![]()
ODTÜ’de başörtülü öğrenciler ibret verici saldırılara maruz kaldı. Saldırıyı düzenleyenler herkese ait bir kurumu temellük ediyor, başörtülüleri etnik arındırmaya tabi tutmak istiyorlar.İki önemli olay daha var: Biri başörtülü avukat hanımı (Zübeyde Kamalak) duruşmaya almayan Ankara 2. Aile Mahkemesi’nin tutumu, diğeri adli yılın açılış töreninde Ankara Barolar Başkanı’nın Başbakan’ın yüzüne bakarak yaptığı ürkütücü konuşma. Bunlar münferit olaylar değildir. Türkiye’nin hangi zihni/siyasi iklimde olduğunu gösteriyor. Buna ilaveten, Gezi-Taksim olaylarına ve Mısır’da yapılan askeri darbeye karşı aynı çevrelerin takındığı tutuma bakmak lazım. Gezi Parkı çerçevesinde uygulanmak istenen projeye (kışla, AVM) karşı verilen sivil-barışçı tepkiler haklı idi. Projenin kendisi yanlıştı, ilk iki günde göstericilere uygulanan şiddet kabul edilemezdi. Daha sonra 5 kişinin hayatını kaybetmiş olması asla tasvip edilemez. Ancak Gezi protestoları üzerine oturan Taksim kalkışmaları, Başbakan’ın çalışma ofisine ve konutuna düzenlenen fiili saldırılar, sivil ve kamu binalarına dönük şiddet de haklı ve meşru değildi. Gezi’yi bahane ederek sürdürülen olaylar sandığa karşı sokağın zorbalığıydı. Başta Amerika olmak üzere Batılı ülkelerin, medya, sivil ve resmi çevrelerin şiddet olaylarına verdikleri destek olayların pek de masum olmadığını ortaya çıkarmış oldu. Batı’nın ve içeride malum çevrelerin kalkışmalara, şiddet ve kargaşayla yönetimi devirmeye matuf olaylara verdikleri destek AK Parti’ye ve özellikle Başbakan R. Tayyip Erdoğan’a karşı kasıtlı, planlı ve sistemli bir hareket olduğu şüphesini iyice pekiştirdi.Arkasından gelen Mısır darbesi ve darbeye verilen sol, sosyalist, liberal destek; özellikle 28 Şubat 1997’den bu yana demokratikleşme mücadelesi veren liberal aydınların –bir ikisi müstesna- koro halinde ve organize argümanlar desteğinde darbe suçunun neredeyse tamamını Mursi’ye ve İhvan’a fatura etmeleri, Türkiye’de darbe tehlikesinin, askeri vesayet rejimine geçme teşebbüslerinin ortadan kalkmadığını ortaya koymuş oldu.İçine girdiğimiz yeni süreç eski süreçlerden farklı seyredecektir. Bölgenin tamamında iktidara en yakın siyasi gruplar İslami akımlar ve partilerdir. Serbest ve adil seçimler yapıldığında, hiç değilse şekil şartları itibarıyla demokratik prosedür işler halde tutulduğunda Arap dünyasının tamamında İslami gruplar iktidar olacaklardır. Türkiye’nin üç dönem süren AK Parti iktidarı ve İhvan’ın Mısır tecrübesi bu fikri pekiştiriyor. Bu aşamada Batı dünyasının çok yönlü çıkar hesapları dolayısıyla İslami grupların demokratik iktidarlarına iyi gözle bakmadığı, bundan sonra da “ılımlı İslamcılar”a ve siyasetten uzak gibi duran dini grup ve cemaatlere de engeller çıkaracağı anlaşılmaktadır. Bu stratejik karar değişikliğinin ülke içi laik çevreler, sol-sosyalist, milliyetçi ve liberal çevrelerce de desteklendiğini hesaba katmak gerekir. Batı için ortada iki seçenek söz konusudur: Ya doğrudan askeri darbe yönetimleri veya sol-sosyalist, milliyetçi, liberal ittifakın perde gerisinden desteklenmesi. İslami grup ve siyasetleri sahne dışına atmanın düşünülen en etkili yolu onları militarize etmek; üzerlerine vahşi baskılar uygulayarak şiddet ve terör yapmaya zorlamak, radikal grupları yegane temsil makamına çıkarmak. Kontrollü şiddet ve radikalizm uluslararası sistemin ve iç laik çevrelerin uzun süre iktidarlarını güvence altına alır. Şu hususlara dikkat etmelidir: (a) Gezi olaylarındaki gibi amatör, fevri hatalar yapmaktan kaçınmak, ama Taksim kalkışmalarına karşı dirençli olmak. (b) Her ne olursa olsun şiddet ve teröre iltifat etmemek, toplumsal ve hukuki meşruiyet içinde kalarak siyasi mücadeleye devam etmek. (c) Siyaseti toplumun genelini içine alacak şekilde yeniden tasarlamak; herkesi içine alan adaletli yönetim ilkesinden şaşmamak; din, mezhep ve etnik temelli hak ve özgürlükleri herhangi bir siyasi pazarlık konusu yapmadan tanımak, yasalaştırmak. (d) Bölgesel savaşlardan kaçınıp iç sosyal barışı tesis etmeye çalışmak. (e) 12 Eylül askeri darbesi dâhil süren darbe davalarının tümünü sonuna kadar götürmek, askeri vesayetin her alandaki izlerini tümüyle ortadan kaldırmak.