Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all 11844 articles
Browse latest View live

Yaşar Hacısalihoğlu - Küresel saldırıya karşı yeniden milli mücadele…

$
0
0

FETÖ ikinci bir hamle yapabilirmi? Günlerdir bu soruyu soruyoruz. Bunun cevabı bu örgütün uluslararası desteğinde saklı. Bu destek bütünüyle sonlanmadan bu maşa örgütün, bu gladyo yapılanmanın tekrar kullanılmayacağının ve son bir intihar saldırısına girişmeyeceğinin garantisi yoktur.

Peki bu desteğin kesilmesi mümkün mü? Bunun cevabı da millet olarak gösterilecek iradede saklı. Türkiye'nin direnci, kararlığı ve halkın bütünleşerek ayağa kalkışı bu niyeti köreltebilir. İçerde, kaşınabilecek hiçbir yapay karşıtlık ve ayrışma bırakılmayacak düzeyde devlet- millet bütünleşmesinin kuvvetlendirilmesi kaçınılmazdır.

Bu saldırıyı hiç kimse küçümsememelidir. Tehlike büyüktür ve yapılan küresel bir saldırıdır. Bu saldırıyı bütünüyle püskürtmenin yolu, koşulsuz, amasız tam bağımsız Türkiye inancında ve kararlılığında iç bütünleşmeyi eksiksiz kılmaktır. Türk milletinin Çanakkale ruhunu yeniden ayağa kaldırmaktır.

FETÖ gladyo yapılanmasının en önemli marifeti, fitne- fesada her durumda, her yapıda başvurabilme hedefidir. Bu hain çete, bugüne kadar içine sızdığı kurumlar ve toplumsal katmanlarda ülkenin ne kadar farklı kimlikleri varsa onları bütünlüğümüz içinde birer zenginlik unsuru saymak yerine, ayrışma nedenine ve giderek çatışma faktörüne dönüştürmenin gayretini güttüler. Bunu sadece ülkenin toplumsal yapısı üzerinden değil, ülkeler arası ilişkilerde de yapmaya çalıştılar. Türkiye'nin dış politika stratejisine müdahale etmeyi, fitne tohumlarıyla ülkeyi küresel baronlarının kuklası yapmak istediler. Türkiye'nin eskiden olduğu gibi yeniden içerde idare edilip dışarıdan yönetilmesini hedeflediler.Ülkenin IMF vesayetinden sıyrılmasına, milli savunma sanayinde yerli ve milli üretimin ağırlık kazanmasına, mazlum milletlere yeniden umut olmasına, güçlü ve yılmaz lideriyle halk bütünleşmesinin engellenememesine çok içerlediler.

Türkiye'nin bölgesel ilişkilerinin de bozulmasını çok istediler. Türkiye-Rusya, Türkiye-İran ilişkilerini hep mercek altında tuttular. Özellikle Rusya konusunda çok rahatsızdılar.2006 senesinde Rusya'nın FETÖ ihanet şebekesinin okul adı altında küresel efendilerine ajan yetiştirme yuvalarını kapatmış olmasından bugüne Rusya'yı ve Putin'i hedefe koydular. Tıpkı Cumhurbaşkanımız Erdoğan için daha sonraları yaptıkları “diktatör” karalaması gibi Putin ile de çok uğraştılar ve özellikle Erdoğan-Putin yakınlığına fitne sokmanın her yolunu denediler. (Bu zeminde Rus uçağının düşürülmesi konusu ve hatta sayın Erdoğan'ın o dönem başbakan sıfatıyla vurulma emrini ben vermedim dediği Uludere olayı da araştırılmalıdır.)

Bu fitne-fesat yuvası örgüt, 10 Alevi derneği kurmuş ve kaos planının bir parçası olarak mezhep çatışması tasarlamıştır. Öte yandan PKK terör örgütünün darbe girişiminden bir süre önce saldırılarına ara vermiş FETÖ'nün kaos planının bir parçası olarak 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı öldürerek başlatılmak istenen iç savaşın aktörü olmaya hazırlanmıştır.

Diğer yandan Türkiye'de yaşananlar Amerikan kamuoyuna, Amerikan Ordusu'nun eski istihbaratçılarından emekli Albay Ralph Peters'ın TV ekranlarındaki yalan ve çirkin beyanlarıyla servis edilmeye çalışılmıştır. Pentagon'un resmi yayın organı kabul edilen Armed Forces Journal'ın 2006 Haziran sayısında yazdığı “Blood Borders (Kanlı Sınırlar)” başlıklı makalesinde Türkiye'yi bölünecek ülke olarak gösteren bu emekli Albay, Amerikan FOXNEWS televizyonunda, FETÖ'nün darbeci teröristleri için “Durum çok net. Bu darbe, Türkiye'nin İslami bir diktatörlük olmaktan kurtulması için son şansıdır. Sakın hata yapmayalım. Bu darbede rol alanlar iyi adamlar.” demiştir.

Öte yandan FETÖ'nün başı darbe girişiminin kendilerince yapıldığını itiraf edercesine “Varsın bir sürü ahmak bir başarı elde etmiş gibi güle dursun, düğünler dernekler kursun, o komik durumlarını birer bayram ilan etsinler fakat dünya onları alaya alıyor. Hayatta kalırlarsa eğer yaptıklarından utanacaklar ve keşke diyecekler fakat öbür tarafta da keşke diyemeyecekler.” sözleriyle tehditler yağdırmaya devam etmiştir.

Bu arada Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar'a FETÖ'nün darbeci teröristlerinin “Sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen Hocaefendi'yle görüştürmek istiyoruz .İsterseniz hemen telefonla irtibat kuralım.” demiş ve böylece kanıt isteyen ABD için deliller artmıştır.

Bugün milletçe verdiğimiz mücadele yeniden istiklal mücadelesidir. Herkese büyük görev düşüyor. Bu küresel saldırıyı bütünüyle püskürtebilmek için kenetlenmek şart. Ayrıca darbenin nereden geldiğini ne niçin geldiğini de kavramak ve her vesilede dile getirmek de şart. Zira FETÖ'yü ağzına almadan darbelere karşıyım demek meseleyi sulandırmak, kripto şüphesi uyandırmaktır. Suçu söyleyip failden hiç söz etmemek asla masum bir refleks değildir.

CHP'nin düzenlediği Taksim mitinginde Kılıçdaroğlu'nun FETÖ'den hiç söz etmeyerek, “ne darbe ne dikta “demesi, 15 Temmuz darbe girişimini “3.sınıf demokrasinin ortaya çıkardığı bir tablo” olarak yorumlaması. Çok sorunlu vurgulardır.

Kocaman yürekli halkımız bu ülkenin demokrasisinin kaçıncı sınıf olduğu tüm dünyaya gösterdi. Bu emperyalist maşaların, işgal girişimi ve ülkeyi kaosa sürükleyerek iç savaş başlatma çabasının üzerinden, artık dar siyasi manevralar ve çıkar devşirmeleri yapılamaz.

Artık herkes kabul etmelidir ki, bu millet yılmaz lideriyle bütünleşerek 15 Temmuz gecesi ya istiklal ya ölüm demiştir…


Mustafa Yazgan - Akreb'in kıskacında yoğurmuş bizi kader...

$
0
0

Biz,(1940 kuşağı) çileli bir hayâta doğduk.

20. asır boyunca, hep olağanüstü bir zamanı yaşadık.

