Kaç gündür Bangladeş’te Cemaat-i İslami Partisi liderlerinden Abdülkadir Molla ve diğerleri hakkında verilen idam kararıyla ilgili yazmayı düşünüyorum.İçine gömüldüğümüz gündemden bir türlü fırsatım olmadı. Bu yazının yayımlanacağı perşembe günü belki de Abdulkadir Molla idam edilmiş olacak. İdam olursa şehittir, mekânı cennet olsun.Bangladeş “28 Şubat-12 Eylül karışımı” zor bir süreçten geçiyor. Mevcut yönetim resmen ve acımasızca İslamî gruplara karşı savaş açmış durumda. Uyduruk gerekçe ve suçlamalarla binlerce insan tutuklanıyor, hukuksuzluğu protesto edenler açık alanlarda öldürülüyor. Abdulkadir Molla’ya isnat edilen suç gülünç: Molla’nın suçu 1971′deki bağımsızlık savaşı sırasında “insanlığa karşı suç” işlemesi. Ortada insanlığa karşı işlenmiş suç filan yok, ortada olan karara mesnet teşkil edilen fiil sanığın Bangladeş’in bağımsızlık savaşı sırasında Pakistan’la işbirliği yapmış olmasıdır. Yargılamayı yapan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi Müslümanların yargılanması için 2010 yılında Bangladeş hükümeti tarafından kurulmuş. Mahkeme bizim İstiklal Mahkemelerini aratacak cinsten. 91 yaşında idamla yargılanan İslam âlimi var. 16 bin tutuklu, 12 idam talebi söz konusu. Bu yetmiyormuş gibi yüzlerce şehit, sokaklarda saldırıya uğrayan ve örtülerine el uzatılan kadınlar, katledilen gençler, binlerce yaralı. Ülke bir iç savaşa doğru gidiyor.Bu trajik gelişmeler üzerine geçen sene Uluslararası Hukukçular Birliği üyeleri Bangladeş’e gidip incelemede bulundular. Birliğin Genel Sekreteri Avukat Necati Ceylan, idam cezasıyla yargılananların, gerçekte “düşünce suçu”yla yargılandıklarına vurgu yaptı. Ceylan, “Mahkemenin uluslararası standartlara uymadığını ve soruşturmanın adil yürütülmediğini” ifade ediyor: “Mahkemeye hâkimler ve savcılar, hükümet tarafından tayin edilmiş... Burada yargının bağımsız olmadığını tespit ettik.” Davada açıkça uluslararası hukuk kuralları hiçe sayılıyor. Davaya bakan yargıcın taraflı olduğu iktidar partisi mensuplarıyla yaptığı telefon ve e-posta yazışmalarından tespit edilmiş durumda. Uluslararası insan hakları örgütleri, Uluslararası Af Örgütü’nün Hindistan ve Bangladeş şubeleri ve Af Örgütü Genel Merkezi, haksızlığı rapor etmiş. Mesela idam cezasına çarptırılan Molla Saidi, 1971’de Cemaat-i İslam üyesi değildi, 1975’te üye olmuş. Saidi’nin öldürdüğünü iddia ettikleri bir Hindu’nun kardeşi, mahkemeye gelip tanıklık yapmış, Saidi’nin olayla ilgisinin olmadığını söylemiş. Şu anda mahkemede yargılananlar 1970’lerde oluşturulan ilk savaş suçları mahkemesi listesindeki zanlılar listesinde yer almıyorlar. Aynı şekilde Bangladeş’in kurucusu Şeyh Mujibur Rahman tarafından 1973’te çıkarılan genel af sonrasında herkesin davası düşmüş.Hükümet gırtlağına kadar yolsuzluklara batmış, İslamî muhalefet her geçen gün geniş bir toplumsal desteğe sahip oluyor. Ayrıca yarımkıtada birleşme düşüncesi giderek yayılıyor.Kişisel olarak ben her zaman Muhammed Cinnah ve arkadaşlarının Hindistan’dan ayrılma fikrini doğru bulmadım, Mevlana Azad Ebulkelam ve arkadaşlarının bir arada yaşama düşüncelerinin daha isabetli olduğunu düşündüm. Bir İngiliz projesi olarak Pakistan kurulmasaydı, belki bugün İslam Hind yarımkıtasının dini olacaktı. İngilizler İslamiyet’in Hindistan’ı merkez alarak gelecekte Asya’nın dini olduğunu hesap ederek İslamiyet’i bir milli devletin sınırları içine hapsetmek istediler. Pakistan yarımkıtaya mutluluk getirmediği gibi 1971’te kanlı bir iç savaşla Pakistan ve Bangladeş olmak üzere ikiye ayrıldı.Bütün dünyada ikinci nesil İslamcıların ilham kaynağı ve politik referansı Pakistan’dır. Pakistan kurucu ideolojisi İslam olan ilk modern ulus devlettir. Bu model hem Müslümanları kendi asli siyasi modellerinden uzaklaştırdı hem farkında olmaksızın onları devletçi ve milliyetçi kıldı. Geçici bir iktidarın dahi İslamcıları nasıl bir anda modern devletin fedaileri haline getirdiğini acı bir tecrübe olarak yaşamaktayız. Devleti ele geçirdiğini zanneden eski İslamcılar, gerçekte devletin onları ele geçirdiğinin bir türlü farkına varamıyorlar.Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılması, arkasından Bangladeş’in kopması ile süren çatışmalar bize Kürt sorunu ve Ortadoğu’nun alacağı yeni şeklin ne olması gerektiği konusunda da yeterince fikir vermelidir.
↧