Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Mehmed Niyazi - Cervantes ve Don Kişot

$
0
0
Pek çok edebiyat tarihçisinin dünyada ilk roman kabul ettiği “Don Kişot” diğer büyük eserler gibi elbette yoruma açıktır. Bu yorum doğru, şu yorum yanlış demek güçtür.Konusunun, kahramanlarının değerlendirilmesi, romanı ele alanın durduğu yere, telakkilerine bağlıdır. Tarihi olaylar göz önünde bulundurulup roman hakkında yargıya varılmak istenirse başka şey, ferdi olaylar ele alınırsa başka şey görülür. Cervantes’in bu kitabıyla ülkesini anlattığı, onun eksikliklerini, milletinin kendisini yenilemeyerek çağ dışında kaldığını hicvettiğini ileri sürenler az değildir. Devletlerinin resmi ideolojileri Katolikliğe dayanıyordu; İspanya Kralı II. Felipe bütün dünyayı Katolik hegemonyasının altında birleştirmenin peşindeydi. Halbuki İspanya o sırada böyle büyük bir güce sahip değildi. Ama milletler kolay kolay arzularından vazgeçememektedir. Nasıl ki aciz bir insan büyük hülyalar taşıyıp komik olursa, milletler de aynı şekildedir. Hatta milletler sadece gülünç olmazlar; büyük felaketleri de davet ederler. İşte Cervantes’in Don Kişot adlı eseriyle milletinin ihtirasını hicvettiği söylenmektedir. Dünya değişiyor, Fatih’in İstanbul’u fethettiği toplar Avrupa’da yaygınlaşıyordu. Derebeyliklerin adeta zırhı olan surlar, Batı’nın pek çok bölgesinde paramparça oluyor, güçlü devletler günışığına çıkıyordu. Derebeylikler medeniyeti ne kadar frenliyorsa, devletler de o ölçüde fişekliyordu. İspanya ise derebeylikten kurtulamamıştı; bu durumu zaten geri kalmış milletinin hamlelerini önleyici bir bağ gören Cervantes romanının kahramanı olarak aklını köhne şövalye hikâyeleriyle bozmuş bir ihtiyar bunağı seçmiştir. Bütün güzelliklerin geçmişte olduğuna inanan, onu diriltmeye çalışan milletinin o bunaktan farkı yoktur. Pek çok insan gerçeği görmek istemez; hayalde yaşar; Don Kişot da bunlardan biridir. Dünyayı hayallerine göre kurar; yatıp kalktığı hanlar onun için birer şato, hancılar oraların hakîmi yani derebeyi, oralarda çalışan hizmetçiler prensestirler. Karşılaştıkları olaylara da hayallerinde yer bulur. Sancho Panza ile giderken bir toz bulutuna rastlarlar; bu, iki ordunun savaşmasından başka bir şey olamaz; kaybeden tarafa yardım edip şövalyeliği sergilemek zamanıdır. Don Kişot, Sancho Panza ile saldırıya geçer, köyün çobanlarından temiz bir dayak yerler. Bu olay Don Kişot’un ayağını yere değdirmez; hayalindeki kahramandan kesinlikle taviz vermez. Ona göre şövalyelik erdemli yaşamak demektir; her yiğit gibi onun da bir sevgilisi olması gerekir; sevgilisi olan Dulcinea yüksek ruhludur; ondan daha asil bir hanım olabilir mi? Ona sadık kalmaktan kesinlikle taviz vermez; çünkü şövalye sözüne, kendisine güvenilen insandır. Don Kişot tipik deli midir? Buna kolay karar vermek mümkün değildir. Dinlediği hikâyeden etkilenip çekildiği adada şarap torbalarını Prenses Micamicanu’nın düşmanı zannederek delik deşik edip hancıya zarar verir. Bu olayı ele alırsak delidir; fakat biraz sonra hayatta askerlik mi kalem mi daha etkilidir diye tartışma açılır; askerliğin daha önemli olduğunu seviyeli bir tarzda savunur. Hayatta bu tip insanlara rastlamak mümkündür; adam son derece makuldür, akıllı uslu konuşurken belli konular söz konusu oldu mu sapıtır. Şövalyelik hayatın özüdür; onu diriltmek için Don Kişot her şeyi dener; ama başarılı olamaz. Yaşlanır, hastalanır, takatten düşer. Bundan sonra aklını başına toplayıp iyi bir Hıristiyan olmaktan başka çaresi yoktur. Ama Sancho Panza onu rahat bırakmaz; yeni maceralara zorlar. Aslında bu ikili hayatın tamamını oluşturur. Don Kişot asaleti, diğerkamlığı, idealizmi, yüksek ihtirasları temsil eder; Sancho ise menfaatin, dünyevi nimetleri ele geçirmenin peşindedir. Don Kişot gerçekten büyük bir eserdir; konusu, tarihin kaydettiği gibi Sezar’ın hayatı, İstanbul’un fethi gibi somut bir olay değildir; her büyük eser gibi değişik tarzda yorumlanabilir. Neden bu eser Cervantes’in dramatik, maceralara dolu hayatını değil de milletinin hayatını anlatmış olsun. İkisi de ayrı ayrı göz önünde bulundurulup eser okunup değerlendirilemez mi? Cervantes âşık olur; sevgilisine önemli bir insan olduğunu duyuramaz; şiirler yazıp ünlü olmak ister; böylece sevgilisinin yüreğine yerleşeceğine inanır. Ne yazık ki yazdıkları yankı bulmaz; gönüllü savaşa iştirak eder; kahramanlıklar gösterip kralın kardeşini Madrid’in kapısında karşılamasını, adının dillerde dolaşmasını hayal eder. İspanya yenilir; savaştan dönenlerin yüzüne kimse bakmaz. Zengin olmak ister; bir şirkette muhasebeci olur; suistimal iddiasıyla karşılaşır; Amerika’ya kaçmaya çalışırken yakalanır; hapse atılır. Anlattığı olaylar kendi hayatını sergilemiyor mu? Bir yanda İspanya bir yanda kendi hayatı; isteyen istediği tarafını alarak romanı okur ve yorumlar.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue