Önce Beşiktaş’ı cesaretinden dolayı tebrik ediyorum. Düdük çalar çalmaz Kadıköy iklimine aldırış etmeden koloniler halinde Fenerbahçe sahasına doğru akmaya başladı.Ama duru bir akıl eşliğinde yürüdüler güçlü rakiplerinin üzerine; pasta isabet, organizasyonda derinlik ve fonksiyonellik gözeterek. Kanaatim o ki amaç oyunda psikolojik üstünlüğü ele geçirerek Fenerbahçe’nin coşkulu bir oyun ritmi yakalamasının önüne geçmekti. Şükrü Saracoğlu tribünlerine karşı direnmenin en akıllıca yolu da bu olsa gerek.Ve henüz Saracoğlu’nun çimleri gol kaçırma serenatlarına ısınamamışken, Olcay Şahan mükemmel bir plaseyle tribünleri selamladı. Almeida mükemmel bir pas attı. Olcay, topu kontrol etmekle kalmayıp güzel bir feykle Gökhan Gönül’ü devre dışı bıraktı. Sonra gösteriyi ustaca dokunuşla tamamladı. Gökhan gibi kolay kolay akıl oyunlarına gelmeyen bir savunmacıyı etkisiz hale getirmesi bir yana duruşundaki ve son vuruşundaki soğukkanlılığına hayran kaldım Olcay’ın. Şayet şapkam olsaydı yapacağım ilk iş çıkarmak olurdu!Güzel şeylerin habercisi gibiydi bu gol. Üç dakika sonra Emenike ile beraberliği yakaladı Fenerbahçe. Ersun Yanal’ın talebeleri kalite debilerini ispat etmek istercesine yavaş yavaş oyunun üzerine ağırlıklarını serpiştirmeye başladılar. Bu arada Egemen’in Oğuzhan’ın ayağından söküp aldığı bir top vardı ki, hayranlıkla izledim. Bel esnekliğiyle süslenmiş bir çalım olduğu halde Egemen’in düştüğü yerden doğrularak topu uzaklaştırması hiç de kolay bir futbol işçiliği değildi. 30. dakikada Meireles’in atılmasından kısa bir süre sonra Emenike-Sow işbirliğiyle ikinci Fenerbahçe golü gelince ‘Real-G.Saray maçına benzer bir film mi vizyonda?’ sorusu düştü akıllara. Sarı-Lacivertli takımda özellikle Alper’in performansı dikkat çekiciydi. Bu oyuncu hem takımına ofansif katkı sağladı hem de Beşiktaş orta sahasının konforlu işler yapmasını engelledi. Fenerbahçe’nin eksikten öte rakibinden fazla görünmesinin altında en fazla onun imzası vardı. Ama Almeida, devrenin bitimine doğru öyle güzel gollerle sahneye çıktı ki, dengeler yine alt üst oldu. Portekizli’nin golleri, sıra dışı bir forvet olduğunun göstergesiydi.İkinci yarıda Fenerbahçe’nin hızına, hışmına ve gol aşkına en fazla direnen isim Tolga’ydı. Ancak Necip’in atılmasıyla sahada eşitlik sağlanınca o da 83. dakikaya kadar dayanabildi. Kalan sürede inanılmaz bir mücadele izledik. Kesinlikle Türkiye Ligi’nin alışık olmadığı bir tempoydu.Son söz: Sadece Olcay, Almeida, Sow, Emenike ve Kuyt’ın gollerine şapka çıkarmakla yetinmeyeceğim. Sahadaki mücadeleye ve özellikle Fenerbahçe’nin uzun süre eksik oynadığı halde kazanma adına ortaya koyduğu futbol ritmine de şapka çıkarıyorum.
↧