İranlı, 29 yaşında ve ticarî geçmişi olmayan birinin bakanlarla nasıl bu derece içli dışlı olduğunun sorgulanması lazım. Sorgulayanlar ‘İsrail ajanı’ yaftası yese de ısrarla üzerine gidilmeli.“İran’dan para yağıyor ve savcılar operasyonu bu mekanizmayı dağıtmak için yaptı.” söylemleri ne derece doğru? Veriler aynı kanaatte değil. En pahalı doğalgazı İran’dan alıyoruz. Rusya 420 dolar, Azerbaycan 340 dolar mukabili bin metreküp gaz verirken, İran 490 dolar civarı tahsil ediyor. Piyasa şartlarının üzerinde fiyat çektiği yetmiyor kış ortasında bana yetmiyor deyip vanayı keyfî kapatıyor. Enerji Bakanlığı bu yüzden 2012’de Uluslararası Tahkim’e şikâyet etmişti Tahran yönetimini. Rakamlar ortada ve çok dostane değil. Doğalgazdaki bu ağır faturanın acısı ihracatla çıkıyor olamaz mı? Keşke öyle olsa. Ortalama 7-8 milyar dolar açık veriyoruz bu ülke ile yaptığımız ticarette. Komşumuz Irak’ta buna yakın fazla verdiğimizi not edip geçelim. Türkiye’de 2 bin 550 İran sermayeli şirket kurulmuş son 7 yılda. Bu konuda arşivi tararken Yeni Şafak gazetesinin 13 Ekim 2013 tarihli manşeti dikkatimi çekti. Yakup Kocaman imzalı haberin girişinde, “Türkiye’de 2010’da faaliyet gösterdikten sonra kapatılan iki şirketin banka hesaplarına, birçoğu offshore cenneti olarak bilinen ülkelere kayıtlı 350 tabela firmasından 10 ayda 6,2 milyar TL’ye denk gelen dolar ve Euro gönderildiği ortaya çıktı.” ifadelerini okuyunca ‘İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmadaki iddialara benziyor’ demekten kendimi alamadım. Üstelik soruşturma Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, Maliye Bakanlığı ve MASAK’a yapılan bir başvuru üzerine başlatılmış. Haberde, Maliye tarafından incelemeye alınan iki şirketin dışında, Türkiye’nin ticaret ve bankacılık sistemini kullanarak uluslararası para takasçılığı yapan onlarca şirketin bulunduğu, bunların son 5 yılda 30 milyar Euro civarındaki bir para transferine komisyon karşılığı aracılık ettiği iddia ediliyor. Dev para transferleri, Maliye tarafından vergi kaçağı boyutuyla soruşturmaya alınmış. Devletin en üst makamlarına yapılan ihbar sonucu ortaya çıkan para takasıyla ilgili dosya Çağlayan Adliyesi’nde savcılığa da gönderilmiş. Para takasını rüşvet karşılığı yürütmekle suçlanan İranlı Rıza Sarraf üç gün evvel Silivri Cezaevi’ne konuldu. Söz konusu haberde ismi geçmiyor. Aslında Kocaman, gazetecilik başarısı göstermiş ve bu ayrıntılı haberiyle 17 Aralık rüşvet operasyonunun ipuçlarını 65 gün önce vermiş. Telefonda teyit edemediğinden Sarraf’ı ima ederek geçmiş Kocaman. zaman.com.tr’de linkini verdiğim haberin tamamını okuduktan sonra ‘operasyon komplo’ ve ‘dış mihraklar var arkasında’ gibi iddiaların sahipleri daha gülünç duruma düşüyor. Bir ihbar var ve bu MASAK tarafından incelenmiş. Somutlaşan iddiaları adli tahkikat için İstanbul Adliyesi’ne göndermiş. Soruşturmayı sulandırmak için seferber olan gazeteler arasında Yeni Şafak da önde gidiyor. Arşivdeki bu habere bakarak birilerinin de kalkıp “Operasyondan iki ay önce Yeni Şafak, Sarraf’la temas etmiş. O halde onların tezgahı.” tezviratında bulunması kabul edilebilir mi? Tabii ki hayır. Ama müsaade edelim de Yeni Şafak’ın bildiklerinden fazlasını bilebilme ihtimali olan savcılar da polisler de işini yapsın. Belli ki devlet, konuyu takipte imiş. Rüşvet örgütünün elden kaçırılabileceği şüphesi ile son baskınlar yapılmış. Halkbank niye var dosyada? Genel müdürün evinde ayakkabı kutularından çıkan 4,5 milyon dolar ve öncesinde yapılan telefon konuşmalarından ötürü bu bankanın ismi geçti dosyada. İran’a yapılan ödemeler sebebiyle Halkbank’a dönük herhangi bir inceleme yok. Kirli para trafiğinin göbeğinde yer aldığı halde İran’ın titizlikle dikkatlerden uzak tutulması ve ‘kurtarıcı’ gibi gösterilmesinin sırrı çok da kolay çözülemeyecek.İşte Yeni Şafak'ın o haberi:http://yenisafak.com.tr/ekonomi-haber/turk-leaks-13.10.2013-573440
↧