Hak ve adalet ölçüleri açısından kabul edilemeyecek bir skandal kamuoyuna yansıdığı zaman demokrasiyle yönetilen ülkelerdeki teamüller bellidir.En önemli kural, soruşturmanın hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar özgürce yürütülmesidir. Hukuk çerçevesinde soruşturmayı yürüten yargı ve onun emrindeki kolluk kuvvetlerine müdahale edildiğine dair en küçük ima bile demokrasilerde intihar olarak kabul edilir. Suçun örtbas edilmeye çalışıldığı izlenimi verir. Medya, kamu yararı olan ve haber değeri olan bilgileri kendi gazetecilik süzgecinden geçirdikten sonra olayın perde arkasını özgür biçimde halka aktarır.Hakkında iddia olan kimseye suçlu nazarıyla bakılmaz. Beraat-i zimmet asıldır. Ancak konumu gereği soruşturmanın selametini etkileyecek konumdakiler, ya istifa eder ya da aklanana kadar görevden el çektirilir. Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, rüşvet alarak kamu gücünü kötüye kullandığı, yatak odasına istif edilmiş çelik kasalar ortaya çıktığı veya ayakkabı kutularını dolduran milyon dolarlarla yakalandığı için değil, bir iş adamı arkadaşından aldığı 500 bin euroluk düşük faizli krediyi eyalet meclisinden gizli tuttuğu ve bunun medyaya yansımasını engellemeye çalıştığı ortaya çıkınca hiç beklemeden istifa etti. “Bana duyulan güven zedelendi. Bu yüzden istifa ediyorum” diyen Wulff, temizlenmek için manastıra kapandı. İkinci örnek, Obama tarafından büyük beklentilerle ABD’nin en kritik kurumlarından CIA’nın başına getirilen 4 yıldızlı General David Petraeus. CIA başkanının özel e-maillerinin güvenliğiyle ilgili FBI’nın yaptığı araştırmada, evlilik dışı bir ilişki içinde olduğu ortaya çıktı. Kritik konumdaki bir isimle ilgili bu duruma, Amerika gibi bireyselliğin güçlü olduğu bir toplumda “Kendi özel hayat, ne yaparsa yapsın” diye bakılmadı. Çünkü böyle bir ilişki, ABD çıkarlarını tehlikeye atacak bir şantaj aracı olabilirdi. Olayın ortaya çıkması üzerine hemen istifasını açıklayan Petraeus, “37 yıllık evliliğinin ardından böyle bir ilişkiye girerek çok yanlış bir şey yaptım. Böyle bir davranış kabul edilemez, hem bir eş hem de böyle bir kurumun lideri olarak” ifadelerini içeren e-mailini tüm CIA çalışanlarına gönderdi ve ismi gelecekteki muhtemel başkan adayları arasında geçmesine rağmen köşesine çekildi. Marjinal çevrelerde bir sürü komplo teorisi uçuştu ama demokrasi, şeffaflık, ahlak ve hukuk ilkelerinden sapılmadı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü, içinde bakanların, bakan çocuklarının, bir kamu bankası genel müdürü, bir belediye başkanı ve işadamlarının yer aldığı rüşvet ve yolsuzluk davasıyla ilgili ilk haberleri duyduğumda önce inanamadım. Sonra kaç yıldır bizzat tanıdığım, oturup konuştuğum muteber isimler ve yakınlarıyla ilgili medyaya yansıyan belge ve iddiaları okudukça şaşırdım. Yasal dinlemelere yansıyan ifadeleri, rüşvet, hediye ve suiistimalleri okudukça, yıllardır en zor zamanlarında destek verdiğim, gücünün arkasında oylarımla pay sahibi olduğum, temizlik iddiasını taşıyan ‘AK’ Partili bu kadar üst düzey isimlerin yaptıklarını görünce şaşkınlığım hayal kırıklığına dönüştü. Kendimi teselli için, “Olabilir, bu kadar büyük bir parti içinde yanlış yola düşenler olabilir. Sonuçta insanız. Biz de Almanya, ABD gibi demokratik bir ülkeyiz. İstifa ederler, belki de yargı sonucunda aklanırlar” diye düşündüm. Ama sonrasında gözümüz önünde yaşananlar hayal kırıklığımı, ülkenin geleceğiyle ilgili ciddi karamsarlığa dönüştürdü. Çünkü böyle bir rezaleti ortaya çıkaran kamu görevlileri ödüllendirileceğine soruşturmayı yürüten savcıların, gece yarısı toplantılarıyla önleri tıkandı. Yetmedi, İstanbul Emniyet Müdürü görevden alındı. Ankara ve diğer birçok şehirde organize suç birimlerinin başındaki şefler değiştirildi. Somut suçun üzerine gitmek yerine ABD, İsrail komplo teorileri üretildi. Tüm bunlar yapılırken vahim iddialarla suçlanan bakanlar yerlerinde kaldı.Eskiden derin devletin sürekli yaptığı gibi Hizmet Hareketi’ni düşmanlaştırmaya dönük bir karalama kampanyası ve yargı, emniyet dışındaki kurumları da kapsayan bir cadı avı başlatıldı. Dershane tartışmasından aylar önce başlamasına rağmen soruşturma sanki bunun parçası gibi gösterildi. Şimdi hayal kırıklığım, utanca dönüşmüş durumda. Normal bir demokraside olması gerekenlerin tam tersi ülkemizde yaşandığı için, siyasetçilerimiz, medyamız, aydınlarımız bu kadar savrulduğu için utanıyorum. Umarım, ülkemize bunu reva görenler de azcık utanırlar. Allah hepimize akıl, anlayış, insaf, hakperestlik ve muhabbet nasip etsin.
↧