Başbakan’ın kamu diplomasisi bağlamında yürüttüğü konsolidasyon kampanyası büyük ölçüde netice vermiş gözüküyor.Ekonominin sarsıntı geçirdiği, Gezi olaylarında algı ve yönetim zaafının sergilendiği ve dış politikada riskli bir çaresizliğin yaşandığı ayların ardından, eğer hâlâ AKP oyu yüzde elli civarındaysa burada bir siyasi ‘başarı’ var demektir. Bu sonucun aslında muhalefetin başarısızlığı olduğu da söylenebilir ama maalesef ‘başarı’ kavramı muhalefeti analiz etmek için uygun bir araç değil. Çünkü başarı veya başarısızlık, kendisine anlamlı hedefler koyabilen, bu hedefler doğrultusunda önüne çıkan fırsatları değerlendiren, dahası bu türden fırsatların doğması için gayret gösteren bir özne varsayar. Oysa söz konusu nitelikler ne CHP ne de MHP’de mevcut değil. Bu iki parti ellerinde olmayan ve etkileme tasavvuruna bile sahip olmadıkları bir büyük dönüşümün yarattığı med cezir sürecinde ayakta kalma çabası içindeler. Diğer bir deyişle proaktif olamayan, böyle bir gayret göstermeye kalktıklarında da işi eline yüzüne bulaştıran bir muhalefet var.MHP kendisini bilme açısından daha iyi durumda... Mütevazı davranıyor, büyük iddialar öne sürmüyor ve iktidarın yapacağı yanlışlardan medet umuyor. Buna karşılık kendi seçmen tabanından AKP’ye doğru olan kaymaları da bir kadermiş gibi seyrediyor. Ne de olsa milliyetçi muhafazakarlığın temsilcisi olarak değişimi riskli bulan, vesayetçi rejimin hikmetine inanan bir gelenekten geliyor. Eğer bir gün MHP oyu giderek yok olursa kimse bu partinin ‘büyük yanlışlar’ yaptığını söylemeyecek. Hemen herkes değişimin kaçınılmaz belirleyiciliğinin MHP’yi de vurduğunu, bu partinin ‘görevini tamamladığını’, miadını doğal olarak doldurduğunu yazacak.Ama CHP’nin durumu farklı. Karşımızda sosyal demokrasiyi savunan, sosyalist enternasyonal üyesi, laik, özgürlükçü ve ilerici bir parti var. Daha doğrusu bu, CHP’nin kendisiyle ilgili kuramsal tahayyül ve iddiası. Ama böyle bir iddianız varsa, toplumda bu yönde bir algı yaratmak ve bu algıyı söylem ve eyleminizle desteklemek durumundasınız. Kendisini geleceğin inşası konusunda iddialı olarak sunan her siyasi parti, başarısının ölçüleceği bir sınava da girmiş olur. CHP kendi talip olduğu bu sınavda yıllardır başarısız olmayı sürdürüyor ve giderek bu başarısızlığı kanıksıyor. Öyle ki artık başarısızlık partiyi ve partilileri rencide etmiyor. Hatta bunu bir başarısızlık olarak görmek bir yana, kendi misyonlarına sahip çıkma, tarihe karşı onurlu bir duruş sergileme şeklinde romantize edebiliyorlar. Bu sayede Kemalizm’in parti içindeki ve tabanındaki ayak bağlarıyla yüzleşme ertelenebiliyor, çünkü Kemalizm’in atfedilmiş ilericiliği ile bugünkü CHP’nin hayallerde üretilmiş ilericiliği, büyük tarihsel bağlamda bütünleşiyor. Bu durum anamuhalefet partisinin sahip olduğu zaman nosyonunu da muğlaklaştırıyor. CHP’nin bugünün meseleleri ile gerçek anlamda bir ilişkisi yok. Yaşadığımız zamanın sorunları ancak ilkesel ve normatif bir dilin malzemesi olarak anlam kazanıyor ve o nedenle yaşadığımız zamanın fırsatları da partinin avuçlarının arasından akıp gidiyor. Ne var ki CHP için bu bir başarısızlık değil... Çünkü partinin kendisiyle ilgili tasavvuru da yaşanan zamanın dışında, geniş bir tarihsel misyona dayanıyor. Dışarıdan bakıldığında başarısızlık olan bir performansın içeriden öyle algılanmaması, herhangi bir değişim çabasını da anlamsız kılıyor. Sanki zaman sabitlenmiş ve ideolojik bir gerilime hapsedilmiş gibi...Böylece CHP’nin asıl niteliğine ve buradan hareketle laik kesimin önemli bir bölümünün ruh haline geliyoruz... CHP ve söz konusu laik kesimin belirleyici niteliği tarihsel anlamda ‘mağduriyete’ mahkum oldukları, zaten her zaman böyle olduğu duygusu. Öyle ki tek parti dönemi bile, daha güçlü bir direnç karşısında kahramanca mücadele olarak tasvir edilebilmekte. Buradaki kritik unsur, karşılarındaki öznenin kendilerine kıyasla mukayesesiz oranda güçlü olarak görülmesi. Çünkü bu durum hem yapılan yanlışların göreceli önemini azaltmakta, hem de başarısızlığı kamufle etmekte...Sonuçta karşımızda kadim bir mağduriyetin içinde yüzen, çaresizce topluma ‘doğruları’ işaret etmeye çalışan, her olaydan hayal kırıklığıyla ayrılmasına rağmen misyonunda sebat eden, dolayısıyla kendisinden başarı beklenmeyen bir parti bulunuyor. Bugün bu ‘makus talih’ yerel seçimlerde kazanacak adaylar ithal ederek çözülmeye çalışılıyor. Kazandıkları takdirde belki birçok kişi kısa bir süre için kendisini iyi hissedecek ama bu CHP’de sonun başlangıcı olacak… Kaybettikleri takdirde ise uzun süreli depresyonun başlangıcı…
↧