Doğduğumuz yıllar, CHP.nin (İsmet Paşa'nın) amansız, zâlim, milletten kopuk, karanlık diktatörlük (Şef'lik) yılları idi. Ülke harap, millet sâhipsiz idi. Aziz vatan, sürülmemiş bir tarla gibi, yaban otları ile sarılmıştı. İnançta, ibâdette, ahlâk'ta, kültürde, milli değerlerde, tarih yorumlarında, müthiş bir erozyon yaşıyorduk. Yol yok, iz yok.. İlk kurulan fabrika, Tekel(içki) fabrikası imiş. Tepe'de Avrupa manyağı bir azınlık kadro, “vur patlasın, çal oynasın”la Türkiye'yi yönettiklerini zannediyorlardı. Vâli'ler, despotik bir acımasızlık içinde, bir “müstemleke komiseri” gibi, CHP.nin il başkanları idi. Sıtma, verem, trahom yaygındı. Her gün 5 vakitte, “Türkçe Ezan (!)” dedikleri bir ses, vatanımın âfakını (ufuklarını) dolduruyordu. Fakirlik diz boyu, yokluk her evde idi. İlkokullarda, bizlerin “beyinlerimizi yıkayan” marşlar söylettiriliyordu:

-Çıktık açık alınla, on yılda her savaş'tan

On yılda, on beş milyon genç “YARATTIK” her yaştan.

-Ey! Şanlı zafer yolcusu! Sen İSMET'imizsin (İnönü)

Bir dağ başısın, ak saçın, alnında bulutlar..

Çizmenle çizilmiştir, aşılmaz bu hudutlar..

-İnönü'de kahraman,

Tarih'e andaç Lozan..

Hem bilgin, hem kahraman,

İsmet İnönü..

Ülkemi, Firavunlar, Nemrut'lar kadrosu, esir almışlardı. Biz, doğmadan önceki yıllarda kaç âlim, kaç din önderi, kaç Seyyid idam edildi.. bilemezdik. Altı yaşında idim. 1946 seçimi(!) yapılmış. Babacığım (rahmetli) öğretmendi. Sandık müşâhidi olarak gittiği köy sandığından, yüzde 90 Demokrat Parti'ye oy sayıldığı halde, ( verilmiş gizli emirle) şehre dönerken, bir ağacın altında bu oyları yaktıklarını, sandığa CHP. oylarını doldurduklarını, korkudan kimsenin ağzını açamadığını, çok yıllar sonra bize anlatmıştı.1946 seçiminin uygulama şekli “ Açık OY- Gizli Tasnif”miş.

Ülkemiz, “Politik Sisler” içinde, nereye gittiği meçhul bir rota'da yalpalıyordu. Celâl Bayar gibi bir “MASON”un başkanlığında kurulmuş bulunan “Demokrat Parti (DP)” milletimiz için kurtuluş ümidi olmuştu. Vatikan Örgütü'nün başı Papa Roncalli (yahut diğer adıyla 23'üncü John)'un “mason biraderi” ve yakın arkadaşı olan Bayar'dan dikkatlerini kaçıran aziz milletimiz, DP.yi “Menderes” (rahmetli)nin şahsında sevdi ve O'na ümid bağladı. Millet, başını yukarı kaldırsa idi, tepesinde uçarak dönen “Uluslararası Leş Akbaba”ların kendi aralarında neler plânladıklarını görecek, çığlıklarındaki şifreleri çözecek idi. Filistin'de bir “Yahudi Devleti” kurmak için, entrikalar çeviren ve “Abdulhamid han Sultanımız”ı şerefsiz bir komplo ile başımızdan indirip, ülkemizi “İttihat-Terakki” adlı çetenin yönetimine terkeden “Vahşi Batı'lı devletler”in hedefi “Devlet-i Âliye-i Osmanî;” (Yüce Osmanlı Devleti) idi. Siyonist Rotchild Âilesinin, bütün mâli imkanlarını seferber ederek Osmanlı Coğrafyasını parçalamak maksadı ile başlatılan “Birinci Dünya Savaşı” sonunda, Filistin toprakları elimizden alındı. 1948'de Filistin'de “İsrâil Devleti” kurulunca, bu terörist devletiilk tanıyan ABD. ve ikinci tanıyan (maalesef) İsmet Paşa olmuştu. Kapitalist sömürgecilerden Yahudi David Rockfeller, o yılları (1950-1960) şöyle anlatıyor: - Biz, (Menderes'ten) bizim şirketlerimize özel imtiyazlar tanımasını (bir tür kapitlâsyon) talep ettik. Menderes, bize bu talebi hiçbir zaman kabul etmeyeceğini söyledi ve bizden uzaklaşmaya başladı.. Ülkenin çoğunluğu Müslüman olduğu için, Türkiye'nin her yerine “câmiler” yaptırıyordu. Menderes, bu şartlarda, iktidardaki yerini uzunca bir süre için, sağlamlaştırdığını sanıyordu. Bir darbe ile (27. Mayıs. 1960) bu işe bir son verildi.. ve idam edildi. Sâdece Celâl Bayar kurtuldu. Çünki, bir “Mason”du ve yakın arkadaşı Papa Roncalli, ya da diğer adı ile 23'üncü John, Vatikan'ın baskısı ile O'nu idamdan kurtardı.

