![]()
Duvardaki fotoğrafa bakınca şunu görüyordum: ‘Bu sezon fırtınalar esecek'.Biraz fotoğrafın derinliğine indiğimde ise dalgaların güçlü bir poyraza dönüşecek kudretten yoksun olduğu gerçeğiyle baş başa kalıyordum.Kısaca bu tezadın analizini yapmaya çalışalım.Trabzonspor'un Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu. Bugüne kadarki bütün başkan profillerinden ayrı bir portre. Faroz mahallesindeki yakıcı Bordo-Mavi tutkunun yönetime el koyduğunu düşünebilirsiniz mesela. Taraftarın nazarında tam şike süreci için biçilmiş kaftan. Duruşu, kararlılığı ve bakışları Karadeniz'in bütün kabına sığmazlığını, deli doluluğunu, gözü pekliğini bünyesinde barındırıyor. Böyle bir kişiliğin başkanı olduğu takımdan ‘uysal koyun' havası bekler misiniz?Mustafa Reşit Akçay. Gözlerinden mücadele fışkırıyor. Trabzon şehrini sabahtan akşama kadar sırtında taşıtsanız yine de enerjisi tükenmeyecek, ‘ben yoruldum' demeyecek bir işkolik. Tepeden tırnağa aksiyon ama bir o kadar da düşünce adamı, düşünen adam. Peki böyle bir teknik direktörden sazın teline titrek titrek dokunmasını bekler misiniz?Eminim ‘hayır' diyeceksiniz. El ele veren bu iki portreden sudur edecek topçu güruhunu, ortalığı kasıp kavurmaya yeminli komandolar gibi görmek istersiniz. Trabzon şehrinin genleri başka türlü düşünemez zaten. Bu vazgeçilmez talebi görebilmek için ‘Başkan'ın gözlerine bir saniye bakmak kâfi.Gel gör ki, sezonun ilk yarısında biz böyle bir Trabzon izleyemedik. Bunun iki gerekçesi var.Trabzon'u tutan neydi?1- Yönetim ve teknik heyet değişti. Takım bir yapılanma sürecinde. Eski yönetimin yaptığı hesapsız kitapsız transferlerin tortusunu aşmak mümkün olmadı. Maliyeti yüksek yabancılar gönderilemedi. Dolayısıyla takım dar bir manevra alanında kurgulandı. 1461'den alınan oyuncular, ‘Trabzon'un kendi arazisini keşfetmesi bakımından anlamlı olsa da Süper Lig gibi pahalı bir vitrinde büyük albeni oluşturacak kıvamda değildi. Bunu söylerken Yusuf Erdoğan'ın dikkate değer bir kazanım olduğunu göz ardı ediyor değilim. Malouda ve Bosingwa'nın alınması her bakımdan çok olumluydu ama daha fazlasına ihtiyaç vardı. Özetle mevcut kadronun yetersizliği (Bilhassa savunmanın sıradanlığı, belki daha önemlisi golcü eksikliği ve merkezin işlemeyişi) yüzünden tribünlerin arzu ettiği tempolu, coşkulu, verimli ve sonuç getirici Trabzon futbolunu bu takımdan beklemek çok gerçekçi değildi.2- Mustafa Reşit Akçay dedi ki: “Ben savunmaya saygı duyan bir teknik adamım. Üç yiyip, dört atmak gibi bir mantalitem yok.” Doğal olarak Bordo-Mavili takımın oyun tarzı hocanın bu bakış açısına göre şekillendi. 90 dakikalar genelde tedbir-temkin ikliminde yaşandı. Bazen harekete geçmek için rakibin gol atması beklendi. Ya da tabelada üstünlük yakalanınca takım bütün topuyla tüfeğiyle savunmaya çekildi.Mustafa hoca, acaba elindeki kadronun gücüne, kalitesine yeterince güvenemediği için mi kendisinin ve şehrin kişiliğiyle örtüşmeyen bu anlayışı tercih ediyor? İşte bu sorunun cevabını tam olarak bilemiyorum. Lâkin, hocanın Trabzonspor'un başına geçerken daha önce Süper Lig tecrübesine dahi sahip olmadığını da göz ardı etmememiz gerektiğini düşünüyorum. Şayet bir özgüven iklimi yakalayabilirse ‘Savunalım yerine oynayalım arkadaşlar' diye talebelerine ferman buyurabileceğini umut ediyorum.Çözüm çok zor değilSezonun ilk yarısındaki performansa baktığımızda Trabzonspor'un devreyi 27 puanda 7. sırada tamamladığını görüyoruz. 25 gol atabilmiş ve elde edilen averaj sadece 4. Lider Fenerbahçe'nin averajı ise Bordo-Mavili ekibin attığından sadece bir eksik (24). Bu manzara, takımın yaşadığı kısırlığı net bir şekilde ortaya koyuyor. Özellikle deplasman maçlarındaki sicili hiç iyi değildi Trabzonspor'un. Avrupa'daki başarı elbette küçümsenemez. Parlak performans ve grup liderliği. Lakin iki maçında da berabere kaldığı Lazio'yu bir kenara koyduğumuzda Bordo-Mavili ekibin karşılaştığı rakiplerin hiçbirinin Süper Lig düzeyinde takımlar olmadığını unutmayalım.İkinci yarıda daha yukarılara tırmanmanın ve Avrupa Ligi'ndeki Juventus engelini aşabilmenin görünen ilk şartı kaliteli bir golcü. Cardozo ya da o evsafta bir forvet alınabilir ve daha ofansif bir oyun anlayışına geçilebilirse Trabzonspor'u izlemek keyfe dönüşebilir. Bunun ötesinde iki uluslararası düzeyde savunmacı ve iyi bir orta saha, Bordo-Mavili ekibin çıtasını çok çok yukarılara taşır. Bu transferler mümkün mü bilmiyorum ama takımın hem bugünü hem de yarını için gerekli olduğu tartışılmaz. h.beser@zaman.com.tr