Dershaneler konusundaki tartışma kısır bir yere doğru sürükleniyor. Hükümet ve bürokrasiden gelen her açıklama, belirsizliği artırıyor, birbiriyle çelişiyor.Zaman’ın haberi yaptığı gün apar topar ‘yalan’ denen şeylerin neredeyse tamamı taksit taksit doğrulanıyor. Aynı konuşma içinde bile birbirine zıt sözler yer alabiliyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önceki akşam söyledikleri de bu durumdan kurtulamadı. Bürokratların Başbakan için hazırladığı dokümanların arasında aksi tezi ispatlayan bilgiler vardı. Konulara hakimiyetiyle bilinen Erdoğan’ın bazı soruların tamamlanmasına bile izin vermemesi, soran gazeteciyi azarlar gibi konuşması dikkatten kaçmadı.Mesela fen ve Anadolu liselilerin dershanelere yoğun ilgisi, o kurumların gereksizliğini değil, tam aksini gösterir. En zeki öğrencilerin eğitim gördüğü gözde okullara gidenler dahi takviyeye ihtiyaç duyuyorsa gerisini siz düşünün. Bazı gazeteciler söz konusu verileri ‘zengin çocukları gidiyormuş’ şeklinde kullanmaya kalkıyor. Halbuki fakir çocukları, yükselme rampası olarak gördüğü için bu okullara akın ediyor. Zengin zaten parasıyla istediği düzeyde eğitimi alabiliyor. Üniversiteye de çoğunlukla yurtdışına gidiyor. Fen ve Anadolu liseliler, hedefleri olan ve kariyer planlarında eğitim ağırlıklı yer tutan insanlar. İyi üniversitelerde okumak, yurtdışında burs kazanmak uğruna daha fazla çalışmayı göze alıyorlar. Lise sınavlarına hazırlayan kurslar da kapandığında bu tez gerçek olabilir; o zaman fen liseleri özel ders alabilen zengin çocuklarına kalabilir.Meslek liselilerin dershaneye gitme oranı gerçekten yüzde 18’de ise bunun da makul açıklamaları var. 28 Şubat mağduru olarak sadece imam hatipler zikredilse de sayı olarak onların 7-8 katı meslek liseli palet altında ezildi. Ondan önce aileler meslek liselerini iki amaçla tercih ediyordu. ‘Üniversiteyi kazanırsa ne âlâ, olmazsa hiç yoktan bir mesleği olsun’ deniyordu. 28 Şubat’tan sonra üniversite kapısı yüzlerine kapandığı için ‘en azından lise diploması olsun’ denilen çocuklar gitmeye başladı. AK Parti’nin katsayı adaletsizliğini ortadan kaldırması ve Danıştay’ın da yeni dönemde bunu engellememesiyle o imkân yeniden verildi. Meslek liseleri eskiden olduğu gibi üniversite hedefi olan çocuklarca tercih edilmeye başlandı. Onların sınav potasına girmesiyle birlikte dershane talepleri gerçekçi olarak tespit edilebilir. Kaldı ki yüzde 18 de az bir rakam değil. Rekabet şanslarını ‘eşitlik’ adına ellerinden almak ne kadar doğru ve mantıklı?‘Dershaneler fırsat eşitliği sağlıyor’ tezine karşı çıkmak için kullanılan diğer argüman ise Güneydoğu ve Doğu’da büyük şehirlerden daha az öğrencinin dershaneye gidiyor olması. Dershaneler, adı geçen bölgelerde öğrencisizlikten kapanıyor olsa ‘haklısınız’ denilebilir. Ama hepimiz biliyoruz ki, dershanelerin önünde kuyruklar var ve mevcutlar talebi karşılamaya yetmiyor. Bu veri ancak talebin çok gerisinde kalan arzın delili olabilir.Yine sık tekrarlanan bir nakarat ‘öğrenciler test manyağı yapılıyor’. İyi de müfredatı bakanlık hazırlıyor, soruları ÖSYM hazırlayıp sınavın bütün aşamalarını yönetiyor. Ortada bir sorun varsa müsebbibi dershaneler değil. Başbakan Erdoğan, gelir gelmez ilk yaptıkları işin müfredata göre soru hazırlanmasını sağlamak olduğunu söyledi. O halde sorun nerede? Test tekniği ile girilen bir imtihan için çocuklara bunun eğitimini vermenin nesi yanlış?‘Dershanelere ihtiyaç yok’ cümlesini de anlamakta zorlanıyorum. O zaman endişe edilmesine gerek de yok. İnsanlar kendilerine eziyet etmekten zevk alıyor değil. İhtiyaç olmayan hiçbir sektör yaşayamaz. Kimse ben nalbant olacağım, kalaycılık yapacağım diye tutturuyor mu? ‘Boş verin mağazalardakileri, gelin size ayakkabı yapayım?’ diyen var mı? İhtiyacı ortadan kaldırmadan dershaneleri kapatmak, arabayı atın önüne koymaktır. Zaten Mehmetçik dershanesi, Halk Eğitim Merkezleri, okullarda takviye kurs diye sıralamaya başladığınızda, ihtiyacın ortadan kalktığına sizin bile inanmadığınız anlaşılıyor. O halde bu ısrar niye?
↧