Karadayı’nın ifadesi üzerine yazmak istiyordum. Üç gün önce hâkim karşısındaydı. Savunmasını yazılı metinden okudu.Aralarında Çevik Bir’in de bulunduğu diğer sanıklarla göz göze gelmedi. Anlattıkları çok ilginç. ‘BÇG’den haberim yok’ dedi. İlk kez savcılık sorgusunda duymuş. Sincan’da tankların yürüdüğünden habersiz. 28 Şubat bir darbe veya müdahale değilmiş. Sosyal ve siyasal uygulamaların ortaya çıkardığı huzursuzlukmuş. Askeri rahatsız eden, siyasilerin laiklik mesajlarıymış. Devrilen bir hükümet yokmuş. Refahyol nasıl mı düşmüş? Herhalde kendiliğinden. Kararların imzalanması için rahmetli Erbakan’a baskı yapılmamış. ‘Yaşasaydı Erbakan TSK’nın karşısında olmazdı.’ dedi. Davanın neden o öldükten sonra açıldığını sordu. 28 Şubat’ın asıl mağdurunun askerler olduğunu söyledi. Karadayı’nın anlattıkları ilginç değil mi?Genelkurmay başkanlığına kadar yükselmiş bir ismin daha ciddi olmasını beklerdim. Söylediklerinin hiçbiri inandırıcı değil. O sürecin açtığı yaralar henüz kabuk bağlamadı. Sadece siyasette değil hemen her alanda büyük acılar yaşandı. 28 Şubat bir kâbus değil, etiyle kemiğiyle gerçek. Tartışmasız bir darbe. 12 Eylül gibi tanklı toplu değil, ‘postmodern’ bir darbe. Zamanın şartlarına göre güncellenmiş bir darbe. Meclis’in kapısına kilit vurulmadı doğru ama siyaset altüst oldu. Koalisyon ortağı DYP’den milletvekilleri istifa ettirildi. RP ve FP kapatıldı. Karadayı, ‘Nizamiyenin kapısından döndük’ sözünü unutmuş olmalı. Sıcak darbeye de ramak kaldı.Mütedeyyin vatandaş ‘düşman’ olarak görüldü. Psikolojik harbin her yöntemi kullanıldı. Topyekün savaş çığlıkları atıldı. ‘Gerekirse silah kullanırız, kan akar’ dendi. Adeta halka karşı psikolojik anlamıyla kimyasal silah kullanıldı. Anadolu baştan başa yara bere içinde kaldı. Doğru, o süreçte Karadayı’dan daha medyatik, daha kudretli generaller vardı. Çevik Bir, Çetin Doğan, Erol Özkasnak bunlardan bazıları. Karadayı’nın olup bitenden habersiz olduğunu düşünmek gerçeklerle bağdaşmıyor. Onun demokratik, sivil iradeye saygılı olduğu söylenemez. Emekli olduktan sonra da köşesine çekilmedi. Encümen-i Daniş toplantılarıyla gidişata yön vermeye çalıştı. 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin perde gerisinde çok faaldi. Anavatan Partisi’nin Meclis’teki oylamalara girmesini engelledi. Haliyle de 367 engeline takılan o Meclis’in cumhurbaşkanı seçememesini sağladı.Genelkurmay başkanlığı yapmış bir isim olarak Karadayı’nın 28 Şubat’ı bir masal gibi anlatmasını değil, daha gerçekçi olmasını bekliyoruz. Herkes her şeyin farkında. 28 Şubat halkın gözleri önünde cereyan etti. Neticeleri de ortada. Yaşayanlar hayatta. Lütfen ciddi olalım... Dün hayatını kaybeden Teoman Koman, 28 Şubat’ın sanıklarındandı. Hastaydı, sağlık sorunları nedeniyle serbest bırakılmıştı. Kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim. Jandarma komutanlığının yanı sıra MİT müsteşarlığı da yaptı. Müsteşarlığa kadar daha makul çizgisi varken özellikle irtica konusunda şahinleşti. Hasan Celal Güzel ‘Neden değiştiniz?’ diye sordu. Cevabı, ‘İstihbaratta tehlikenin boyutlarını gördüm.’ oldu.Teoman Koman, 27 Mayıs’ta Yassıada’da görev yapan genç subaylardan biriydi. Orada Adnan Menderes’e kötü davrandığı, hatta işi fizikî müdahaleye kadar vardırdığı kitaplara bile konu oldu. Ne doğruladı, ne yalanladı. Karargâhta topladığı gazetecilere, ‘İçinizden birine suikast olabilir.’ dediği hiç unutulmadı. Uğur Mumcu, o toplantıya katılan gazetecilerdendi. Ve çok geçmeden bugün hâlâ aydınlatılamayan bir suikastta hayatını kaybetti.Koman, devletin kara kutusuydu. Susurluk benzeri derin yapılar, faili meçhuller, 90’lı yılların karanlık olayları. JİTEM’in her türlü faaliyetlerinden haberdardı. Konuşur gibi yaptı ama bir şey söylemedi. Ve sırlarıyla gitti.
↧