Quantcast
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Saruhan Özel - Başkaları yapınca iyi, Merkez yapınca kötü!

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Merkez bankacılığında yeni akım “öngörülebilirlik (ya da rehberlik, İngilizcesi ile forward guidance)”.Eskiden merkez bankası başkanları en anlaşılmaz şekilde konuşmalar yapıp ilerde kendilerini bağlayıcı şeyler söylememeye özen gösterirlerdi. Piyasaları bir rakip olarak görür ve kendilerine manevra alanı oluşturmaya çalışırlardı. Para politikası kararlarının piyasaları şaşırtırsa etkili olacağına inanırlardı. O nedenle konuşma yapıldığı zaman bir sürü şey anlatmak ama aslında hiçbir şey söylememek bir beceri olarak görülürdü. Eski ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Greenspan bunun en büyük ustalarından biriydi. Saatlerce Greenspan’in konuşmaları çalışılır ama yine de ortak bir noktada buluşulamazdı. GRAFİĞİN BÜYÜK HALİ İÇİN TIKLAYINIZ Ama özellikle son global kriz sonrasında durum değişti. Artık merkez bankası başkanları piyasalara gelecekte hangi şartlar altında ne yapmayı planladıklarını açık bir şekilde söylüyorlar. Çünkü faizler sıfıra yakın bir durumdayken konuşmaktan başka piyasalara öngörü verecek araçları kalmadı. Bu sayede öngörülebilirliği artırarak risk primini azaltmak istiyorlar. Ama bunun işe yaraması için de öngörüyü verenin itibarı olması, inanılması gerekiyor. FED Başkanı Bernanke piyasalara “işsizlik yüzde 6,5’e inene kadar faizlerin artmayacağını ve bu süreçte gerekirse yüzde 2,5’e kadar enflasyona göz yumulacağını” söylerken bu yeni merkez bankacılığı anlayışını sergiliyordu. Yakında varlık alımını azaltarak likidite desteğini azaltacağını söylemesi de bunun bir parçasıydı. Benzer şekilde Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Draghi, “krize karşı elinden ne gelirse yapacağını” ya da “politika faizini uzun bir süre yüzde 0,5 olan mevcut seviyesinde veya altında tutacağını” söylerken yine piyasalara rehberlik yapıyordu. Çiçeği burnunda İngiltere Merkez Bankası (BOE) Başkanı Carney’nin yaptığı ilk resmi konuşmasındaki “işsizlik yüzde 7’ye gerileyene kadar politika faizini artırmayacağı ve bunun da 2016 sonuna kadar olmayacağı” söylemi yine bu kapsamdaydı. Ve bu rehberliklerin hepsi üstelik de bir şey yapmadan işe yaradı. ECB sadece konuşarak Euro’yu kurtarırken FED yine sadece konuşarak uzun vadeli faizleri yükseltti (getiri eğrisini normalleştirdi) ve abartılmış olan risk iştahını azalttı. Bunlar her iki kurum ve liderinin yüksek itibarları sayesinde oldu. Carney henüz istenen etkiyi sağlayamadı, hatta konuşunca piyasalar öngörünün tersine hareket etti ama daha yeni olduğu için kontenjanı var. Ama benzer bir stratejiyi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) uygulayınca bolca eleştiri yapıldı. TCMB açık ve net bir şekilde yıl sonuna kadar piyasalara vereceği likiditenin faiz bandının üst limiti civarında olacağını söyledi. Bunun döviz kurlarını dizginlemeye (hatta TL’yi güçlendirmeye) yetmediği durumda faizi daha da artırmak yerine dolaylı veya doğrudan döviz müdahaleleri yapacağını belirtti. Bu doğrultuda da TL’nin güçleneceği beklentisini iletti. Piyasalar TCMB’yi ciddiye alıp verdiği bu öngörülerinin piyasalarda ne tür etkilerinin olacağını ya da hangi şartlar altında gerçekleşip gerçekleşemeyeceğini tartışmalıydılar. Geçmişte böyle durumlarda faizlerin radikal şekilde yükseltilmesinden Türkiye ekonomisinin yapısal bir fayda sağlamadığını, günü kurtarmaktan öteye geçemediğini hatırlamalıydılar. Ama tüm tartışmalar konuşmanın basitliğine (ki etkili olabilmesi için kolayca anlaşılacak kadar basit olmalıydı) ve faize ve kura yönelik net mesajlar verilmesinin yanlışlığına odaklandı. Dünyada ne olup bittiğinden bihaber olunca o kadar normal ki. Makroekonomik ve yapısal açıdan bakıldığında TCMB’nin faizlere daha fazla yüklenmemesi doğru. Enflasyon, bir kerelik ve kur artışı kaynaklı maliyet artışı ile yükselmiş durumda. 1 veya 2 yıllık enflasyon beklentilerinde önemli bir değişiklik yok ve zaten ikinci piyasada reel tahvil getirileri yüzde 4’lere tırmandı. Ekonomik büyüme özellikle talep tarafında zayıf. Ekonomi yönetiminin daha istikrarlı bir büyüme için orta vadede kısa vadeli spekülatif döviz girişine dayalı olmayan dış ve iç talep tarafında dengeli bir büyüme modeline geçme umudu var. Bankacılık sistemi ve bütçe politikası gibi iki önemli yapısal alanda sorun yok. Üstelik de TCMB’nin elinde ortalık sakinleşene kadar para politikasını bir süre için sıkılaştırabilmesini sağlayan bir bant sistemi var. Gereksiz yere nokta politika faizini artırıp yüksek faizi kalıcı hale getirmesine gerek yok. Bu kurlar için yetersiz olursa döviz müdahalelerine yüklenmek de doğru. Bazı görüşlerin aksine TCMB’nin bugünkü ortamda döviz talebini doyurabilme gücü mevcut. 40 milyar dolar net, 110 milyar dolar brüt döviz rezervi var ve kısa vadede geri dönüşünü sağlayabileceği şekilde aslında brüt döviz rezervleri de kullanılabilir. Rezervlere durup dururken güvenilmez. En az 3 aylık ithalatı karşılıyorsa, kısa vadeli toplam dış borcu ödeyebiliyorsa, dalgalı bir kur sisteminde vadeli ve vadesiz TL mevduatların yüzde 5’i kadarsa (sabit kur rejiminde yüzde 20’si) ve yurtdışındaki yatırımcıların Türkiye’deki tahvil ve hisse senedi portföylerinin en az yüzde 30’u büyüklüğündeyse güvenilir. Bugün bunların tümüne bakıldığında da TCMB rezervleri yeteri kadar yüksek (Grafik 1, 2, 3 ve 4). Üstelik bugünkü global ortamda TL’nin güçlenmesi de çok istenecek bir şey değil. Ekonomide yapısal zararlar oluşturacak seviyelere çıkmasın yeter.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue