“Bu maçı cazip kılacak ne olabilir?” diye düşünüyorum. Kazanmak, gruptan çıkmayı garantilemek tabii ki anlamlı, güzel ve önemli bir paye. Ancak bunu seyircinin gönlüne cemre düşüren bir futbol estetiği ve coşkusuyla yapabilirse o zaman rutinin dışına çıkabilmiş olacaktı Bordo-Mavili takım. Sanırım Mustafa Reşit Akçay ve futbolcuların da üç puanın ötesinde düşleri vardı. Oyunun başından itibaren topla buluşan her kramponda kendini hissettiren düşler… Colman, fırsatı keyfe, estetiğe, teknik heyet ve tribünlerin gözüne girmeye dönüştürme hevesinde. Henrique, “Görün benim ne yeteneklerim var?” arayışında. Soner, bugüne kadar veremediklerini bir nebze olsun telafi etme derdinde. Olcan, ritmi daha yukarılara taşıma uğraşında. Dahası bütün Bordo-Mavili oyuncular, gecenin anlam ve önemine yakışan bir gösteri peşinde. Ne var ki, bu istek ve iştah, tribünleri baştan çıkaracak bir futbol kostümüne bürünemiyor yeterince. Kıvılcım sadedinde parıltılar düşüyor Avni Aker’in çimlerine. Sonra klasik bir futbol koşturmacası çöküyor oyunun üzerine. 23 ve 25. dakikalarda gelen goller, kolayı daha kolay hale getiriyor ama Trabzonspor, işin keyif tarafına bir türlü geçiş yapamıyor. Sanki bir şeyler eksik, yetersiz, kifayetsiz. İkinci yarının başında ise yeni bir meltem havası esiyor. Arayış, sokuluş ve yoklayışlar… Ritimli koşularla, Apollon sahasına inmeler, hücumda çoğalmalar, çabuk paslaşmalarla rakibin dengesini bozmalar… Ve 61. dakikada 5 adamlı bir organizasyonun Kadir’in asisti, Olcan’ın yakın mesafeden sert vuruşuyla 3. golü getirişi. 7 dakika sonra Apollon’un bulduğu gol ise rakibe teselli primi olarak algılanıyor Avni Aker’de. İstifler bozulmuyor. Buna karşılık Güney Kıbrıs ekibinin hayalleri dipdiri. Epey hevesli geliyorlar. İş yine Onur’a düşüyor. Müthiş kurtarışlarından örnekler sunuyor başarılı eldiven. Ancak top penaltı noktasına konduğunda onun da yapacak bir şeyi kalmıyor. Lazio maçında, ikinci yarıdaki mahkum oyunu yüzünden galibiyeti kaçırmıştı Trabzonspor. Varşova karşısında da yakaladığı skor avantajının üzerine tembellik örtmeye kalkınca taraftarına soğuk terler döktürmüştü. Doğrusu dün gece benzer bir senaryonun vizyona gireceğini hiç aklıma getiremezdim. Gelin görün ki, Apollon da hafif bir korku filmi yaşattı Avni Aker’in tribünlerine. Şayet Olcan’ın o hünerli sol ayağı devreye girmese son 10 dakikada belki de yine Onur’a dört elle sarılacaktık.
↧