Olayın geldiği nokta artık ani bir geri dönüşü mümkün kılmıyor. Bundan sonrası hükümet ve Başbakan ile Hizmet Hareketi'nin etkili isimleri arasında bir aklıselim ortamının sağlanıp sağlanmayacağına bağlı.Bu da her iki tarafta militanlaşma ve belden aşağı vurma eğiliminin cazibesini kaybetmesiyle, serinkanlı bir bakışın hâkim olmasıyla ve sahici bir konuşmanın yapılabilmesiyle ilintili. Kimseyi olayın salt bir eğitim sorunu olduğuna, siyasi alan paylaşımını ima etmediğine inandırmak mümkün değil ve bu duruma gelinmesinde ille de tek bir tarafta ‘suç' aramak yapıcı bir tutum olmaz.Siyaseti bir yana koyarsak dershane meselesi ile ilgili olarak şunları herhalde söyleyebiliriz: 1) Dershaneler var olan eğitim anlayışının ve yükseköğrenim sisteminin yarattığı bir talebin piyasa tarafından karşılanmasıdır. 2) Söz konusu sistem çeşitli kronik sorunlarla yüklüdür ve reforma muhtaçtır. 3) Dolayısıyla bu sistemin sonucu olan dershaneler de sistemi düzeltmemekte, sadece toplumun bu yanlışa uyum sağlama çabasını ifade etmektedir. 4) Bu nedenle eğitim ve yükseköğrenim yapısının ‘düzeltilmesinden' söz edilecekse, bunun anlamı dershanelerin de ortadan kalkacağı bir dönüşümün yaşanması gerektiğidir. 5) Öte yandan böylesine karmaşık ve köklü bir toplumsal sorunun bir anda dönüşmesi gerçekçi olmadığı gibi, istenilir de değildir. 6) Sağlıklı çözüm ancak bir geçiş süreci içerisinde üretilebilir ve konuyla ilgili ‘paydaşların' katılımına ve katkılarına muhtaçtır. 7) Karşılıklı anlayışa ve aklın gereğinin yapılmasına dayanan bir ilişki üretilmediği takdirde konu kaçınılmaz olarak daha da siyasi olma yolunda ilerleyecek ve her iki tarafa da zarar verecektir.Bu tespitler doğru olduğu ölçüde, ‘karar verdik dershaneler kalkacak' tavrı ile ‘bakın dershaneler ne kadar gerekli' tavrı arasında bir fark kalmamakta, ileri sürülen argümanlar etkisiz kalmakta, çünkü olay tümüyle siyasi çerçeve içinde algılanmaktadır. Hükümet dershanelerin kaldırılması halinde ne tür bir eğitim mekanizması üretileceğini kamuoyuna sunamadığı gibi, bu yeni sistemin kime ne getirip ne götüreceğini de inandırıcı bir şekilde açıklayamamıştır. Buna karşılık Hizmet Hareketi de, kendisini var olan yanlış sistemin savunuculuğuna indirgemek durumunda kalmış, kamuoyu karşısında mağduriyetleri aşan bir inandırıcılık sergilemekte zorlanmıştır. Bu andan itibaren farklı bir dilin ve iletişim biçiminin gereğini idrak etmeyi taraflara bırakarak, dershane olgusunun toplumsal talep tarafına bakmaya çalışalım. Toplumun ekonomik güç açısından ikiye ayrıldığını kabul edelim: Dershane ücretini rahatlıkla ödeyenler ve ödemekte zorlananlar. Yeni orta sınıfın ve milli gelir artışının da etkisiyle ilk grubun % 30 civarında olduğunu, ödeme zorluğu çekecek olanların da % 70 olduğunu varsayalım. Diğer taraftan yetenekli, ‘evrensel kaliteye' haiz zihinsel becerilere sahip olan gençlerin oranının da kabaca % 10 olduğunu düşünelim. Ortaya dört toplumsal grup çıkacaktır: Yüksek gelirli ve yüksek kapasiteli gençler % 3, yüksek gelirli ama kapasitesiz gençler % 27, dar gelirli ve kapasiteli gençler % 7 ve dar gelirli ve kapasitesiz gençler % 63.Alternatif bir sistemde ilk grubun her halükarda üniversiteye gireceğini, son grubun ise giremeyeceğini öngörebiliriz. Dershaneler de bu durumu etkilememektedir. Ancak dershane sistemi ikinci ve üçüncü grupları doğrudan etkilemekte, bazı az kapasiteli ama zengin gençlerin de durumlarını bir miktar iyileştirmekte, ancak çok daha önemli olarak kapasitesi olmasına karşın çok iyi olmayan bir lisede okuyan dar gelirli gençlerin şansını, burs imkânlarının da etkisiyle büyük ölçüde artırmaktadır. Buna karşılık % 63'lük gruptaki aileler ya çok zorluklarla çocuklarını boş yere dershaneye göndermiş olmaktalar, ya da maddi imkânsızlık nedeniyle gönderemedikleri ölçüde kendilerini çocukları karşısında ezik, toplum nezdinde dışlanmış hissetmekteler.Bu tablo hükümet ile Hizmet Hareketi'nin farklı yaklaşımlarının nedenini de anlaşılır kılıyor. Hizmet Hareketi'nin gözü o dar gelirli ama yetenekli gençlerin üzerinde. Bu gençlere iyi eğitim olanaklarının verilmesi gerçekten de toplumun geleceği açısından mukayesesiz bir öneme sahip. Hükümetin gözü ise boşu boşuna para harcayan ve hayal kırıklığı yaşayan geniş kitlenin üzerinde… Sorunu bu grubun ihtiyaçlarını öne çıkararak çözmenin siyaseten daha doğru olduğu ise açık. Eğer yetenekli insanları öne çıkaran bir sistem üretilebilecekse dershanelere ihtiyaç yok. Ama zaman alacak olan böyle bir sistem oturana kadar iyi tasarlanmış bir geçiş döneminin üretilmesi ve tüm topluma anlatılması da şart.
↧