İki gün sonra Öğretmenler Günü. Başta dershanelerimizde gecesini gündüzüne katarak fedakârca çalışan kahraman irfan ordusu olmak üzere bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü tebrik ediyorum.Öğretmenlik çok ulvi bir meslek. Çünkü öğretmen doğumdan ölüme kadar, bütün bir ömür boyu, hayatı şekillendiren kutsî üstaddır. İyiliği öğretmek, kendine emanet edilen gönüllere güzellikleri belletmek öğretmenin temel misyonudur ve öyle olmalıdır. Bu yönüyle öğretmenliğe bir peygamber mesleği nazarıyla da bakabiliriz.Böyle mesuliyetli bir görevin elbette kendine göre zorlukları ve avantajları vardır. Sabırlı olmalıdır öğretmen. İşinin “ince işçilik” olduğunu hiç hatırdan çıkarmamalıdır. Muhatabı insandır çünkü ve insanın her bir ferdi ayrı bir âlemdir. Bu sebeple öğrencilerinin her birine ayrı ayrı yaklaşmalıdır. Hassasiyetlerini, huyunu, karakterini çok iyi analiz etmeli ve ona bu güzellikler manzumesini sunmalıdır. Bunu yapabildiği takdirde topluma ve insanlığa çok faydalı fertler kazandırmış ve onların inşa ettikleri güzelliklere de ortak olmuş olur.Hepimizin hayatında iz bırakan öğretmenler vardır. Hayırla yâd ettiklerimiz, dualarımızda eksik etmediklerimiz ekseriyette olsa da maalesef yüreklerimizde olumsuz izler bırakanları da yok değildir. Ama şurası da muhakkaktır ki, öğretmenin tesiri anne, baba ve sosyal çevrenin tesirinden kat kat üstündür. Zaten anne, baba ve bütün bir toplum öğretmenin elinde yoğrulmuştur.Öğretmen, vazifesinin şuurunda olursa Allah’ın insanları yükseltip alçaltmasında kullandığı bir el ve bir dil haline gelir. Zira öğretmenini bulmuş en bedevî topluluklar bile meleklerle atbaşı bir seviyeye ulaşıp bütün insanlığa rehberlik edebilirler. Asr-ı saadet bunun somut bir örneğidir. Çocuklarını diri diri gömmeyi marifet sayan, birbirini ezen, zulmeden insanlardan yirmi üç sene zarfında kıyamete kadar bütün insanlığa örnek olacak bir altın nesli çıkaran Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) beşer tarihinin en büyük öğretmenidir.Benim öğretmenim...Tarihimizde iz bırakan, hayırla yâd ettiğimiz pek çok sima, ehil öğretmenlerin elinde yetişmiş ve o seviyeyi kazanmışlardır. Şeyh Edebali’lerin, Ebu’s-Suûd’ların, Akşemseddin’lerin, Zembilli Ali Efendi’lerin ve daha nicelerinin verdiği ruhtur Osman Gazi’leri, Fatih’leri, Yavuz’ları ve Kanûnî’leri gerçek kimliklerine kavuşturan. Böyle bir ruh terbiyesinden mahrum yetişmiş idareci ve kumandanların nasıl birer tiran haline dönüştüklerine de bütün bir tarih şahittir.Benim de hayatımda iz bırakan bir öğretmenim var. Sözlerinden ziyade haliyle terbiye eden, anlatmanın yerine göstermeyi yeğleyen bir muallim o. Tevazu onun karakteri haline gelmiş. Vefa ve sadakat, hayatının temel renkleri olmuş. Samimiyet, içtenlik, gösterişten uzak olma onun her zamanki hallerinden. Gözyaşları en müessir nasihatçi benim için. Tuzaklarla ve kayma noktalarıyla dolu bu hayat yolculuğunda tutunduğum dal benim öğretmenim. Nefsin ve şeytanın durmak bilmeyen hücumlarına karşı atmosferine sığındığım bir sera adeta.Dünyevî görünen işlerde ufkumu açtığı kadar, hatta ondan ziyade ahireti öğretiyor. Hayatın gerçek anlamını, buraya nereden gelip nereye gittiğimizi nakış nakış işliyor her dersinde. İnsan olmanın hakikatini belletiyor. Benliğin, kibrin karanlık dehlizlerinde kaybolmaya teşne fıtratım onun ışıktan besteleriyle asıl hüviyetine sadık kalabiliyor. Hz. Ali’nin kırk yıl kölesi olmaktan bahsettiği muallim böyle biri olsa gerek. Ona olan borcumu ve minnetimi hiçbir şekilde tamamen ödeyemeyeceğimi biliyorum. Bu sebeple onu anmadığım bir duanın kabul olmayabileceği endişesiyle dualarımda ilk sırada ona yer veriyorum.İşte madenler böyle bir öğretmenin elinde saflaşıp som altına ve pırıl pırıl gümüşe dönüşüyor. O sırlı elde en ham ve en değersiz şeyler, paha biçilmez elmaslar hâline geliyor. Hiçbir fabrika bu öğretmen kadar seri ve onun kadar sistematik iş göremez. Karşısına aldığı yüzlerce insana, bir anda bütün duygu tayflarını intikal ettirmek ve onların varlıkları içinde ikinci bir varlık hâline gelmek, böyle bir öğretmenden başka kimseye nasip olmaz.Bir kitap tavsiyesiBu vesileyle öğretmenlerimize bir kitap tavsiyesinde bulunmak istiyorum. Bahsedeceğim kitap, öğretmenliği bu seviyede temsil edebilme arayışının bir ürünü olarak ortaya çıktı. Daha önce “Tut Ellerimden Anne-Baba” adlı çalışmasıyla anne-babalara önemli bir kaynak sunan değerli dostum Efkan Yeşildağ, aynı metodla bu defa öğretmenlerimize sesleniyor. “Tut Ellerimden Öğretmenim”, yaşanmış hadiselerden derlenen bir ibret buketi sunuyor bizlere. Hikâyelerin tamamında “iz bırakan” öğretmenler var. Hayırla anılanları da göreceksiniz, hiç silinmeyen olumsuz izler bırakanları da. Zaman zaman gözyaşlarınıza hâkim olamayıp kimi zaman hiddetleneceğiniz bu metinlerde eminim kendinizden çok şey bulacak ve yeni muhasebelere yelken açacaksınız. Bu kitaptan sonra eminim pek çoğumuz itibarıyla öğrencilerimize bakışımız ve davranışlarımız değişecek ve daha olumlu bir hal alacak.Bu kıymetli çalışmasından ötürü Efkan Yeşildağ’ı tebrik ediyor, hayata dokunan benzer çalışmaların devamını bekliyoruz.
İki gün sonra Öğretmenler Günü. Başta dershanelerimizde gecesini gündüzüne katarak fedakârca çalışan kahraman irfan ordusu olmak üzere bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü tebrik ediyorum.Öğretmenlik çok ulvi bir meslek. Çünkü öğretmen doğumdan ölüme kadar, bütün bir ömür boyu, hayatı şekillendiren kutsî üstaddır. İyiliği öğretmek, kendine emanet edilen gönüllere güzellikleri belletmek öğretmenin temel misyonudur ve öyle olmalıdır. Bu yönüyle öğretmenliğe bir peygamber mesleği nazarıyla da bakabiliriz.Böyle mesuliyetli bir görevin elbette kendine göre zorlukları ve avantajları vardır. Sabırlı olmalıdır öğretmen. İşinin “ince işçilik” olduğunu hiç hatırdan çıkarmamalıdır. Muhatabı insandır çünkü ve insanın her bir ferdi ayrı bir âlemdir. Bu sebeple öğrencilerinin her birine ayrı ayrı yaklaşmalıdır. Hassasiyetlerini, huyunu, karakterini çok iyi analiz etmeli ve ona bu güzellikler manzumesini sunmalıdır. Bunu yapabildiği takdirde topluma ve insanlığa çok faydalı fertler kazandırmış ve onların inşa ettikleri güzelliklere de ortak olmuş olur.Hepimizin hayatında iz bırakan öğretmenler vardır. Hayırla yâd ettiklerimiz, dualarımızda eksik etmediklerimiz ekseriyette olsa da maalesef yüreklerimizde olumsuz izler bırakanları da yok değildir. Ama şurası da muhakkaktır ki, öğretmenin tesiri anne, baba ve sosyal çevrenin tesirinden kat kat üstündür. Zaten anne, baba ve bütün bir toplum öğretmenin elinde yoğrulmuştur.Öğretmen, vazifesinin şuurunda olursa Allah’ın insanları yükseltip alçaltmasında kullandığı bir el ve bir dil haline gelir. Zira öğretmenini bulmuş en bedevî topluluklar bile meleklerle atbaşı bir seviyeye ulaşıp bütün insanlığa rehberlik edebilirler. Asr-ı saadet bunun somut bir örneğidir. Çocuklarını diri diri gömmeyi marifet sayan, birbirini ezen, zulmeden insanlardan yirmi üç sene zarfında kıyamete kadar bütün insanlığa örnek olacak bir altın nesli çıkaran Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) beşer tarihinin en büyük öğretmenidir.Benim öğretmenim...Tarihimizde iz bırakan, hayırla yâd ettiğimiz pek çok sima, ehil öğretmenlerin elinde yetişmiş ve o seviyeyi kazanmışlardır. Şeyh Edebali’lerin, Ebu’s-Suûd’ların, Akşemseddin’lerin, Zembilli Ali Efendi’lerin ve daha nicelerinin verdiği ruhtur Osman Gazi’leri, Fatih’leri, Yavuz’ları ve Kanûnî’leri gerçek kimliklerine kavuşturan. Böyle bir ruh terbiyesinden mahrum yetişmiş idareci ve kumandanların nasıl birer tiran haline dönüştüklerine de bütün bir tarih şahittir.Benim de hayatımda iz bırakan bir öğretmenim var. Sözlerinden ziyade haliyle terbiye eden, anlatmanın yerine göstermeyi yeğleyen bir muallim o. Tevazu onun karakteri haline gelmiş. Vefa ve sadakat, hayatının temel renkleri olmuş. Samimiyet, içtenlik, gösterişten uzak olma onun her zamanki hallerinden. Gözyaşları en müessir nasihatçi benim için. Tuzaklarla ve kayma noktalarıyla dolu bu hayat yolculuğunda tutunduğum dal benim öğretmenim. Nefsin ve şeytanın durmak bilmeyen hücumlarına karşı atmosferine sığındığım bir sera adeta.Dünyevî görünen işlerde ufkumu açtığı kadar, hatta ondan ziyade ahireti öğretiyor. Hayatın gerçek anlamını, buraya nereden gelip nereye gittiğimizi nakış nakış işliyor her dersinde. İnsan olmanın hakikatini belletiyor. Benliğin, kibrin karanlık dehlizlerinde kaybolmaya teşne fıtratım onun ışıktan besteleriyle asıl hüviyetine sadık kalabiliyor. Hz. Ali’nin kırk yıl kölesi olmaktan bahsettiği muallim böyle biri olsa gerek. Ona olan borcumu ve minnetimi hiçbir şekilde tamamen ödeyemeyeceğimi biliyorum. Bu sebeple onu anmadığım bir duanın kabul olmayabileceği endişesiyle dualarımda ilk sırada ona yer veriyorum.İşte madenler böyle bir öğretmenin elinde saflaşıp som altına ve pırıl pırıl gümüşe dönüşüyor. O sırlı elde en ham ve en değersiz şeyler, paha biçilmez elmaslar hâline geliyor. Hiçbir fabrika bu öğretmen kadar seri ve onun kadar sistematik iş göremez. Karşısına aldığı yüzlerce insana, bir anda bütün duygu tayflarını intikal ettirmek ve onların varlıkları içinde ikinci bir varlık hâline gelmek, böyle bir öğretmenden başka kimseye nasip olmaz.Bir kitap tavsiyesiBu vesileyle öğretmenlerimize bir kitap tavsiyesinde bulunmak istiyorum. Bahsedeceğim kitap, öğretmenliği bu seviyede temsil edebilme arayışının bir ürünü olarak ortaya çıktı. Daha önce “Tut Ellerimden Anne-Baba” adlı çalışmasıyla anne-babalara önemli bir kaynak sunan değerli dostum Efkan Yeşildağ, aynı metodla bu defa öğretmenlerimize sesleniyor. “Tut Ellerimden Öğretmenim”, yaşanmış hadiselerden derlenen bir ibret buketi sunuyor bizlere. Hikâyelerin tamamında “iz bırakan” öğretmenler var. Hayırla anılanları da göreceksiniz, hiç silinmeyen olumsuz izler bırakanları da. Zaman zaman gözyaşlarınıza hâkim olamayıp kimi zaman hiddetleneceğiniz bu metinlerde eminim kendinizden çok şey bulacak ve yeni muhasebelere yelken açacaksınız. Bu kitaptan sonra eminim pek çoğumuz itibarıyla öğrencilerimize bakışımız ve davranışlarımız değişecek ve daha olumlu bir hal alacak.Bu kıymetli çalışmasından ötürü Efkan Yeşildağ’ı tebrik ediyor, hayata dokunan benzer çalışmaların devamını bekliyoruz.