(Kaynak: Haberimtürk haber sitesi- 19.12.2013)

Nihat Karademir - FETÖ ile teolojik ve itikadi mücadele

$
0
0

15 Temmuz'daki son Gülenist darbe girişiminin milletin kararlığıyla ve kanı pahasına verdiği mücadeleyle püskürtülmesi, muhtemelen Gülenizm'in devlet içindeki paralel varlığının sonu olacaktır. Ancak FETÖ'nün Türkiye'deki etkisi, sadece devlet içindeki örgütlenmesinden ve hükümetin Gülen'in iadesi hakkında ABD ile yapacağı pazarlığın sonuçlarından ibaret kalmayacaktır. Çünkü, aynı zamanda bir ideoloji ve teoloji de olan FETÖ, yaşadığımız ve İslam sandığımız geleneğin bataklığında yeşerdiği gibi, bu bataklığın sürekliliğine da katkıda bulunmuş ve halen bulunmakta olan bir harekettir.

Çünkü bugün FETÖ'ye karşı mücadele eden birçok İslami yapı bile örgütlenme modelleri, kullandıkları din dili, beslenme kaynakları, sermaye algıları, emperyalizme bakışları, eğitim-gençlik ve STK anlayışları, toplumla, devletle ve kendi müntesipleri ile kurdukları ilişkiler bağlamında Fetullahçılığın teolojik ve ideolojik etkisi altındadırlar.

FETÖ üyelerinin adanmışlıklarını, acımasız yöntemlerini ve gizlenebilme yeteneklerini algılamak açısından Haşhaşilik kavramı; devlet içindeki örgütlenme ve kadrolaşma anlayışlarını ve hedeflerini algılamak açısından ise paralel devlet kavramı, oldukça açıklayıcı ve doğru tanımlardır. Ancak Haşhaşilik, her ne kadar Gülenist örgütü tanımlamak için kullanılabilecek en uygun kavramlardan biri olsa da eksik bir bağlamda, sadece örgüt üyelerinin gizlenme ve operasyonel yeteneklerine atıfla kullanılmaktadır. Halbuki otantik Haşhaşiliğin arkasında örgütü besleyen ve o günün dünyasında moda olduğu için Sünniliğe meydan okuyabilen bir felsefe ve ideoloji de vardı. O gün adına Batinilik ve İsmaililik denilen bu ideolojiye Nizamiye Medreseleriyle ve Gazali'nin ürettiği teoloji ile etkin bir cevap verilmişti.

Maalesef bugün bu cevabı üretecek ne ulemamız ne de eğitim kurumlarımız vardır. Türkiye ve İslam dünyasındaki egemen düzen, Fetullahçılık ve benzeri yapılarla ile siyasi ve idari alanda mücadele ederken bu teolojiyi dengeleyecek yeni bir din anlayışı üretecek kurumları üretme gayretinden ve bilincinden yoksundur. Türkiye'deki genel algının aksine, Fetullahçığın panzehiri, TV'lerdeki ağlamaklı dini şovlar, sümük, kıl ve tüy ticareti yapan piyasa İslam'ı değildir. Bu tam da Gülen'in kendi hareketini ve müritler üzerindeki mistik hakimiyetini üzerinden ürettiği zemindir. Bir hastalığı üreten bataklığı besleyerek bu hastalıktan kurtulabileceğini vehmetmek rasyonel bir tutum değildir.

