AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, başta İstanbul olmak üzere 21 ilin daha belediye başkan adaylarını açıkladı. AK Parti’nin İstanbul adayı, beklendiği gibi, yine yüksek mimar Dr. Kadir Topbaş! Hürriyet’in başlığıyla: ‘Kadir Abi’yle devam!’Erdoğan, İstanbul adayını açıklarken şunları söylüyor: ‘İstanbul, bu ülkede 81 vilâyetin özetidir. İstanbul sakinlerinin şekillendirdiği değil, sakinleri ile birlikte şekillenen, adetâ fâtihlerini fetheden bir şehirdir.[…] ‘Müzik nereden gelirse gelsin, burada İstanbullu olur. Irklar, inançlar, diller İstanbul’da tek bir kimliğe bürünür ve İstanbullu olur. Bilim, sanat, estetik, mimari İstanbul’da İstanbullu olur.’ Erdoğan, İstanbul’un ‘alelâde bir şehreminiyi kabulleneme[yeceğini]’ de bildiriyor. Bunun anlamı, elbette yüksek mimar Dr. Kadir Topbaş’ın ‘alelâde bir şehremini’ [belediye başkanı H.Y.] olmadığı imâsıdır!Erdoğan’ın İstanbul ile ilgili sözleri, anlamlı bir çağrışımla, CHP’nin tek parti iktidarının, 1930’larda özellikle, Anadolu’nun, Anadolu köylerinin, ‘orda bir köy var uzakta!’ türünden güzellemelerle bezeli retoriğini hatırlattı: Şırıl şırıl akan dereler, çeşme başlarında ellerinde testi su dolduran, allı yeşilli fistan giymiş genç, alımlı, sağlıklı genç kızlar; şalvarlı, çarıklı ama alabildiğine güçlü, pehlivan pazularıyla çift süren, ya da köy meydanında şen ve kaygısız halay çeken erkekler! Ziya Osman Saba’dan alıntılayarak söylersem, Anadolu’nun ‘Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi’nde çekilmiş fotoğrafları!Ancak, çok sonraları, Mahmut Makal’ın ‘Bizim Köy’ü ile deyiş yerindeyse, takke düşüp kel görünecek; Makal’ın ‘Bizim Köy’de yaptığını, Fazıl Hüsnü Dağlarca ‘Toprak Ana’da ve özellikle de ‘Kızılırmak Kıyıları’ adlı o muhteşem şiirinde dile getirecektir: ‘Kardaş, senin dediklerin yok!/ Halay çekilen toprak bu toprak değil!’ Erdoğan’a da, ‘Sayın Başbakan! Senin dediklerin yok! Bu İstanbul, senin anlattığın İstanbul değil!’ demek gerekiyor: ‘Bizim Şehir’de, Sayın Başbakan’ın dedikleri yok! İstanbul’da bırakın ‘Irklar, inançlar, diller’i, Anadolu’lu hâlâ Anadolu’lu olarak kalıyor; Sivas’lı hâlâ Sivas’lı, Ordu’lu hâlâ Ordu’lu, Erzincan’lı yine Erzincan’lı! İki hafta önce yazmıştım, okurlarım hatırlayacaklardır: İnsanımız hemşehrilik bağlamında İstanbul’u adetâ taşralaşmış gettolara dönüştürmüş durumda: ‘Erken İslam şehirlerinde yerleşim mekânı farklılığını belirleyen kabile ilişkisi idiyse, bugün İstanbul’da yerleşim mekânı farklılığını belirleyen hemşehrilik ilişkisidir: Gaziosmanpaşa’da Sivas’lılar, Avcılar ve Küçükçekmece’de Tokat’lılar,Bayrampaşa ve Fatih’te Kastamonu’lular, Bakırköy’de Malatya’lılar! Bugün İstanbul’da mekânsal yerleşimi belirleyen, taşralılık hassasiyetidir. Ama asıl ilginç olan[…]. İstanbul’luların da Kadıköy’de yaşamayı tercih edişleri… Görünüşe göre, İstanbul’un bu semtleri birer büyük ve ‘ucube’ mahallelere dönüşmüş bulunuyor…’Erdoğan’ın İstanbul söylemi, CHP tek parti yönetiminin Anadolu’ya, köye ilişkin retoriğinin İstanbul’a uyarlanmış bir varyantından ibaret! CHP varolmayan köylere güzelleme yazıyordu, Erdoğan da varolmayan İstanbul’a!Ama arada büyük bir fark var: 1930’larda ya da 1940’larda Anadolu’nun ne durumda olduğu bilinmiyordu: ‘Gitmesek de görmesek de, o köy bizim köyümüz’dü! Ve CHP, bu retorikle bir ‘yalan dünya’yı sahiciymiş gibi gösterebiliyordu! Bugünün İstanbul’uysa gözler önünde! Ve bir kere daha söyleyeyim: Maalesef, Sayın Başbakan’ın ‘dedikleri yok! Yüksek mühendis mimar Dr. Kadir Topbaş’a gelince: ‘Erdoğan’ın ‘Kadir Abi’yi seçmesindeki kriter ne acaba? Liyakat mi, sadakat mi?
↧