Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimlere AK Parti başkan adayları olarak katılacakları açıklamayı sürdürüyor.İlk açıklananlardan biri, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek! Daha önce de birilerinin dikkati çektiği gibi, bundan önceki yerel seçimlerde, Gökçek neredeyse son dakikada aday gösterilmişti: Şimdi ilk açıklananlar arasında: Bunun anlamı ne?İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı hâlâ açıklanmadı. Kadir Topbaş’ın adaylığı öne çıkar veya çıkarılırken- ve galiba Genel Başkan’ın âtıfetine mazhar olabilecek bir başka adaydan söz edilmiyorken, AK Parti İstanbul başkan adayı niçin açıklanmadı? Bunun anlamı ne?AK Parti Genel Başkanı’nın, İstanbul konusunda kaygıları var gibi;-öyle anlaşılıyor! CHP’nin adayının açıklanmasını mı bekliyor Erdoğan? Olabilir! Ama, Mustafa Sarıgül’ün veya Gürsel Tekin’in aday olmasının, AK Parti adayının saptanmasında belirleyici olabileceği ihtimali, bana göre elbet, pek mümkün görünmüyor…AK Parti Genel Başkanı’nın Kadir Topbaş’tan memnun olduğunu söylemek de, söylememek de mümkün: Mümkün, çünkü ortada dolaşan söylentiler doğruysa, İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı, de facto olarak hâlâ, [evet hâlâ!] Recep Tayyip Erdoğan! Topbaş’ın bir ‘seçilmiş’ gibi değil, bir ‘atanmış’ gibi davrandığından söz ediliyor. İstanbul’un ipleri AK Parti Genel Başkanı’nın elinde hâlâ!Erdoğan’ın Topbaş’tan memnun olmadığını da söylemek mümkün. Mahût ‘Gezi olayları’ sırasında Topbaş hiç görünmedi ortalıkta. Oysa Gezi Parkı, Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Daire Başkanlığı’nın yetki alanına giriyordu. Topbaş, kaba deyişle söylemek gerekirse, tam anlamıyla ‘arazi olmuş’, bütün olumsuzlukların İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun sırtına yüklenmesine zemin hazırlamıştır. İşi Vali’ye terk ederek Gezi olaylarının sadece [evet, sadece!] bir asayiş meselesi olarak anımsanmasına neden olan, Topbaş’ın ta kendisidir. Topbaş, pekâlâ, Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı ile Gezi Parkı eylemcileri arasına girebilir, bunun bir polis, zabıta ve asayiş meselesi değil, sivil bir eylem olduğunu gösterecek bir duruş sergileyebilir ve Tayyip Erdoğan’ın bu olaylar nedeniyle yıpranmasını büyük ölçüde önleyebilirdi! Bunu yapmamış, olaylar sırasında kendisini görünmez kılmıştır. İngilizcede bir deyiş vardır: ‘Göze batar ölçüde gözden kaybolmak’ [‘conspiciously absent’]! Topbaş’ın durumu böyleydi ve bunun Başbakan’ın gözünden kaçması da elbette mümkün değildi!Gezi olaylarının İstanbul yerel seçimlerinde adayların belirlenmesinde dolaylı etkileri olacaktır. Bakınız, HDP adayı olarak Sırrı Süreyya Önder’den söz ediliyor olması, onun Gezi olayları sırasında öne çıkan, hayatını istihkar edercesine TOMA’nın önüne kahramanca atlayıp direnmesinin büyük etkisi vardır! Ve şayet Sırrı Süreyya Önder, aday olursa, sadece Gezi eylemcilerinin değil, Gezi eylemlerindeki sivil tavrı destekleyen solcu, sosyal demokrat, hatta mütedeyyin oyların ona yönelmesine şaşırmamak gerekir…Ama daha önce de yazdım: İstanbul’un bir ‘özgül’ değil, ‘özgün’ bir ağırlığı vardır. İstanbul sadece ‘proje’lerin değil, ama aynı zamanda ‘vizyon’ sahibi olanların yönetiminde olmalıdır. Proje, genel anlamda mühendisliktir,- vizyon ise, hayal ve donanım!İstanbul’u ‘özgün ağırlıklı’ kılan özelliklerden biri de, İstanbul Türkçesi’dir: Hiç düşündünüz mü: Niçin dilimizde sadece ‘İstanbul Türkçesi’ deyişi var? Ve bir başka ilimizle ilgili böyle bir deyiş yok?Not: ‘Dershaneler’ tartışmasında, çağrışım bu ya, ‘bütün ‘tersanelerine’ değil de, ‘bütün dershanelerine girilmiş…’ deyiverdim, birdenbire… Nedense!
↧