Üç gün önceki makalemde dershaneleri kapatma girişiminin bilimsel, pedagojik, iktisadi ve içtimai temelden yoksun olduğunu belirtmiş ve Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın 1988’de yaptığı ‘belediye çukuru’ teşbihini 2013’e uyarlamıştım.‘Devlet okulları yahşi’ söyleminin de ne derece afaki olduğunu Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması’ndan (TIMSS 2011) bazı verilerle izah edeceğimi belirtmiştim. TIMSS’te, 4. ve 8. sınıflar bazında her ülkedeki 150-200 okuldan yaklaşık 4 bin öğrenci değerlendirmeye tabi tutuldu. Toplam 600 bin civarında öğrencinin katıldığı başarı testlerinden çıkan sonuçlar, eğitim sistemimizin hal-i pür melaline ayna tutuyor.Uygulanan başarı testleri hem çoktan seçmeli hem de açık uçlu sorulardan oluşuyor. Her sınıf seviyesinde ders alanları ve zihinsel alanlara göre düzenlenen 14 farklı kitapçık var. Türkiye Matematik’te hem 4. hem de 8. sınıflar arasında ortalama puan olan 500’ü bile yakalayamadı. Bu dalda 4. sınıf başarı puanı ortalamamız 469 (50 ülke arasında 35.), 8. sınıflarda ise 452 olarak (42 ülke arasında 24.) kayıtlara geçti. Fen Bilimleri başarı sıralaması da çok farklı değil. TIMSS araştırmasında en az 625 puan alan öğrenciler “ileri düzey”, 550 ve üzeri puan alan öğrenciler “üst düzey”, 475 ve üzeri puan alan öğrenciler “orta düzey”, 400 ve üzeri puan alan öğrenciler ise “düşük düzey”de performans göstermiş kabul ediliyor. Maalesef her iki dalda listenin sonlarına düştük. Tabloyu www.zaman.com.tr adresinden inceleyebilirsiniz. Son yıllarda puan ve sıralamada kıpırdanma olsa da en iyilerin ligine çıkmamız çok kolay görünmüyor. Okullarda boş geçen dersler acı hakikati karşımızda duruyor. Öğretmen eğitiminin kalitesini artırmak ve maaşlardan başlayarak öğretmenlerin imkânlarını genişletmek dururken nesilleri bilinmezin içine sürüklemek büyük bir vebaldir. Kapatma kararı malî açıdan da dökülüyor. Sükunetle ele alalım. İlk soru. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi dershaneler merdivenaltında mı faaliyet gösteriyor? Bu soruya Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda paylaştığı verilerle cevap vermemizde mahzur yoktur herhalde. Maliye 2012’de 16,5 milyon TL Kurumlar Vergisi, 176 milyon TL Katma Değer Vergisi ve 118 milyon TL Gelir Vergisi olmak üzere toplam 310 milyon 635 bin TL vergi geliri elde etmiş dershanelerden. Bir o kadar da SGK primi var. Kayıt dışı çalışan müesseselerden bu kadar gelir nasıl tahsil edildi? Sektörün kapısına kilit vurulduğunda devletin gelir kaybı hesabı da değişir. Zira bakanlık tahsilat rakamlarını veriyor. Tahakkuk tutarı bunun çok üzerindedir. Binalar için ödenen stopaj da unutulmamalı. Hasılı her kalemi kayıt altında olan dershane sektöründeki vergi potansiyelinin 1 milyar TL’ye yakın olduğu söylenebilir. Bu kadar yüksek bir gelirin üzerine hangi rasyonel gerekçe ile çizgi çekilebilir? Gelir kaybı yetmezmiş gibi bütçeye getireceği yük ne olacak? Hükümetin alacağı kapatma kararının faturası yine vatandaşa yüklenecek. Geçen hafta söylediğimizde belki komplo denilebilirdi. Ancak Bakan Şimşek’in ‘2014 için ayrılan 75 bin kadronun büyük bölümünü MEB’e verelim’ talimatı gelmesi halinde başka memur ataması yapılamayacağını ifade etmesi iki ihtimali güçlendirdi: Birincisi; mevzuat hazretlerinin imkân ve ihtimal vermemesine rağmen 60 bine yakın dershane öğretmeninin tamamı devlet okullarına atanacak, ata! İkincisi; atama bekleyen 250 bin öğretmenden sadece 10 bini kadroya geçecek. İlle de daha fazla atama yapılırsa o vakit Bakan Şimşek’in de dikkat çektiği gibi bütçede olmayan kaynak harcanamayacağına göre gelir tarafında vergi salacak hükümet. Akaryakıt ve iletişimden başlayarak vergilerde artış yapılacak. Son soru şu Sayın Avcı: Bu taksimi kurt yapar mı kuzulara şah olsa!
↧