Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Selim İleri - Çevirmenin izinde…

$
0
0
Ahmed Haşim, 1928 yılında İkdam gazetesinde yayımladığı “Mütercim” başlıklı yazısını, çevirmenin yaratıcı edebiyat adamından daha işlevsel olduğu görüşüyle pekiştirir. Bu tespit o günler için hayli şaşırtıcıdır.Yetenekli, yetkin edebiyat adamı bütün bir ömür boyunca hepi topu birkaç “şaheser” yaratabilmekte, çalışkan ve usta bir çevirmense, uygarlığın, kültürün ilerlemesine çok daha yoğun katkılarda bulunmaktadır. “Merdiven” şairi uygarlıkları canlı uzviyetlere benzetir. Uygarlıkların karşılıklı kültürel alışverişle gelişebileceği kanısındadır. Kültürel alışveriş aynı zamanda daha evrensel duyuşlu bir uygarlık anlayışına yol açacaktır. Bu alışverişte çevirmene büyük rol düşer. Haşim şöyle değerlendirmiş: “Çiçeği meyveye kalbedecek bereketli tozu fidandan fidana taşıyan arının fikir bahçesinde adı, mütercimdir. Rönesans hareketi yalnızca mütercimin eseridir.” Hasan Ali Yücel’in bakanlığı sırasında Milli Eğitim Yayınları, eleştirel açıdan irdelendiğinde, kimi eksikliklerine rağmen, edebiyatımıza yeni ufuklar açmamış mıdır? Klasiklerin ya da çağdaş eserlerin Türkçe’ye kazandırılmasına kimse karşı çıkmamıştır. Tersine, daha geniş bir yelpazenin, Doğu’yla Batı’yı birlikte kucaklayan bir yelpazenin gerekliliğine işaret edilmiştir. Bu çeviri eserler, öyle sanıyorum ki, birkaç kuşak üzerinde etkisini sürdürdü. Kendimden örnek vereyim, Çehov’un çok sevdiğim oyunlarını hep bu yayınlardan okumuştum, ilk kez. Çeviri sonradan özel yayınevlerinin olanaklarıyla kısıtlı kalmak durumuna düştü. Devletin kitapla, okuma yazmayla, kültürle, uygarlıkla ilintisi mi azaldı, ne oldu, saptanması başlı başına bir araştırma konusu. Özel yayınevleri çok güzel çeviri kitaplar yayımladılar, yayımlıyorlar; ne var ki ‘satış’ meselesini de büsbütün göz ardı edemeyerek. Bakanlık yayınları Gogol’ün oyunlarını okurla buluşturuyordu ama, bugün böylesi yayınlar pek iştah çekici olabilir mi? Ayrıca çevirmenlerin ‘ülküsel’ çabalarını da unutmamak gerekiyor. Ülküsel, çünkü edebiyatımızın en az gelir, ‘şan şöhret’ getiren kapısı çevirmenlik kapısıdır. Çevirmen bizde ‘adsız kahraman’. Geçmiş yıllarda, kimi çevirmen dostlarımın telaşlı çalışmalarını hatırlıyorum. Gerçi kolay okunan, hafif kitaplar çevirmekle yükümlüydüler ama, yine de üç yüz sayfalık bir aşk romanını on günde çevirebilmesini aklım almıyor. Çeviriyorlardı. Okunuyordu da bu aşk romanları. Çevirmenlerin geniş zamanları olsaydı, olabilseydi, okurun anadiline katkıları bambaşka olabilecekti… Kimi yayıncı dostlarımsa, önemsedikleri, çevirilerini yayımlamak istedikleri, yine dostum çevirmenlerin tembelliğinden söz açarlardı. Yayıncılara göre bu çevirmenler az çalışıyorlardı, şöyle sıkı çalışsalar, bir yıl içinde ne çok eser çevirebilirlerdi! Acaba öyle mi? Herkesçe bilinen gerçek, çevirmenin bir yazarın iki misli sorumluluk yüklendiğidir. Hem çevirdiği esere ve eserini çevirdiği yazara duyduğu sorumluluk; hem de Türkçe’nin uçsuz bucaksız alanına yönelik kişisel sorumluluk. Bu zor çabanın maddî karşılığı ise, çoğu kez, beş on sayfalık ticarî-hukukî metnin çeviri bedeline eşit. Çevirmeni hiç değilse onurlandırabilsek… Geçmişte dergilerin, kurumların çeviri ödülleri vardı; örnekse Yazko Çeviri dergisinin, Türk Dil Kurumu’nun. Bugün sadece Dünya Kitap dergisi çeviri ödülü veriyor. Yanılmıyorsam başka çeviri ödülü yok. Büyük bir şairin, Behçet Necatigil’in çeviri edebiyatımıza katkıları geliyor aklıma. Sonra, usta yazar Kâmuran Şipal’inkiler…

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue