“Kanıma dokundu” lafı, bu soruya öfkeyle cevap verenlerin duygusunu yansıtıyor.Tıpkı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında sesine ve yüzüne yansıyan öfkenin temsil ediciliği gibi. Ama yine de bu soruya kızmadan-darılmadan sakin sakin bir cevap vermek mümkün. Öncelikle Yasin Aktay’ın sözünü nasıl anlarsanız anlayın, niyeti kötü değil. Anadili Arapça olan yani “kavm-i necip” mensubu bir Türk vatandaşı olarak kendisine Türklüğün sınırları içinde, huzur içinde var olabileceği bir yer arıyor. Aradığı Türklük kan bağına dayalı bir ırk olamayacağına göre aslında, “Türk diye bir ırk yoktur” derken, kendisinin Türk olduğunu kanıtlamış oluyor. Tartışma bu kadar basit: Şayet Türklük bir ırk ise, Yasin Aktay’ın da içinde yer aldığı büyükçe bir nüfusun “Türk olma” şansı da ihtimali de yok.Gelelim sorunun cevabına: Türk diye bir ırk var mı? Sorunun kendisini ve cevabı yumuşatmak için “Fransız diye bir ırk var mı?”, “İngiliz diye bir ırk var mı?”, “Yunanlı diye bir ırk var mı?” sorularını, Fransa’da, İngiltere’de ve Yunanistan’da sorduğunuzu varsayın. Alacağınız cevapların tamamı “hayır” olacaktır. Bir milleti ırka indirgemek ve ırk temelinde milleti tartışmak tüketici bir yoldur. Kavramın kültürel macerasını ve bilimsel bulguları yan yana getirerek cevap verelim.Batı dillerindeki “race” kelimesinin Türkçe karşılığı olan “ırk” aralarında kan bağı bulunan yani ortak bir soya bağlanan insanları kapsar. “Etni” veya “etnik toplum” kelimesi de aynı manada, soy birliğini ifade eder. Kadim zamanlardan bu yana bu tabirin yerine “cins” kelimesi yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Tanzimat’ın “bila tefrik-i cins ü mezhep” tabirindeki “cins” ırk anlamına gelir. Batı üstünlüğü karşısında, dönemin ırkçılık modasına uygun olarak İslam dünyasında “kendi soyundan gelen insanlara sahip çıkmak” maksadıyla ırkçılığı bir savunma aracı olarak benimseyenler de olmuştur. Merak edenler Cemaleddin Afgani’nin “Vahdet-i Cinsiyye (Irkıyye)” başlığı ile 1912’de Türk Yurdu dergisinde yayımlanan, Mehmet Emin Resulzade’nin çevirdiği makaleye bakabilirler. Mehmet Âkif’in İstiklâl Marşı’nda kullandığı “ırk” kelimesinin arkasında, işte bu düşünce yer almaktadır. Çanakkale, Sarıkamış, Kanal, Yemen ve arkasından Millî Mücadele ile büyüyen “nesil sona eriyor” endişesine Âkif’in “ırkıma yok izmihlal” diyerek cevap vermesinden ırkçılık üretmek için insafsız olmak gerekir. Nitekim Türkçü ideolojinin tartışmasız en büyük otoritesi olan Ziya Gökalp, milleti kültüre (hars) dayandırırken, “ırk hayvanlara özgü bir tabirdir” diyerek ırkçılığı aşağılamıştır.Bilimsel olarak ırk araştırmaları, kesine yakın ölçülerde DNA örnekleri üzerinden yapılıyor. İplik biçimindeki kromozomların 3 milyar kere farklı dizilme ihtimali ve bu dizilişte A, T, C ve G adı verilen yapı taşlarının yerleri, farkları ortaya çıkartıyor. Mesela, 2500. sıradaki yapı taşı T iken bir başkasında G ise genetik farklılık yakalanmış oluyor. Orta Asya Türk toplumlarında sıklıkla rastlanan R1a, R1b ve J kromozomları takip edilerek alınan kan örnekleri üzerinden “ortak soy”un izi sürülüyor. Bu alanda yapılan çok sayıda bilimsel araştırma var. Şayet bir soyun izini sürüyorsanız, “bugün Türkiye’de kaynağı Orta Asya olan bir Türk ırkı var mı?” sorusuna verilen bilimsel cevap şöyle: % 13-30 arasında genlerimizde, ortak atadan getirdiğimiz kromozomlar mevcut. Muhtemelen saf Oğuz olarak benim hücrelerimdeki DNA dizilişi ile Yasin Aktay’ınki arasındaki benzerlik, Orta Asya’da yaşayan bir Kırgız ve Kazak’la olan benzerlikten daha fazla. Sebebi ise exogami (kabile dışı evlilik) âdeti. Kısaca Yasin Aktay, Türklüğüyle övünenlere göre daha Türk; çünkü temiz bir Türkçesi ve uduyla sanatkârane çaldığı Anadolu türkülerine derin bir bağlılığı var.
↧