Arka arkaya yaşanan olayların gerisinde biraz da Amerika’nın Amerika ile imtihanı yatıyor. Dikkat edilirse Amerika, -belki de Obama yönetimi demek daha doğru olur- müttefikleri ile bağlarını önce kendi içinde kaybediyor; sonra müttefikler ya karşı kampa geçiyor ya da Türkiye gibi ciddi bir teze sahipse yalnızlaşıyor. Her ikisi de ABD’nin aleyhine oluyor.Brezilya, bugün için Ortadoğu’da yaşananların içinde doğrudan yer alan bir ülke değil. Fakat dışarıda kalmak istememesi, BRIC ülkelerinden olması ve gelecekte daha farklı bir yerde bulunma hedefleri sebebiyle hem kendisi rol almak istiyor, hem de ABD ve karşı kampta yer alan ülkeler Brezilya’yı kendi yanında görmek istiyor.İçerideki katmanlar açısından bakınca, her iki tarafa da açık kapıları mevcut olan ülke, her ne kadar sosyalist görüş sahibi bir parti tarafından yönetilse de, ne bir Küba ne de Venezuela gibi. Sert muhalefetlerin değil, büyük ülke ideallerinin sahibi bir devlet. Bütün hesaplarına, başta Arjantin olmak üzere Latin Amerika ülkelerini dahil etmek istiyor. Bir taratan BRIC ülkelerinin kurmak istediği ortak yatırım bankasında Çin ile birlikte aslan payına sahip olurken, diğer taraftan küresel oyunda hamle ve karşı hamleleriyle her fırsatta iddialı olduğunu ortaya koyuyor. Bağırmadan sesini duyurmayı ve ağırlığını hissettirmeyi becerebiliyor.Mesela ABD’nin Dilma ve Petrobras firmasını dinlediği ortaya çıkınca ABD’den bir açıklama istediler. Açıklamayı beklerken bir taraftan da Başkan Dilma’nın ABD ziyaretini tartışmaya başladılar. Sanki Başkan her şeye rağmen BM toplantısına katılmak istiyormuş da bürokrasi ve toplum tepki veriyormuş gibi oldu. ABD de yeterli bir açıklama yapamayınca, Başkan Dilma mecburen ziyaretini iptal etti. Obama ise bu tür araştırmaların ancak birkaç ay içinde sonuç verebileceğini ifade ederek, Rousseff’in ziyaretini iptal kararını haklı buldu. Tam bir yapıcı muhalefet örneği... “Biz sizinle beraber yürümek istiyoruz ama siz içeriden bizi itiyorsunuz. Bu durumda ne yapabiliriz ki!” Ya da diğer taraftan bakınca “ABD olarak Brezilya’yı yanınızda görmek istiyorsunuz ama içinizden birileri bunu engelliyor. Bir karar verin ve altınıza hakim olun ki, birlikte yürüyebilelim.” tavrı... Tabii ki, bu durumda Obama için “Haklısınız.” demekten başka bir yol kalmıyor.Diğer taraftan durumu değerlendiren Rusya, kimyasal silahların teslimi hamlesine, Brezilya’yı da yanına çekerek bir hamle daha eklemek istiyor. Brezilya’nın savaş dışı çözüm yanlısı olduğunu biliyor ve “Buyurun, savaş dışı çözüm safına siz de katılın.” diyor. Bu arada meclis bir gizli oturum istedi hükümetten. Gizli oturumda siber yatırımlar konusunda bilgi almak istiyorlar. Yani asla “Vay! Siz bizi nasıl dinlersiniz?” diye bağırıp çağırmıyorlar. “Teknolojiniz var ve bunu dilediğiniz gibi kullanıyorsunuz. Madem öyle, biz de size teknoloji ile sınır çekeriz.” diyorlar. Brezilya, durumu siyaseten de değerlendiriyor ve ABD’nin arka bahçesi olmak istemeyen Latin Amerika ülkelerine, “Ben bu teknoloji yatırımını yapar ve beceririm. Buyurun siz de gelin.” diyor. Ardından Google, Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlarla ilgili kanuni düzenlemeye giderek, “Eğer Brezilya’da faaliyet göstermek istiyorsanız, buradan aldığınız bilgileri yine burada depolamak zorundasınız.” diyor. Asla “ABD şirketleri olarak burada çalışamazsınız.” gibi tepkisel tavır yok. Karşı hamleleri fırsata çevirebilen bir hareket tarzı var. “Brezilya, Rusya-Çin-İran kampına geçer mi?” sorusunun cevabı muhtemelen “Kısmen meylederek ABD-İngiltere üzerinde ağırlığını artırmaya bakar.” olacaktır. Böyle giderse ABD’nin kendi iç çelişkileri Brezilya’ya fırsat üstüne fırsat olarak dönecektir. Çünkü Brezilya şu an için “Amellere kendi cinsinden ceza” vererek, emin adımlarla yürüyebiliyor.
↧