![]()
Başbakan rüşvet skandallarının gündeme getirilmesini, yolsuzluk dosyalarının savcılar tarafından takip edilip soruşturma başlatılmasını yeni Türkiye’nin engellenme girişimi olarak yorumluyor.Bu sözleri tam manasıyla anlayabilmemiz için Başbakan’ın yeni Türkiye’den ne anladığına açıklık getirmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu konuda insanların kafasının bir hayli karışık olduğunu söylemek yanlış olmaz. Eğer yeni Türkiye, 2011 seçimlerinden bugüne yaşadığımız ülkeyse burada önemli sıkıntıların bulunduğunu vurgulamakta yarar var. Öyle ya yönetenler tarafından sürekli fırçalanan, sürekli tehdit edilen bir ülkeden söz ediyoruz. Yeterince söz dinlemediği düşünülen işadamlarına vergi memurlarının gönderildiği, onların soluğunu kesecek kadar vergi cezalarının verildiği bir Türkiye’den bahsediyoruz. Bütün yer altı ve yer üstü zenginliklerinin kimlere tahsis edileceğinin hukuk kuralları çerçevesinde değil de bir kişinin iki dudağından çıkan kararla belirlendiği bir ülke… Burası yeni Türkiye olabilir mi? Kentlerin imarlarının Ankara’dan tanıdık insanların istediği şekilde bozulduğu ve kul hakkına girildiği bir ülke yeni Türkiye olamaz. Toplumsal taleplere ısrarla kulak tıkandığı, devlet gücünün toplumun aleyhine kullanıldığı bir ülke yeni Türkiye olamaz. Şüphesiz büyük küçük, ilgili ilgisiz her şeye bir kişinin karar verdiği ve buna da milli irade dendiği bir ülkeyi hayal etmemiştik. Bugüne kadar karıncayı bile incitmemiş insanların, somut hiçbir suçu olmamasına rağmen toplumun önemli bir kesimine örgüt suçlamasıyla sunulduğu bir ülke yeni Türkiye olamaz. Yıllarca bu toplumun önemli bir bölümü katı laikçiler tarafından devletten dışlanmadı mı, örgüt olmakla suçlanmadı mı? Hani bu ülkeye hukuk hakim olacaktı ve hiç kimse aidiyetinden, kimliğinden dolayı dışlanmayacaktı? Kimse işlemediği suç sebebiyle ceza çekmeyecekti. Hani devlet artık insanlara inanç ve kimlik dayatması yapmayacak, kimse sevdiğinden, gönül verdiğinden dolayı ötekileştirilmeyecekti? Bir gecede yüzlerce devlet memurunun görevden alındığı ve töhmet altında bırakıldığı bir ülke yeni Türkiye olabilir mi? Toplumun önemli bir kesiminin sürekli tehdit edildiği, ‘köklerini kazıyacağım’ diye bas bas bağırılarak hedef gösterildiği, ‘örgüt’ olmakla suçlandığı bir ülke yeni ve çağdaş bir ülke olabilir mi? Hukukun suç için delil kabul etmediği sübjektif itham ve sözlerle devlette kıyım yapmak 28 Şubat hukukundan daha mı ilerici bir tutumdur? Devletin malı ve devlet adına kullanılan erk, hem çağdaş hukukta hem de İslam hukukunda milletin malı olarak kabul edilirken yolsuzluk iddialarının peşine düşen insanları paralel devlet diye itham etmenin hangi hukukta yeri vardır? Yöneltilen ithamlar karşısında herkesten daha şeffaf ve kamuoyunu ikna edici bir tutum içinde olması gerekenler, bu iddiaları soruşturanları apar topar görevlerinden alıp işi örtbas etmeye yeltenirken, bununla da kalmayıp tasfiye ettiği kişileri paralel devlet olmakla suçlarken hangi anlayışı taşıyorlar merak ediyorum doğrusu. İstediğiniz kadar yeni Türkiye lafları edin, inandırıcılığınız çoktan kaybolmuş durumda. Bugün kriminal bir durumu tartışıyoruz. En azından savcıların böyle bir iddiası var. Bu soruşturmayı her örtbas etme girişimi kamu vicdanında şaibeyi artırmaktan başka bir işe yaramaz. O zaman bu soruşturmayı siyasi bir operasyona kendi ellerinizle dönüştürmüş olursunuz. Savcılar herkesin gözü önünde bu soruşturmayı yapar, iddiaları asılsız çıkarsa siyasi operasyon girişimi ters teper ve bu işten güçlenerek çıkarsınız. Yok eğer savcıların iddiaları doğruysa da o zaman yapacak bir şey yok. Savcılar işlerini rahatlıkla yürütebiliyorsa o zaman yeni Türkiye’den söz etmek mümkündür. Yeni bir ülkeyi gölgesiyle savaşanlar değil, karıncayı bile ezmekten sakınan bilge adamlar kurabilir.