Bu haftaki fotoğraflar Yıldız Moran (1932-1995) imzalı. Pera Müzesi’nde 19 Ocak 2014’e kadar sürecek “Zamansız Fotoğraflar” adlı sergiden.Moran, Türkiye’nin akademik eğitim almış ilk kadın fotoğraf sanatçısı. 12 yıllık kariyerine inanılmaz etkileyici kareler sığdırmış. İnternetten bakmakla olmuyor; sergiye gidip o ruhu hissetmek, 1950-60’lı yıllarda yakalanan o tekniğe yakından bakmak lazım. Eserlerindeki sahiciliği, üzerinde oynanmamışlığı, şiirsellikle birlikte anlam arayışını çok sevdim.Moran’ın hayat hikâyesinde beni asıl şaşırtan ise şair Özdemir Asaf’ın ikinci eşi olmasıydı. Maalesef evlenince fotoğrafçılığı bırakıp kendisini üç çocuğuna adamıştı. Oysa bir röportajında 1962’de başlayan beraberliklerinin hiçbir zaman klasik evlilik olmadığını söylüyordu. Buna rağmen çocuklar doğunca fotoğraftan uzaklaşmıştı. 10 yıl boyunca sanatına tekrar başlamayı ummuştu. Ama arayı açtıktan sonra sanatına dönmek zor gelmişti.Seçtiğim fotoğrafların bende uyandırdığı duyguları, Özdemir Asaf’ın şiirleriyle harmanlamak istedim. Şu koyunların ortasında dikilen kadının kişisel öyküsünü bilmiyorum ancak onca hayvanın arasında kendi davarını aradığını tahmin etmek zor değil. Akşam olmuş, sürü köye dönmüş, herkes malını alıp evine gidecek. Bizim gibi cahil şehirliler için koyunların hepsi birbirine benzer. Oysa köylüler kendilerine ait olanı sırtından, kürkünden, kuyruğundan, kulağından, memelerinden şıp diye tanır. Yalnız, dikkatle bakarsak, kadının yüzünde bir endişe görüyoruz. Örtüsüyle ağzını kapatarak sanki duygularını saklamaya çalışıyor. Onunkini kurt mu kaptı acaba? Memeler yeterince süt dolmadı mı? Yoksa istemediği bir adama verildi de kendini kurbanlık koyun gibi mi görmekte?Tam bu noktada, koyunlara atfedilmese de Özdemir Asaf’ın Kuşlar ve Avcılar adlı şiirini hatırlıyorum. Diyor ki:Kuşlara iki soru soruldu / Tam kurtulacakken vurulan mısın? / Tam vurulacakken kurtulan mısın? / Kuşlar bu soruları bilmeden uçtu. .... / İki kere ölür kuşlar / Bir kurtulurken vurulunca / Bir de vurulurken kurtulunca...Bu hüzünlü kadın acaba nasıl öldü? Yine şaire bırakalım cevabı:Ölümlerinde ikiye inen yazgılarında / Nereden baksan sonu yoktur kuşların...***Denize görünen evlerÖzdemir Asaf, eşinin bu fotoğrafına bakarken acaba önce hırçın dalgaları mı görürdü? Yoksa fotoğrafta görünmeyen bir gemiyi hayal edip de Kelimeler adlı şiirinde geçen şu dizeleri mi mırıldanırdı?Yarıda kalmış aşkların hesapları içinde / Denizlere açıldı içimizden biri / Niçin gittiğini söylemeden / Doyulmamış arzularla doluydu yelkenleri / Yıpranmış kelimelerin verdiği güvenden/ Bulacak sanıyordu yenilikleri.Her an bir yeni su vardı / Her yeni suda bir yeni an / Deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından / Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı / Bitmiyordu köpüklerle renkler / Bir başka damlada, bir başka ışıkta başlamadan...Yıldız Moran yaşarken konuşabilseydim, ona “Denklanşörüne basarken hayatın her an yeniden yaratıldığını hissediyor muydunuz?” diye sorar, sonra bu hissin kendisini nasıl etkilediğini öğrenmek isterdim.Fotoğrafa bir kez daha baktım. Bu kez denizi değil de yolun kenarındaki evleri gördüm. O zaman zihnim, Özdemir Asaf’ın Sigara adlı şiirinin girişindeki şu dizelerle buluştu:Sizin o eviniz vardı hani / Çamların arasından / Denizi gören, yok hayır, denize görünen...Son dize müthiş. Denizi gören değil, denize görünen ev...***Baktığın yönde olurumİşte beni en çok etkileyen fotoğraf. Ne yazık ki sergide yoktu. Taşıyan, taşınan ve seyreden üç çocuk. Büyük kızın üzerindeki okul önlüğüyle erkenden hazırlandığı annelik rolü. Ortancanın korkuyla, belki de açlıktan parmağını emmesi. Teslimiyetten başka bir şansı olmayan bebeğin masumiyeti... Fotoğraf sanki insana “Bu üçünden hangisi sizsiniz?” diye soruyor.Hayat sahnelerimiz farklı olsa da gerçekten kişiliğimizin bu üç yönünden biri daha baskın çıkıyor.“Abla” iseniz, sorumluluktan kaçmıyorsunuz. Daha çok başkaları için yaşıyorsunuz. Gücünüzü verici olmaktan alıyor bu yolla dokunulmaz kılıyorsunuz kendinizi. Parmağını emen çocuksanız, kendinizi yalnız ve dışlanmış hissediyor, ilgi sırasının size gelmesini sabır ve hırçınlık sarmalında bekliyorsunuz. “Bebekseniz”, hiç büyümüyor, böylece sevilmeyi kazanılmış hak olarak görüp, yükünüzü hep başkalarına taşıtarak geçiniyorsunuz.Özdemir Asaf’ın çok bilinen bir şiiri var. Adı, Yön. Şöyle diyor:Sen bana bakma / Ben senin baktığın yönde olurum.Bu fotoğrafı bu dizelerle birleştirdiğime göre acaba fotoğraftaki abla ben miyim?
↧