Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

M.Nedim Hazar - Hazan

$
0
0
Çok küçük bir tatil kasabasında, salaş bir lokantada denk gelmiştim ona. Üstü başı perişandı, bir müşteriden çok dilenciyi andırdığı için yanından geçenlerin dikkatini çekiyordu. Biliyordum, vasatı bozan ne varsa mutlaka bir derdi ve bir hikâyesi olurdu. Yanılmadım… Kolay olmadı ama açılması…İnsanların merhametine yönelik vuruşlar yapan kelimeleri pek bilmiyordu ya da onlara tenezzül etmiyordu sanırım. Bu nedenle aksi, hatta sert bir tavrı vardı. Hiç kolay olmadı uzun cümleler kurması.Genelde bu tür durumlarda ‘bir dokun bin ah işit’ olayı cereyan eder ama öyle de olmadı. Belli ki tüm ahları içine akıtıyordu. Yoğurda bulaşmış kirli tırnakları, derisi kalınlaşmış ve koyulaşmış parmaklarının ucunda muazzam bir kontrast oluşturuyordu.Yazın son günleriydi ve gülümseten bir serinlik yürüyordu boşlukta. Herkes memnundu havaların ateşinin düşmesinden. Birkaç soruyu peş peşe sıralayıp suskunlukla karşılaşınca ben de çenemi kapamış, kaçamak bakışlarımla iletişim kurmaya çabalıyordum. Hikâyesini öğrenmek istediğimi pekâlâ biliyordu ama çok cana yakınlık gösterdiği söylenemezdi açıkçası.Sonradan öğrendim, her gün aynı vakit gelip burada yiyormuş tek öğün yemeğini. Perişan olmuş bir çantası vardı ama ne kâğıt toplayanlara ne de hayatın sertliğini uyuşturucuyla yumuşatan evsizlere benziyordu. Şairin ‘unutulmamak’ında dediği gibi, eli, ayağı, yüreği yorgun bir hali vardı.Hiç acele etmeden bitirdiği yemeğinin ardından yerinden kalkmaya davrandığında, başarısızlık bakışlarımı görünce açıklama ihtiyacı duydu: “Çok fazla işgal etmemek lazım, Allah razı olsun, her gün bir tas çorba veriyorlar.” Çay ısmarlama teklifimi susarak kabul ettiğinde sevindim.Sıcak geçmişti yaz… Ve sonbaharın kapısındaydık. Vaktiyle ‘Bir Aşka Krallığım’da anlattığım ‘Berduş’a benzettiğim için büyüsüne kapılmış gibi peşindeydim. Sanki bir roman, hikâye kahramanı vücut bulmuş gibi şaşkınlık içindeydim açıkçası. İnsanların kirletmekten bıkmadığı mezbeleliğe dönmüş bir sahil kuytusuna gittik. Barınağı buradaydı. Bu sefalet tablosunun ardındaki ıstırap da trajedi de büyüktü, emindim artık. “Hiç hayalinden düştün mü?” dedi, anlamadım. Hayalin peşine düşmeyi biliyordum da, hayalden düşmek nedir kavrayamamıştım. İnsanın sahip olduğu şey, hayalini kurduğu şey ise ve bir anda bunlar elinden uçup gitmişse düşebiliyormuş. Öyle olmuş çünkü.“Yalan yok, parayı çok severdim ve sonum sevdiğimden geldi.” dedi sonra. Konuştukça cümleler uzadı ve daha anlaşılır bir hikâyeye dönüştü nihayetinde. İnsanın en acı deneyimi sahip olduğu değerlerin kıymetini, onları kaybettiği anda kavraması sanırım. Öyle olmuş çünkü. Ailesi fena bir ev kazasında hayatını kaybetmiş ve kanunlar onu suçlamasa da vicdanı öyle bir hüküm vermiş ki altından kalkamamıştı. Önce nefret etmiş kendinden başlayarak. Her şeye ama her şeye tarifsiz bir nefretle küsmüş. Zehirlenmiş ailesinin cansız bedenlerini hâlâ zihninin en ön kısmında canlı olarak tutması kendine verdiği en büyük cezaydı sanırım. Vicdanın verdiği hükmü temyiz edecek bir üst mahkeme yok elbette. Kendini cezalandırmanın en garip örneği karşımdaydı, “Canıma kıymayı bile kurtuluş olarak gördüğüm için yapmadım, bu cezayı çekmeliyim.” dedi. Kimseye nasihat verecek hali de yoktu, tahammülü de.Acı nasıl bir kırılma yaşatıyorsa ruha en üst örneği karşımdaydı. Artık mevsimlerden, yazdan, sıcaktan, bahardan, yağmurdan bahsetmek anlamsızlaşmıştı. Cümleler kısalıp, bakışlar tekrar boşluğa yönelince gitmem gerektiğini anladım. Perişan viranesini, harabe hayatını ardımda bırakırken şairin mısraları takıldı zihnime: “Bahçemin halinden baharımı kıyasla…”

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue