Kulis haberlerine, “duyum” denilen ve ekseriya komplo teorisi kaynaklı olan imalatlara hep büyük bir ihtiyat tavrıyla yaklaşmışımdır. Ben daha çok “yakın ve özel” sosyolojik gözlemlerimi esas almayı uygun bulurum.Eş dost, akraba, tanıdık, komşu çevrelerinin iyi bildiğim örnekleri üzerindeki yoklamalarım bence önemli ve güvenilir bir veri malzemesi sağlar, önce onlardan yararlanırım. Bu küçük veri anketinin çapı en az bin kişidir ve herhangi bir kategorizasyona tabi değildir; yani istatistikteki “tesadüfi seçim” doğallığına sahiptir. Her cemaate, her partiye bir ölçüde açıktır.“Merkez-sağ” kitlede, onun muhafazakâr dokusunun oluşumu açısından cemaatlerin önemli bir yeri ve rolü vardır. 1950’den beri öyledir. Bu etki, yüzde hesaplarına pek gelmez. Çünkü herhangi bir cemaatle organik bağı bulunmayanlar da, cemaatlerin dolaylı yansımalarını dikkate alırlar. Ve siyasiler bu konuda sık sık hesap hatası yaparlar. Cemaatler arasındaki ihtilâflar, genel görünümün bu gerçeğini gölgelemez; bırakın izale etmeyi...AK Parti, çekirdek temsil kadrosu itibarıyla Millî Görüş geleneğinden gelmekle beraber; oy potansiyeli açısından merkez sağa dayanan veya hitap eden bir yapıya sahiptir. Esasen Millî Görüş hareketinden farklı olan tarafı da budur. Geniş seçmen tabanı genellikle sessiz durur ama bu durumu gözetir ve sakin bir tavırla kontrol eder. Millî Görüş’e sempati duyulmasını normal karşılasa da, oraya doğru bir yoğunlaşma değişimini, o seçmen tabanı yadırgar. Bu yoğunlaşma devamlılık göstermeye başlar ise bir tepki birikimi de şekillenmeye başlar. Böyle bir riskin varlığını görmek ve denge ayarlarını kollamak gerekir.Şuraya getirmek istiyorum: Bu gerginlik iki tarafa da zarar verir ve “siyaset” burada, “bir dışlama tercihi içine girerse bundan önemli bir kayba uğramayacağı” gibi bir yanlış hesap hatasına düşmemelidir. Çünkü hakikat öyle değildir ve önemle dikkate alınması gereken bir kayıp mutlaka yaşanır. Bu kanaatim, sadece düşünülerek değil, gözlem yapılarak ortaya çıkarılan bir değerlendirmenin ürünüdür. Kayda değer bulunmasını gönlüm çok arzu eder.“Merkez-sağ seçmen tabanı diye bir şey kalmadı” demeyin. O var ve % 70 seviyelerinde hâlâ varlığını devam ettiriyor. “Şevk” derecesine göre yukarı da çıkabilir, bir miktar aşağı da inebilir. Etnik meseleyi de bu mesnede dayananlar çözebilir ancak.“Millî Görüş” teriminin millîsinden daha geniş bir millî, aynı ekolün manevîsinden daha geniş bir manevî, demokrasi anlayışından daha geniş bir demokrasi bağlılığı bu ülkede vardır ve o genişliği de “merkez sağ” dediğimiz çoğunluk temsil eder. “Bunlar eski kavramlar” demeyin lütfen ve yeniden bir düşünün.Millî-manevî-demokratik (liberal de diyebilirsiniz) bizim her siyasî dalımızda var; fakat dozajları, öncelik değerleri ve terkipleri farklı; bu farklılıkların sonucu olarak da, ortak tarafları bulunmakla beraber, nitelikleri de farklı. Fakat “sol” böyle bir yapısal ve asli değer olarak, bir sürü çabaya rağmen hâlâ yok. Kolay kolay da var olacağa benzemiyor. Bu noktada şunu söylemem gerekiyor ki; cemaati dışlamak, ülkenin ana yapı dengesinin değerlerini tahrip etmek anlamına gelir. Böyle bir hataya düşmemek, herkesin dikkat göstereceği bir husus olmalıdır. Bırakalım; duyumlu, kulisli, varsayımlı, polemikli, oyunlu yaklaşım alışkanlıklarını. Çünkü mesele çok ciddi ve önemlidir. Önümüzde hayatî dönemeç sınavları var, kronikleşen bazı ihmal ve yanlışların halli zarureti var; ve israf edecek enerjimiz ve vaktimiz ise hiç yok.Çok hassas bir konuda yazdığımı bilmenin dikkati içindeyim. Böyle bir riskli alanda, basit ve kolay ifadelerin rahatlığı içinde olamam; lâkin, yazabildiklerim için dikkat emeği istemek gibi bir alışılmamış ricanın izharından da uzak kalamıyorum.
Kulis haberlerine, “duyum” denilen ve ekseriya komplo teorisi kaynaklı olan imalatlara hep büyük bir ihtiyat tavrıyla yaklaşmışımdır. Ben daha çok “yakın ve özel” sosyolojik gözlemlerimi esas almayı uygun bulurum.Eş dost, akraba, tanıdık, komşu çevrelerinin iyi bildiğim örnekleri üzerindeki yoklamalarım bence önemli ve güvenilir bir veri malzemesi sağlar, önce onlardan yararlanırım. Bu küçük veri anketinin çapı en az bin kişidir ve herhangi bir kategorizasyona tabi değildir; yani istatistikteki “tesadüfi seçim” doğallığına sahiptir. Her cemaate, her partiye bir ölçüde açıktır.“Merkez-sağ” kitlede, onun muhafazakâr dokusunun oluşumu açısından cemaatlerin önemli bir yeri ve rolü vardır. 1950’den beri öyledir. Bu etki, yüzde hesaplarına pek gelmez. Çünkü herhangi bir cemaatle organik bağı bulunmayanlar da, cemaatlerin dolaylı yansımalarını dikkate alırlar. Ve siyasiler bu konuda sık sık hesap hatası yaparlar. Cemaatler arasındaki ihtilâflar, genel görünümün bu gerçeğini gölgelemez; bırakın izale etmeyi...AK Parti, çekirdek temsil kadrosu itibarıyla Millî Görüş geleneğinden gelmekle beraber; oy potansiyeli açısından merkez sağa dayanan veya hitap eden bir yapıya sahiptir. Esasen Millî Görüş hareketinden farklı olan tarafı da budur. Geniş seçmen tabanı genellikle sessiz durur ama bu durumu gözetir ve sakin bir tavırla kontrol eder. Millî Görüş’e sempati duyulmasını normal karşılasa da, oraya doğru bir yoğunlaşma değişimini, o seçmen tabanı yadırgar. Bu yoğunlaşma devamlılık göstermeye başlar ise bir tepki birikimi de şekillenmeye başlar. Böyle bir riskin varlığını görmek ve denge ayarlarını kollamak gerekir.Şuraya getirmek istiyorum: Bu gerginlik iki tarafa da zarar verir ve “siyaset” burada, “bir dışlama tercihi içine girerse bundan önemli bir kayba uğramayacağı” gibi bir yanlış hesap hatasına düşmemelidir. Çünkü hakikat öyle değildir ve önemle dikkate alınması gereken bir kayıp mutlaka yaşanır. Bu kanaatim, sadece düşünülerek değil, gözlem yapılarak ortaya çıkarılan bir değerlendirmenin ürünüdür. Kayda değer bulunmasını gönlüm çok arzu eder.“Merkez-sağ seçmen tabanı diye bir şey kalmadı” demeyin. O var ve % 70 seviyelerinde hâlâ varlığını devam ettiriyor. “Şevk” derecesine göre yukarı da çıkabilir, bir miktar aşağı da inebilir. Etnik meseleyi de bu mesnede dayananlar çözebilir ancak.“Millî Görüş” teriminin millîsinden daha geniş bir millî, aynı ekolün manevîsinden daha geniş bir manevî, demokrasi anlayışından daha geniş bir demokrasi bağlılığı bu ülkede vardır ve o genişliği de “merkez sağ” dediğimiz çoğunluk temsil eder. “Bunlar eski kavramlar” demeyin lütfen ve yeniden bir düşünün.Millî-manevî-demokratik (liberal de diyebilirsiniz) bizim her siyasî dalımızda var; fakat dozajları, öncelik değerleri ve terkipleri farklı; bu farklılıkların sonucu olarak da, ortak tarafları bulunmakla beraber, nitelikleri de farklı. Fakat “sol” böyle bir yapısal ve asli değer olarak, bir sürü çabaya rağmen hâlâ yok. Kolay kolay da var olacağa benzemiyor. Bu noktada şunu söylemem gerekiyor ki; cemaati dışlamak, ülkenin ana yapı dengesinin değerlerini tahrip etmek anlamına gelir. Böyle bir hataya düşmemek, herkesin dikkat göstereceği bir husus olmalıdır. Bırakalım; duyumlu, kulisli, varsayımlı, polemikli, oyunlu yaklaşım alışkanlıklarını. Çünkü mesele çok ciddi ve önemlidir. Önümüzde hayatî dönemeç sınavları var, kronikleşen bazı ihmal ve yanlışların halli zarureti var; ve israf edecek enerjimiz ve vaktimiz ise hiç yok.Çok hassas bir konuda yazdığımı bilmenin dikkati içindeyim. Böyle bir riskli alanda, basit ve kolay ifadelerin rahatlığı içinde olamam; lâkin, yazabildiklerim için dikkat emeği istemek gibi bir alışılmamış ricanın izharından da uzak kalamıyorum.