![]()
Arada sırada aniden öyle bir mesele ortaya çıkar ki; artılarla eksileri evirip çevirdikten sonra bile karara varması son derece zor olur. Benim açımdan, İstanbul’un 2020 Olimpiyat Oyunları’nın ev sahipliği için adaylığı böylesi bir bilmece.Bir sporsever ve gururlu bir İstanbullu olarak, dünyanın gözlerinin benim şehrime odaklanacağı ve büyük atletlerin Boğaziçi kıyılarında yarışacağı anı iple çekiyorum. Duygular ile olgular ve rakamları dengelemeye çalışan eleştirel bir analist olarak ise arşa varan bütçelerden ve kötü planlanıp şehrin dokusunu mahveden altyapı projelerinin yeni bir dalgasının gelmesi ihtimalinden korkuyorum. Bir başka deyişle: Kalbim ümitlerle dolu, ama beynim protestoya durdu.Bugünlerde 2020 yanlısı savların uzun listesinin bombardımanı altındayız ve teslim etmeliyim ki, bazıları gerçekten de kulağa hoş geliyor. Olimpik birlik ve kardeşlik söylemi uyarınca, İstanbul, Olimpiyat Oyunları’nın ilk kez Müslüman nüfusu baskın bir şehirde düzenlenmesine dikkat çekmek bakımından, güçlü bir kozu elinde tutuyor. Olimpiyat hazırlıklarının, oyunlar bittikten sonra şehrin tüm sakinlerinin yararlanacağı kamu ulaşım projeleri için uzun zamandır planlanan yatırımlara ivme kazandıracağı da doğru.Ama eleştirel biçimde irdelenmeye müstahak çok sayıda abartılı iddia da var. Olimpik şehirlerin hikâyesi, Barcelona ve Londra’daki gibi başarılı şehir tanıtımı, kabaran milli gurur, iyi planlanıp uygulanmış kentsel dönüşüm hikâyesinden ibaret değil. Öngörülememiş kamu borçları, on yıllar süren vergi yükü ve pahalı ama az kullanılan olimpik tesislerin trajik faturası aynı zamanda. İki örnek vermek gerekirse: Montreal’in 1976’nın yarattığı borçları ödemesi 30 yıldan uzun sürdü. Atina’ya ‘beyaz fil’ tabir edilen, boş veya az kullanılan 20’den fazla tesisin bakımını yapmak yılda 500 milyon Euro’ya patlıyor.Önce işin ekonomik ve mali yanına yoğunlaşalım, çünkü buradaki riskler organizatörlerin kabule cesaret edemediği kadar büyük. İstanbul ekibi 2,9 milyar dolarlık bir bütçe sundu ve geçenlerde Spor Bakanı Suat Kılıç, nihai masrafın kesinlikle bu miktarın altında kalacağını duyurdu. Dürüst olmak gerekirse, bu güvenceyi ciddiye almak zor. Son üç Yaz Olimpiyatları’na dönüp baktığımızda, adaylık sırasındaki tahminî bütçe ile gerçek harcamalar arasında devasa bir uçurum olduğunu görebiliyoruz. İstanbul’un farklı olacağını düşünmek için sağlam bir sebep yok ve bu da, muhtemelen 15-20 milyar dolarlık bir maceraya atılacağız demek. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) kullandığı bütçelendirme sistemi yüzünden kârlar, uluslararası spor federasyonlarına ve bizzat IOC’ye gidecek. Yerel ve ulusal yetkililer ise zararla baş başa kalacak. Nihayetinde acısı, Türkiye’deki vergi mükelleflerinden çıkarılacak.Akademik araştırmalar, bir başka iddianın daha, çok sallantılı olduğunu gösterdi. Çoğu ekonomist, içlerinden üçünün formüle ettiği şu görüşte hemfikir: “Genel kanının aksine, Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapmak büyük ekonomik hedeflere ulaşmak ve organizasyona sahne olan şehre uzun vadeli, derin tesir yaymak açısından önemli bir araç gibi gözükmüyor.’’ Oyunlar öncesi evrede, inşaat sektöründe istihdam (ve kâr) geçici olarak fırlayacak ve olimpiyatlar sırasında oteller para basacaksa da, uzun süreli ekonomik canlanma bir mitten ibaret.2020 Olimpiyat Oyunları’na İstanbul’un ev sahipliği yapmasından yana diğer savlar da kulağa pek ikna edici gelmiyor. Turistik merkez şöhretine yeterince sahip İstanbul’un ilave tanıtıma ihtiyacı yok. Spora katılım ise ancak hükümet gelecek 10 yılda amatör sporlara muazzam paralar harcamaya hazırsa artar, sadece dört hafta süren oyunlar yüzünden değil.Bu, iyi ve kötü savların bileşimi beni kararsız bıraktı. Neyse ki, bu cumartesi oy vermem gerekmiyor. O şeref yaklaşık 100 IOC üyesine ait. Bunlardan biri de, yeni Hollandalı üye Camiel Eurlings ve ne ilginçtir ki, kendisi Avrupa Parlamentosu’nun eski Türkiye raportörü. Bunun bir avantaj olup olmadığından emin değilim; emin olduğum bir şey varsa, gizli oylamaya geçilmeden evvel Başbakan Erdoğan tarafından ziyaret edileceğidir. Erdoğan, Eurlings’i ikna etmeyi başardı mı, başaramadı mı, muhtemelen asla öğrenemeyeceğiz. Sanırım, ben olimpik şüphelerimden şimdilik şaşmayacağım.