![]()
‘Kırmızı çizgi önce yer değiştirip ardından bulanıklaşıp daha sonra şimdi neredeyse görünmez hale gelecek derecede tekrar oynarken, Putin Amerikan halkına (New York) Times aracılığıyla doğrudan ulaştı, Esed ise Washington’a emirler yağdırdı: ABD yakasından elini çekerse kimyasal silah anlaşmasını imzalayacakmış.Ne dâhice!’ Washington Post’tan Kathleen Parker, ABD Başkanı Barack Obama’nın Suriye politikasına tepkisini 13 Eylül tarihli makalesinde böyle dile getiriyor. Yazının sonunda yer alan ‘kavgasını vermeye hazır olmadığın çizgiyi çizme’ tavsiyesi ise sadece Başkan Obama değil, dış politikada itibarının zedelenmesini istemeyen tüm liderler için geçerli...Son haftalarda ABD, Suriye’de en nihayet elini taşın altına biraz koyacak diye ümitlenmişken, dağ fare doğurdu. Hem içeride hem de dışarıda arzu ettiği güçte bir gönüllüler koalisyonu oluşturamayan Obama yönetimi, askeri müdahale kararında zikzaklar çizdi. Ve geçen hafta başında Dışişleri Bakanı John Kerry’nin pasıyla Rusya’nın attığı diplomatik can simidine sarıldı. Suriye’nin kimyasal silahlardan arındırılmasına yönelik bir Birleşmiş Milletler kararı çıkartmak üzere Moskova’yla mutabık kaldı. Askeri tehdit masadan kalkmış değil ama uygulamaya geçmesi neredeyse imkânsızlaştı. İkinci Cenevre konferansına kapı aralandı. Çoktan uluslararası ceza hukukunun objesi olması gereken Esed ve şürekasına yeni bir meşruiyet aşısı yapıldı. Kimyasal silah kullanmadıkları sürece katliama devam vizesi verilmiş oldu.KÖTÜ KARNELEREsed rejimi ve uluslararası refiklerinin müstakbel Birleşmiş Milletler denetim sürecini sulandırmak için ellerinden geleni yapacağına şüpheniz olmasın. Zalimliği tescilli, insanlık suçları sabit bir rejime alabildiğine destek veren Rusya’ya bir diyeceğim yok. Çünkü Rusya gibi demokratik ve insani kaygıları düşük rejimler, çıkarı uğruna her yola tevessül edebiliyor. Hakeza İran da bölgenin kirli siyasette sınır tanımayan oyuncularından. Asıl üzücü ve biraz şaşırtıcı olan, Türkiye’nin çağdaş uygarlık çıtası olarak benimsediği, insan hakları ve demokrasi şampiyonluğunu kimseye bırakmayan Batılı rejimlerin ve halkların Suriye’de takındığı alabildiğine cılız ve bencil tavır. Gaz odalarında Yahudileri öldüren Hitler’in, Halepçe’de Kürtleri gazlayan Saddam’ın Suriye’deki versiyonuna tepki bu mu olmalıydı yani? Nefessiz bırakılarak dayanılmaz acılarla öldürülen o masum çocukların, kadınların günahı ne?Başkan Obama, geçen salı halkına hitaben Beyaz Saray’dan yaptığı konuşmada, vicdanları biraz uyarmak için özellikle Suriyeli masum yavruların yaşadığı korkunç trajediyi canlı tasvirlerle anlattı. Tüm halkına ve Kongre üyelerine 21 Ağustos günü çekilen o vahşet videolarını seyredip şu soruyu sormalarını istedi: “Eğer bir diktatörün arsızca zehirli gazla uluslararası hukuku çiğnemesini Amerika Birleşik Devletleri olarak görür ve yüzümüzü diğer yöne çevirirsek nasıl bir dünyada yaşarız?” Peki sonuç ne oldu? Anketlerde müdahale yanlısı çok küçük bir kıpırdama, o kadar. Suriye’ye bulaşmama noktasında yüzde 60’ları aşan güçlü muhalefet sürüyor.Amerikan halkının (dolayısıyla devletinin) Suriye’ye yardımda isteksizliğinin temelinde 11 Eylül travması, Irak ve Afganistan savaşları ve ekonomik durgunluk olduğunu daha önce yazmıştım. Öte yandan, Türk halkının bu konudaki hassasiyetini yeterli bulmadığımı da ifade etmeliyim. Özellikle mülteciler noktasında. Yaz tatilinde 17 yaşındaki oğlum ta Amerika’dan Türkiye’ye gelip Kimse Yok mu Derneği’nin Kilis’teki Suriyeli mültecilere yardım kampında bir süre gönüllü olarak çalıştı. Ama kendi ailemden bile takdirden çok tepki aldık. Ne işimiz varmış o tehlikeli yerlerde? Başka yardım edilecek kimse mi kalmamış? Vesaire vesaire... Farklı şehirlerde yaptığım sondajlarda, toplumun hemen her kesiminde çeşitli derecelerde mülteci ve göçmen alerjisi müşahede ettim. ‘Paran varsa buyur gel, yoksa bizim diyarı terk et’ yaklaşımı maalesef pek yaygın. Bu gözlemlerimde yanılıyor olmayı çok arzu ederim. BAŞBAKAN’LA OBAMA’NIN ORTAK YANISuriye krizi bize ahlaki değerlerin hâlâ yerli yerine oturtulamadığı bir dünyada yaşadığımızı tekrar hatırlattı. Global ve bölgesel güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda milletlerin kaderiyle oynadığı, kimsenin gözünün yaşına bakılmayan, acımasız bir dünya düzeni bu. Öyle ki, siz insani açıdan fazla sorumlu davranırsanız, stratejik ve ekonomik zarara uğrayabiliyorsunuz. Oyunun kuralları baştan kötü koyulduğu için, bir yerde tıkanıveriyorsunuz. Bakınız, idealist bir hamle yapmak isteyen Başkan Obama kendi halkı tarafından bile Suriye’de büyük ölçüde nasıl yalnız bırakıldı. Beyaz Saray’la ideolojik hesaplaşmalar, Suriye üzerinden yapılıyor. Vicdan siyaseti güden Başbakan Erdoğan’ın durumu da pek farklı sayılmaz. Sonuçta Obama çark etmek zorunda kaldı, Erdoğan ise geri adımı içine sindiremiyor. Yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim; bunlar vicdan sahibi tüm liderler için zor imtihanlar.Suriye’de olanlardan çıkarılabilecek nice ahlaki ve stratejik ders var. Ne vicdanı kör bir akılla ne de aklı dışlayan bir vicdanla çetrefil dünya sorunlarının içinden çıkmak zor. Çare, ortayolda. Bin düşünüp, yüz dinleyip, on yapıp, bir konuşacaksın. Tutamayacağın sözleri hiç vermeyeceksin. Yutamayacağın lokmayı ağzına almayacaksın. Hele halkını ikna etmeden ve rızasını almadan, asla... ABD gibi süper güç olsan da, Türkiye gibi bölgesel güç olsan da, bu kurallar geçerli.