Image may be NSFW.
Clik here to view.
Çatışmalı bir dünyada yaşıyoruz; iyilik ile yardım bir yanda; açgözlülük ve israf diğer yanda… İyilik yapmanın huy, yardımlaşmanın gelenek olduğu bir medeniyetin çocuklarıyız oysa.Bizim bir anlayışımız, o anlayışımızın geçerli olduğu bir ülkemiz vardı. İlleri güzel iller, dilleri güzel diller idi. İyilik ferman üstüne ferman; yardımlar devran üstüne devran… Gönüller şen, ruhlar bahtiyar… Bereket; kırlarda çiçekler gibi, kovanda petekler gibi... Nimet isteyenlerin iyiliğin eteğine yapıştığı, yücelik isteyenlerin yardımda yarıştığı… Yad olsun, biliş olsun; o anlayış ne güzel anlayış, o ülke ne güzel ülke idi…Derken yıllar dillere, günler güllere aktı… Açgözlülük ve israf askerleri bastı ülkeyi. Bir istiladır başladı… O günden taaa bu güne süren bir istila… İsraflar iyiliği esir aldı, açgözlülükler yardımı zincire vurdu.Düşünelim bir, acaba ülkemizde hangisi hüküm sürsün isteriz? Açgözlülükten çıkıp gelmiş “israf” adlı zalimin mi, güzel ülkenin hakimi “iyilik ve yardım”ın mı? Var sayalım ki o ülke bizim kalbimizdir... İyilikleri ve yardımlaşmayı kalbimizde daha ne kadar esir tutacağız?. Unutmayınız! gök kubbenin altında… Ne söylendiyse güzellik üstüne; hep iyiliğe adandı… Kaç yürek çarpıyorsa erdemden yana; hep yardım için yandı. Bakalım o halde, kalplerimiz açgözlülüklere mi hizmet ediyor; israflarımız nasıl, nereye gidiyor…Var sayalım ki o ülke bizim vicdanımızdır... İyilikleri ve yardımlaşmayı vicdanımızdan daha ne kadar sürgün edeceğiz? Unutmayınız! Bünyamin’in buğday dengine tası saklayan kardeş, yardım için saklamış... İsmail’in boynuna bıçağı çalarken gözünü bağlayan baba iyilik adına bağlamıştı… Asırlar var ki babalardan oğullara, analardan kızlara… Küçük bir iyilik için, sıradan bir yardım için…Var sayalım ki o ülke bizim mezramız ve köyümüz, kasabamız ve ilimizdir… İyilikleri ve yardımlaşmayı kapıların ardında daha ne kadar esir tutacağız. Unutmayınız, bu günler, tutsakların azad edilme vaktidir. Kimseye haber vermeden ve kimseciklere göstermeden… Mahallemizi ve sokağımızı… Kararan geceyi ve ağaran şafağımızı…Var sayalım ki o ülke bizim ülkemizdir… İyilikleri ve yardımlaşmayı ülkemizden daha ne kadar sürgün tutacağız?.. İsraf etmek istiyorsak gelin iyiliklerde israfa kaçalım; açgözlülük yapacaksak gelin yardım kampanyaları açalım.Var sayalım ki o ülke bizim dünyamızdır. Göklerden emirle gelen iyilikleri ve yardımlaşmayı yeryüzünden daha ne kadar uzak tutacağız? Unutmayınız! İnsanlığın sancısı iyiliklerin alıp başını gitmesinden; yardımların ve yardımlaşmanın bitmesindendir. Acımasız açgözlülükler önünde yelken yelken zerre zerre savrulan ihtiraslar bir yanda… Yoksullar, yetimler ve kimsesizlere çare diye zerre zerre kavrulan yürekler diğer yanda. Biz dur demezsek eğer, açgözlülük ve israf mutlaka ağız tadımızı çalacak… İyilikler ve yardımlar alıp başını giderse ülkemiz öksüz kalacak. Atalarımız, göçmen kuşun bile kırık kanadını saracak iyilikler icad ederken, şimdi bu ülkede derin feryatlar yalnız yüreklerde yollarını mı yitirsin? Gecenin gizli yarısında, kendi kovasından dostunun kovasına aktaran yardımlaşma duygusu gitsin de gülümsemeleri mi bitirsin? Oysa iyilik ve yardım bize ayet ayet, sure sure gelmiş bereketimizdir; iyilik ve yardımlaşma bizim en eski toplumsal hareketimizdir. Onu yeniden kalbimize, vicdanımıza, ilimize, ülkemize ve dünyamıza doldurmadan biz kendimiz olamayacağız. Gelin o halde, bir gülümsemeyle de olsa, bir iyi niyetle de olsa, her gün bir iyilik yapıp bir ülkeye girelim. Hani illeri güzel iller, dilleri güzel diller olan ülkeye. Hani bereketi; kırlarda çiçekler gibi, kovanda petekler gibi olan ülkeye öz yurdumuza kendi ülkemize. O ülke ne güzel ülke…SIR SAKLAMAYI BİLİR MİSİN?Rivayet ederler ki Yavuz Sultan Selim de tıpkı dedesi Fatih gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutar, masrafı nasıl temin edeceğini ve seferde izleyeceği stratejiyi belirledikten sonra en yakınından başlayarak danışmaya başlarmış. Vezirlerinden biri (bir rivayete göre Hemdem Paşa) onun yine böyle bir sefer hazırlığında olduğunu tahmin edince sormuş:“Hünkarım, sizi yine heyecanlı görürüz, acep niyetinizde hangi ülkenin fethi vardır?”Yavuz hiç istifini bozmadan cevaplamış:“Lala, sır saklamayı bilir misin?”“Beli hünkarım, kulunuz, sır saklamayı iyi bilirim.”“Ben dahi lala, ben dahi iyi bilirim!..”BERCESTENüsha-i âşifte-i dîvân-ı ömrü sorma kimHat galat, mana galat, imlâ galat, inşâ galatLâedrîÖmür defterinin dağınık yapraklarını hiç sorma! O defterdeki yazı da yanlış, mana da; imlâ da yanlış, ifade de.
Clik here to view.
