Bilindiği üzere Bakara Sûresi’ndeki haccı anlatan ayetin başında hacılarımıza önce şu mealde bir hatırlatma yapılmaktadır (197): -Kime hac farz olursa bilsin ki ,orada incinip incitme, tartışıp dövüşme, kırıp dökme yoktur!..Hac ayetinin daha başında bu hatırlatma neden yapılmaktadır? Çünkü hacda ziyaret zeminleri hep sabittir, genişlemez. Ama ziyaretçi sayısı hiç sabit değildir, her sene çoğalır. Bu da sabit mekânda her sene çoğalarak buluşan hacılarımızın izdiham ve sıkışmalar yaşamalarına, bu sırada incinip incitmelere maruz kalmalarına sebep olur.Nitekim geçmişte üç metrekareye bir kişi basıyor idiyse şimdilerde bir metrekareye üç kişi basmaya mecbur kalıyor. Elbette birinin ayağına basma, sendeleyip iteleme olayı, önüne geçip sırasını alma yanılmaları söz konusu olacaktır. İşte bu sırada göstereceği sabrı, hacının imtihanını teşkil edecek, onun olgunlaşmasını sağlayacak, çevresini incitmeyecek, aynı zamanda din kardeşlerinden incinmeyecektir.Nitekim daha ilk günde uçağa binip inerken, arabaya binip inmeye çalışırken, Arafat’tan inip şeytan taşlarken, tavaf yaparken, otelin merdivenlerden çıkıp inerken bu izdiham imtihanları hep yaşanmaktadır. Bundan dolayı oradaki görevlilerin ikazları da hep aynı sakinleştirici cümle olmaktadır:-Sabır ya hacı sabır!. İşte bu sıralarda ziyaret mekanlarının bu kaçınılmaz darlığının farkına varamayan hacı efendi, maruz kaldığı yanlışlara takılır, çevresinin hatasına kilitlenirse işi zordur. Sadece sinirlerini değil nezaket ve edebini de bozabilir...Böylesine huzur kaçıracak bir zihin darlığıyla karşılaşmamak için yolculuğun daha ilk saatlerinde hacı efendi kendi kendine tembihte bulunarak demeli ki:- Çıktığım bu hac yolculuğu boyunca kimsenin kusur ve yanlışlarıyla meşgul olmayacağım, hep kendi eksik ve yanlışıma kilitlenerek kendimi düzeltmeye çalışacağım. Elbette bu kadar dar mekâna bu kadar çok insan gelince bazı izdiham ve zorlukların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Ben bunları normal zorluk olarak görmeliyim.. Baştan böyle düşünüp maruz kalacağı zorlukları anlayışla karşılama kararı alan hacı efendi, ne ayağına basanlardan ne de önüne geçip sırasını alanlardan rahatsızlık duymayacak, derin bir nefs muhasebesiyle hep kendi kusur ve hatasını düşünecek, böylece de huzurlu bir hac yapacaktır. Ancak böylesine bir nefs muhasebesi, yazıldığı, konuşulduğu kadar da kolay değildir… Çünkü insan kendi kusurunu görmeyi hiç istemiyor. Hep başkasının yanlışına dikkat çekmekte, hatalarına nazar etmekte, kendi nefsini ise avukat gibi hep savunmaktadır.Halbuki, başkasının değil de kendi kusurlarını düzeltmeye kilitlenerek yapılan bir haccın sevabı, hiçbir sevapla kıyaslanmayacak kadar muhteşem olmaktadır. İşte Efendimiz’in (sas) müjdesi:-Kim birinin kalbini kırmadan, hakkını almadan, tevazu içinde şartlarını tam yerine getirerek haccını eksiksiz yaparak evine dönerse, anasından yeni doğan çocuk gibi (günahsız) dönmüş olur!.Kim istemez anasından yeni doğmuş çocuk gibi, tertemiz masum olarak evine dönmeyi? Ama şartlarına riayet söz konusu:- İç dünyasına doğru derinleşen, nefis muhasebesine ciddi şekilde dalan, hep sabır içinde kendi kusurlarını görüp, başkalarınınkine bakmaya fırsat bulamayan bir hacı için söz konusu bu eşsiz mükâfat....Demek nefs muhasebesi ne ölçüde varsa, hacı efendi için mükâfat da o ölçüde olacaktır...Yoksa, yolculuk boyunca kendisini hep her şeyin en iyisine layık gören, hep en önde oturup, en iyi yerde yatmayı, en kaliteli yemekleri yemeyi kendi hakkı bilen, bunları temin için de her türlü tartışmayı, kırıp dökmeyi göze alan hacı efendiye, anasından yeni doğmuş çocuk gibi evine dönme müjdesi söz konusu olmayacaktır herhalde? Hangi sabrı göstermiş, hangi fedakârlıkta bulunmuş, hangi hakkını isteyerek feda etmiş ki, karşılığı olarak yeni doğmuş masum bebek mükâfatı verilsin kendisine?. Bu hatırlatmalarla hayırlı yolculuklar diliyorum sabır kahramanı muhterem hacı adaylarımıza.-Haccınız mebrur, sayiniz meşkur, ibadetleriniz makbul olsun efendim. Anasından yeni doğmuş masum bir çocuk gibi dönesiniz aramıza inşallah...
↧