızdaki yaş farkı 38. Sizin yaşınıza gelene kadar önümdeki 38 yılı nasıl değerlendireyim?” diye soruyor. Karşımızda Sancak Holding YKB’si Haydar Sancak, Dekar YKB’si Salih Kuzu, LİV Yapı YKB’ı Sönmez Aydın ve Poliser Yönetim Kurulu Başkanı Ekin Tükek oturuyor. Soru masada heyecana yol açıyor, dikkat kesiliyoruz. Usta sanayici, yaşam öyküsünü kronolojik olarak fırsat ve tehditler açısından ele alarak anlatıyor. Uzun sohbetin detaylarını kendimde tutuyor, anlattıklarından kulağa küpe olacakları paylaşıyorum.- Her şey hayal etmekle başlar. Önce hayal et.- Hayal ettiğin şeyi gözünde canlandır. Eğer canlandıramıyorsan asla o işe girme.- Yaptığın işin daha fazla kâr eden yanına yatırım yap. Alıp satarken kazandığından daha çok kazanacağını gördüğün üretim aşamasına da el at.- İşine katkı sağlayacak farklı alanlara yatırım yap, farklı alanlardaki kazançlı işleri de görmezden gelme. Allah uzun ömür versin, Necmettin Bitlis daha uzun yıllar işinin başında olacak. İmam Altınbaş’ın spora düşkünlüğünü ise bilmeyen yok. “Peki, sağlığınızı nasıl koruyorsunuz?” diye soruyor. Bitlis’in cevabı şöyle oluyor.- Sakın sigara içme.- Sebze tercihin olsun, gereğinden fazla et yeme.- Mümkün olduğunca çok yoğurt tüket.- Sporla, saunayla bol bol ter at. Babasının ısrarına rağmen orta 2’deyken muhasebe öğretmenine kızgınlığını bahane edip okulu bırakan Polisan Holding YKB, “İş hayatı, ilgimi okuldan her zaman daha çok çekti.” diyor. Bu formül herkeste işler mi emin değilim ama Polisan Holding’in pek çok alana yayılmış yatırımlarında binlerce insan çalışıyor. Demek ki ilk kural hayal kurmak da, onu akılda canlandırmak da sahiden işe yarıyormuş.Cem Yılmaz’lısı klişe, SEK ise devrim yapıyorİş Bankası’nın son reklamında işlenen konu klişe ama işin içinde Cem Yılmaz varsa hem izleniyor, hem beğeniliyor. İş Bankası’nın Servet Bey tiplemesinin (sanırım) üçüncü ayağında bankanın uzun geçmişi ve yaklaşımına değinilmiş. 80 küsurluk tarihinde üç kuşak İş Bankalı bir arada resmedilmiş. Çocuklar geleceğimizi, 40’lı yaşlar bugünü, güngörmüş amca ise geçmiş anlayışı temsil ederken reklamda pek çok bakılası, duyulası enstantane arasında “Güvenelim gençlere, destek olalım” mesajı en baskın olanı. Reklam geçmişin efsane Garanti Bankası’nın sucu çocuğunu hatırlatsa da ara sıra benzer mesajları hatırlamakta sakınca yok. Eh, başka ne diyeceksin ki? Faiz lobisiyle eşdeğer tutulan bankalarımız doğrudan “hayır değiliz” demek yerine eğlenceli çekimlerdeki eğlenceli adamlarla duruma müdahale etmeye çalışıyor. SEK süt reklamlarında adeta bir devrim yapıyor. Bugüne değin çikolata, dondurma ve dahi otomobil reklamlarında alıştığımız kadının obje olarak kullanılması meselesi, en masum ürün sütte sıcak gündem oluşturuyor. En fazla sütten bıyıkla yüzde kalan süt tanıtımları kadın bedeninde kol geziyor. Ben işi saf tarafından alıp, “Süt tüketimini artırmak için başka yol kalmadı herhalde!” desem, siz ne dersiniz?Markaları protesto sözde mi kaldı?Damarımıza basan her toplumsal olaydan sonra gündeme gelen, Gezi olaylarında da ‘boykot edelim’ söylemiyle öne çıkan protestoların ne kadar gerçekçi olduğuna, devam edip etmediğine bir göz atalım. Araştırmayı Türkiye genelini temsil eden bölgelerde 464 denek ile Xsights yaptı. Hangi markaya ne kadar tepki duyuldu, ideolojisi nasıl algılandı ayrıntıları tekmili birden ayrıntılarıyla Marketing Türkiye 1 Eylül sayısında yayınlandı. Burada bazı ilginç sonuçlara bakalım. Soru 1- Markanın siyasi duruşu satın almada ne kadar önemli?Alt kırınımları var ancak;Toplamda önemsiz diyenler yüzde 39,2- Önemli diyenler yüzde 36,3 - Kararsızlar yüzde % 24,5Soru 2- Satın aldığınız markanın siyasi duruşunu bilmek ister misiniz? Hayır yüzde 49,4 - Evet yüzde 50,6Soru 3- Sizce markalar siyasi duruşlarını açıklamalı mı?Hayır yüzde 53,3 - Evet yüzde 46,7Soru 4- Tercih ettiğiniz markaların siyasi duruşu satın alma kararınızı etkiliyor mu?Hayır yüzde 55,4 - Evet yüzde 44,6Soru 5- Bugüne değin herhangi bir markayı protesto ettiniz mi?Hayır yüzde 87,5 - Evet yüzde 12,5Soru 6- Bir ürünü alırken en çok dikkat ettiğiniz unsurlar nelerdir? (yüzde)Uygun fiyat: 91,1Ürün kalitesi: 87,1Reklamları: 52,5Sunduğu prestij: 34,8Sosyal sorumluluk çalışmaları: 26,4Siyasi duruş: 8Ben cebime bakarım arkadaşİşte zurnanın zırt dediği yer burası. Olayın heyecanıyla ‘boykot edelim sesleri yükselirken’ bu protestolar bizde uzun süreli olmuyor. Peki, neden? Henüz toplu tepki verecek ve bunu sürdürecek olgunluğa gelmediğimiz için olabilir mi? “Deneklerin profili önemli. Kimler katılmış, ideolojileri nedir?” dediğinizi duyar gibiyim. Tutturamadınız, buyurun derhal açıklayayım;İdeolojim yok: Yüzde 34,1Merkez sağ: Yüzde 22,5Muhafazakâr: Yüzde 13,7Merkez sol: Yüzde 11,4Ulusalcı: Yüzde 8,2Komünist: Yüzde 5,3Sol tandanslı: Yüzde 4,9