Prof. Dr. İsmail E.Erünsal, sahaflık tarihimize dair muhtevalı bir kitap yazdı. Kültür hayatımızın gerçekten de böyle bir kitaba ihtiyacı vardı. Erünsal, eserinde sahaflığın tarihi gelişimine büyük ağırlık vermiştir.Ortaçağ İslam dünyasında sahaflar, kâğıt anlamında kullanılan varak kelimesinden türetilen ‘verrak’ tabiriyle anılmaktaydı. Verrakların icra ettikleri meslek ise ‘viraka’ olarak tanımlanmaktaydı. Verraklığı; istinsah, tashih ve tecdid şeklinde tanımlayan İbn-i Haldun, bu mesleğin umrana tabi olduğunu, ileri medeniyet seviyesine sahip olan şehirlerde büyük bir gelişim gösterdiğini söyler. Abbasiler döneminde verraklık büyük gelişme göstermiş, adeta altın çağını yaşamıştır. Kur’an ve hadis çalışmalarının yanında gramer, tarih, edebiyat, felsefe ve temel bilimler konularında yazılan eserlerin istinsah ve satışı, yazı malzemelerinin ticaretine büyük bir ivme kazandırmış ve çeşitli şahısların istinsah ettikleri veya ettirdikleri kitapların ve kırtasiye ürünlerinin satışını yapan birçok kitapçı dükkânı açılmıştır. İslam dünyasında Mekke, Medine, Bağdat, Şam gibi şehirlerde verrak dükkânları bulunmaktadır. Osmanlılar, Bizans’ın hudut boylarında yerleştiği için beylik daha ziyade gaza uğruna savaşmaktaydı. Anadolu’daki diğer Türk beylikleriyle dostane ilişkiler içinde olması, Osman ve Orhan Gazi gibi başlarında ihlaslı adamların bulunması, diğer beyliklerden Osmanlı ülkesine ulema akınını hızlandırdı. Kütahya, Manisa, Kastamonu gibi kültür merkezlerinin Osmanlı’ya katılımıyla ilim faaliyetleri yoğunluk kazandı. Erünsal’ın kitabında da belirttiği üzere Yıldırım Bayezıd dönemi ulemasından Molla Fenari, talebelerinin kitap istinsah edebilmesi için tatil günleri olan cuma ve salı günlerine pazartesiyi de ilave etmiştir. Bunu da Saadettin Taftazani’nin eserlerini istinsah etmeleri için yapar. Talebelerin ihtiyacını karşılayacak kadar eser piyasada yoktur; mevcutlar da medreselilerin alamayacağı kadar pahalıdır. XV. yüzyılın ilk yarısında Bursa’daki medrese sayısı 21’e ulaşmıştır. Etraflarındaki dükkânlarda kitap ve kırtasiye satılmakta, böylece Osmanlı’da sahaflık gelişmektedir. II. Murad döneminde devletin başkentliğini yapan Edirne’de ilim hayatında büyük bir inkişaf görüldü. Şeriye sicillerinden, diğer bazı kaynaklardan görüldüğü üzere Edirne bir dönem Balkanlar’a kitap temin eden canlı bir sahaflık merkezi haline geldi. Bu bölgedeki sahaflar, medreselerin öğrencilerine sattıkları gibi, serhad illerinde de kitapların nüshalarını çoğaltıp ahali tarafından okunmalarını sağlamışlardır. Bu da sahaflığı cazip hale getirmiştir. İstanbul’un fethinden sonra Fatih, ticari hayatın gelişmesi için Kapalıçarşı’yı inşa ettirmiştir. Bedesten’in içindeki bazı dükkânları sahaflara tahsis etmiştir. Kültür hayatının gelişmesi dolayısıyla Evliya Çelebi, bu çarşıdaki sahaf dükkânlarının sayısının 60’a çıktığına işaret etmektedir. Matbu eserlerin kitap pazarına girmesi, eğitim sistemindeki reformlar, yeni okulların açılması, okuma yazma oranındaki yükseliş kitapçı-sahaf, daha sonra da yayıncı-sahafların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. İstanbul’a gelen yabancıların da sahaflardan satın aldıkları kitapları hiçbir zorluk çekmeden ülkelerine götürdükleri bilinmektedir. Kanuni döneminde Avusturya’nın İstanbul’daki elçisi Busbeq, Viyana’ya naklettiği kitaplara dair şu bilgiyi vermektedir: “Bunun dışında gemi dolusu değil de bir araba dolusu Grekçe yazmalar ile 240 civarında kitabı denizyoluyla Venedik’e gönderdim. Oradan da kralımın kütüphanesine konulmak üzere Viyana’ya taşınacaktır.” Fransız şarkiyatçısı Guillaume Postel’in de ülkesine önemli yazma eserlerle döndüğü bilinmektedir. Daha pek çok seyyah İstanbul’a ve Osmanlı’nın diğer şehirlerine kitap aramak için sürekli gelip gitmiştir. Avrupalıların bu tür faaliyetleri rahatsız edici boyutlara ulaşmış olmalı ki, bir kitap meraklısı olan Şehid Ali Paşa XVIII. asrın başlarında yabancılara kitap satışını yasaklayan bir hüküm çıkarttırmıştır. Bu hükme rağmen sahafların tamahkârlıklarından dolayı Avrupa ile olan ilişkileri mutlaka sürdürülmüştür. Çok değerli tarihi bilgiler veren Erünsal, kitabında, İbrahim Manav, İsmail Özdoğan gibi yakın dönem sahaflarına da yer vermiş, onlara dair çarpıcı anekdotları aktarırken hepimiz için de şükranlarını ifade etmiş. Eser, kitap meraklıları için mutlaka okunması ve müracaat edilmesi gereken bir başvuru eseri olarak kütüphane raflarımızdaki yerini şimdiden almıştır.
↧