Bir kış gecesi kadar ve bir yılan derisi kadar soğuk bir tünelden geçti insanlık. Işığın tüm belirtilerine rağmen, henüz bitmiş değil hicranlı fetret dönemi.Şüphesiz beklenen bir bahar var, her tilmizin kendi tıynetine göre. Rüyaları görenler ne mutlu ama esas aferinler, gördükleri rüyayı gerçekleştirmek için yere düşmüş bir pingpong topu gibi zıp zıp zıplayanlara. Güçlüdür onlar; en başta duanın gücüne inanırlar. Bu nedenle avuçlar birer yoncalanmış dua tarlasıdır. Hakikatin dili hasretin derinliğiyle kucaklaşınca, fısıltıyla yüceleşen devasa bir haykırış olurlar. Ve bu güçlü ama sessiz feryat, kolayca süpürür kasvet bulutlarını. Kasvet, ithal bir çatıdır inanan için. Müminin semasında ferahfeza inşirahlar parıldar. Ve sekine indirir, ümidin şeffaf paraşütleri."Ey tilmiz, sen aldırma kadir bilmezlere. Bilen bilir ki onların elinde itilip kakılan, horlanan nice hakikat cihan değerindedir. Dırahşan akisler bilir ancak bu mücevheratın kıymetini. Değer bilmek yürek sarraflarının işi." Ötesizlik en büyük bahtsızlık, bunu da bilesin. Ve ödü kopar tek boyutlu cismaniyet karanlığının. Bir isim fısıldamak yeter, parçalamak için zulümatı. O halde nazar et, sakın terk-i virdden. Kanadının inceliğine de aldırma, senin taşıdığın polenleri bekliyor tüm tabiat. Farkındasın üzeri tozla, cürufla kaplı som madenlerin. Biraz üflemen yeterli heybendeki ruhtan. Göreceksin açılan şehbalları, yükselen abideleri. Kulak ver; yükselen gündüz ışıkları yırtarken fecrin kasvetini, duy o toyun davul seslerini. Uyku, safdilleri büyütür, uyanıklık göz açıklığı değil, kalple ilgilidir. Yarasaların kanat sesleri çınlatırken nemli mağara duvarlarını, söndüremez senin ikbal fenerlerini. Bilgi kesin, muştu derinlerden; “mağrur ve vakur âhenginde geçmişe ait çizgileri okuyabildiğimiz cephenin takallus ettiği gurur ve savletinin kırılmak istendiği şu günlerde, sesinin daha gür ve daha samimî çıkacağına katiyyen emin bulunmaktayız.”Bataklığa düşen taş, belki cürmünden daha fazla halkalar oluşturur. Atalet en büyük ihanet, gaflet affedilmeyecek bir nakısa. Ey tilmiz, hatırla; nice bulanık girdabı kemendinde zapt u rapt ettin. Nice kirli oluktan, duayla yıkanmış berrak ve ferahlatan şir-u şerbet akıttın. Pranga bir fiyonktur bileklerine, onu bir kurdele gibi düğümler süslersin bu karanlık dehlizleri.Ruhunu okşayan pohpohlamalar da birer prangadır sakın unutma. Övgü, en az sövgü kadar tehlikelidir senin gibiler için. Putlaştırmanın yolları döşelidir meth-ü senalarla. Yüz verme sakın, ala-yı vâlâlar ile durulan temennalara!Tilmiz; kadim bir türkün var senin, unutturulmak istenen. Sahip olduklarını gizlemek için, yeni hazineler serilir önüne, kanmayasın. Ve aklın kalmasın tek boyutlu ziynetlerde. Gönüllü mahkumu olma yalancı sofraların. Karbondur özü gösterişli elmasların. Zincirler ruhunu gösterişli hediyeler; makam, şöhret, mal, mülk ve sair ihtiyaçlar. El açanlara acınır ancak, yangın yerini ebedi sananların diyarında. Veyl olsun onların sahip olduklarına ve vadettiklerine! Ufkunu temizle tüm çapaklardan. Hasbilik ve safvetindir senin kadim ziynetin. Ve bil ki esas imtihan bu zamanlarda baş gösterir. Her zerresi iman yüklü potansiyelin, sahip olduğun en güçlü silahlarındır. Bu hakiki elmas kılıcı cam parçalarına çevirme. Yitiğe bir bak; acı ama umudunu da yitirme. Senden başka umudu yok geleceğin. Bil ki, bugün vereceğin sahte hesaplardan çok daha çetindir gelecek nesillere vereceğin. Takılıp kalmalar, tökezlemeler bir bahane olamaz hakiki bir tilmiz için. Ayağına saplanan dikenlere ağlamanın manası yok ey tilmiz. Üzerine çullanan geçmiş ve el’an kâbuslara takılıp kalman da kıymete değmez. Şevk ve metanettir senin ilahi yakıtın, o bitti mi sen bittin! Binler selâm olsun Hakikat-ı âzâmın usanmaz yolcularına!
↧