Gençlerbirliği karşısına Juventus morali, taraftar desteği ve bu dönemde bulunması zor türden iyi zemin gibi avantajlarla başlayan Galatasaray, 90 dakika boyunca kalesini tutan tek topa engel olamayınca 2 puan daha kaybedip lige havlu atmanın eşiğine geldi. (Bence çoktan attı da buna bozulan taraftarlar oluyor, onları üzmeyelim.)Cim Bom maç boyunca gösteremediği etkinliği son birkaç dakika içinde ortaya koydu ama bu galibiyete yetmedi. Sarı Kırmızılı takım maça golle başlayabilirdi ki kazanması için başka da yol yok gibiydi. Ancak daha maçın başında Sneijder’in kaçırdığı gole ahlanıp vahlanırken topu kendi ağlarında görünce bir kez daha lig gerçeğiyle karşı karşıya geldi. Stancu’nun vuruşunu sağ stoper Chedjou’nun önlemesini beklemek boşunaydı da Muslera’nın avucunun içinden geçen topa dokunamayışı sürprizdi. O, tıpkı T.Konyaspor karşılaşması gibi bu maça da zihinsel olarak iyi hazırlanmamış gibiydi. Sonrasında Galatasaray’ın ilk yarım saat içinde bulabildiği tek pozisyonun Melo’nun cezaalanı dışından vuruşu olması maçın nasıl geçeceğini gösteriyordu. Özellikle Eboue’nin kendini izinli sayması ciddi sıkıntıya yol açtı. O kanattan gelen ataklar Galatasaray için sürekli endişe kaynağı oldu. Hakemin sertlik konusunda Sarı Kırmızılı oyuncuları pek mutlu etmeyen tavrı buna eklenip temel hedef de Drogba olunca tıkandılar. Umut ve Sneijder de etkisiz kaldı. Selçuk’un oyunun merkezinde diri kalıp iyi paslar atmayı düşünmek yerine sahanın her yerinde kendini helak edercesine çabayı yeğlemesinin takıma bir yararı olmuyor. Onun bu tavrı savunmacıların sürekli topu şişirmelerine yol açtı ve daha iyi top kullanan rakip takım ortaalan üstünlüğünü ele geçirdi. Cim Bom da sanki yine Juventus’la oynarmış gibi uzun toplarla sonuca gitmeye çalıştı. Savunmada 3 yerli oyuncu ile oyuna başlayabilme imkanı Mancini’nin elini rahatlatmış gibiydi. Bundan doğabilecek fayda Bruma’nın oynaması olabilirdi diye düşündük ama öyle olmadı. İtalyan hocanın oyunu seyre dalmayıp hamle yapması önemliydi. Devre bitmeden Hakan Balta’nın çıkarılıp Burak’ın oyuna alınması doğru bir değişiklikti. İkinci yarıda Eboue-Sabri değişikliği de orada bir türlü giderilemeyen arıza içindi. Yararlı da oldu, hiç değilse o kanat işlemeye başladı. Büyük Şef’in Galatasaray için ne kadar önemli bir adam olduğu ikinci yarının başında ortaya çıktı. Drogba attığı golle takımının ayağa kalkmasını sağlamasının ardından Burak’a verdiği mutlak gollük pası bu oyuncunun değerlendiremeyişi büyük kayıptı. Bu iki top aynı zamanda 1 saatlik zaman diliminde rakip kaleyi bulan 3 vuruşun içindeydi. Sarı Kırmızılı takım organize ataklarla olmasa da oyuncuların kişisel kalitelerini ortaya koymalarıyla son 5 dakika içinde maç boyunca bulduğu kadar pozisyon üretip taraftarını heyecanlandırdı. Fakat bunlardan gol çıkarabilecek beceriyi gösteremedi. Gençlerbirliği savunmasının direnci ve kaleci Ramazan’ın başarısı da elbette ki bunda etkendi. Gençlerbirliği ortaalanı Gosso ile iyi kullandı, kanatlardan da epeyce top getirdi ama gol dışında kaleyi bulan vuruşları bile olmadı. Zaten ligde çektikleri sıkıntının temel nedeni de buydu. Son bölümde oyuna giren genç Mervan’ın Galatasaray savunmasını epeyce zorlaması ilginçti. Puanı haketmedikleri söylenemez ama bunu rakip kaleyi bulan tek vuruşlarıyla almaları da onları düşündürmeli.
↧