![]()
Türkiye, dün sabah büyük bir operasyonla uyandı. Aralarında bakan yakınlarının, işadamlarının, bürokratların ve bir belediye başkanının da olduğu çok sayıda isim, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü operasyonla gözaltına alındı.Olayı duyanlar hemen ardı ardına ezber yorumlar yapmaya başladı. Bir sürü söz söylediler ama yine daha önce olduğu gibi kimse işin kriminal tarafıyla ilgilenmedi.Bir operasyon hükümete kadar uzanıyorsa bunu yapanlar ya çok çılgın olmalı ya da ellerindeşek ve şüphe götürmeyecek, inkâr edilemeyecek, tevil yapılamayacak netlikte belgeler bulunmalı. Zaten yargının görevi hukuka aykırı olan, yasaların suç saydığı, kriminal vakaların üzerine gitmek değil midir? Böyle konuların üzerine gitmemek, yargının bizzat kendisinin suç işlemesi anlamına gelir.Hiç kimse hakkında ezberden suçlu ya da suçsuz gibi bir söz söylemek doğru değil. Herkes mahkeme tarafından suçlu ilan edilinceye kadar masumdur. Bununla birlikte demokrasilerde insanların seçilmiş dahi olsa suç işleme özgürlüğü yoktur. Eğer böyle bir iddia varsa söz konusu kişiler bağımsız mahkemelerce yargılanır, suçlu ya da suçsuz olduğu ortaya çıkar. Siyasetçi ya da bürokrat olmak ona ayrıcalık sağlamaz.Çağdaş demokrasilerde ülkeyi seçilmişler yönetir. Ancak yönetimin çerçevesini yine hukuk belirler. Yöneticiler seçilmiş de olsa yasaların suç saydığı işleri yapamazlar. Asr-ı Saadet’te de ümmetin seçtiği halifeler, hukukun yazdığına uygun olarak yönetmişlerdi toplumu. Yani aldığımız bütün referanslar bize hukukun ve adaletin amir hükmünde olduğunu zaten söylüyor.Bizim de, dünkü operasyonu siyasî olarak değil, kriminal olarak tartışmamız gerekir. Eğer bunu başarırsak, süreçten hem Türkiye, hem AK Parti, hem de demokrasimiz büyük kazançlar sağlayarak çıkacaktır. Çünkü hiçbir hükümet hiçbir başbakan -savcıların iddia ettiği doğru ise- rüşvete ve imar yolsuzluklarına bu denli bulaşmış insanlarla çalışmak istemez.Dün gündeme gelen bilgilere göre iddialar yenilir yutulur gibi değil. Bakan yakınlarının arsa-alım satım işlerinde rüşvet aldığı, Marmaray’ın statiğini riske edecek şekilde imar yolsuzluğu yapıldığı, tarihî alanların talan edildiği, ihalelere fesat karıştırıldığı, iddialardan sadece birkaçı. Ancak asıl sıkıntılı konular, kara para aklama, altın kaçakçılığı gibi uluslararası boyutu olan suçlamalar. İran üzerinden akla hayale gelmeyecek para transferleri yapıldığı, bu transferlerde önemli bir kamu bankasının kullanıldığı ve çok büyük meblağlarda rüşvet alındığı ileri sürülüyor.Başbakan’ın dün Konya’da söylediği ‘Muz cumhuriyeti değiliz, yargıyı sonuna kadar bekleyeceğiz.’ sözü çok önemli. Türkiye, suça bulaşanların üzerine gidildiği, suç iddialarının bağımsız savcılarca soruşturulup bağımsız hakimler tarafından sonuçlandırıldığı bir ülke. En azından böyle olmayı hak eden bir devlet geleneğimiz var. Umut ediyorum ki, bu konu siyaset üzerinden değil de kriminal çerçevede değerlendirilir ve gerçekten suç işlemişler varsa bunlar koruma altına alınmaz.