Gülenizm'de şahit olduğumuz olumsuzluklar, Türkiye'deki ortalama dini telakkiden türeyen ve birçok cemaat ve tarikatın gündelik uygulamalarında çok sık karşılaşılan durumlardır. Ne yazık ki, bugünün İslam dünyasında, şeyhlerinin, hocaefendilerinin veya mürşitlerinin ötelerden haber aldığına, gaybın bilgisine vakıf olduğuna, peygamber ile mütemadiyen istişare ettiğine ve hatta doğrudan Allah ile iletişim kurduğuna inanan veya inanmaya hazır olan milyonlarca insan bulunmaktadır. Gülen'in yaptığı şey bu sosyolojiyi ve bu mistik/ezoterik/batini teolojiyi kendi örgütsel çıkarları için ustaca manipüle etmek ve tabi olduğu küresel hegemonik sistemin hizmetine sunmak olmuştur.

İslam dünyasının dinin özünü unutarak yüzlerce yıldır bu öz üzerinde birikmiş olan tortuyu din sanan anlayışla, dinin özünü ilk defa biz keşfettik zannıyla İslam dünyasının bütün tarihsel, ilmi birikimini ve tecrübesini tortu, hurafe ve uydurulmuş din diye itibarsızlaştıran karşı anlayış arasında kaldığı bir dönemde, Gülenizm ve DAEŞ gibi anlayışlarla mücadele etmenin yolu daha dengeli/vasat bir teoloji üretmektir. İhtiyacımız, yeni bir Gazali ve yeni bir Nizamiye anlayışıdır. Ancak bunun yolu Gazali'yi tüm varlığıyla bu güne taşıyıp taklit etmek değil, Gazali'nin/Gazaliciliğin de bu krizdeki rolünü doğru tespit ettikten sonra, onun da ötesine geçebilmektir.

Mustafa Yazgan - Sakın gevşemeyin canlar..

$
0
0

Aziz milletim, meydanlardan bütün dünya'ya canlı bir mesaj veriyor. Başta ABD. , CIA, Localar, Baronlar, İngiltere, Fransa, Almanya olmak üzere, bütün milletler, bu tarihî; mesaja kulaklarını açmak mecburiyetindedirler.

Müslüman Türkiye diyor ki:

- FETÖ'nün köpekleri “arının inine çöp soktular!”

- Şimdi bütün arılar, meydanlarda uçuşuyorlar.

- Bayraklarımız kan renginde.. Kanına susayanlar! Tanksız, topsuz, jetsiz, helikoptersiz, bombasız çıkın karşımıza.. Bakın, biz meydanlardayız.. Nöbetteyiz.. Elimizde silâh yok.. Sadece “al-sancaklar” var.

- Bıkıp, meydanları boşaltacağımızı zannetmeyin! Zahmet'ler , bize rahmettir. Her akşam, melekler bize yoldaştır. Biz, bu cennet vatanın uğruna fedâ oluruz.. Fedâ..

- Cumhurbaşkanımızın, Başkomutanımızın emrindeyiz.

- O, çok merhametli bir Başkan'dır. “Meydanları, terketmeyin..” diyorsa, emir, demiri keser..

- Biz, Allah'a, Resûlüne, Kur'an'a bağlı bir milletiz.. Yüce kitabımız, bize Allah'ın emir ve yasaklarını bildirir. Kur'an'da (Âl-i imran: 139. Âyet) Allah (c.c.) buyuruyor:

- (Ey mü'minler!) Gevşemeyin ve üzülmeyin. Eğer (gerçekten) mü'min iseniz (düşmanlarınızdan) çok üstünsünüzdür.

Sevgili okuyucularım..

15 Temmuz gecesi, Allah'a inanan şehitlerimiz, düşmanlarımızdan çok üstün olduğumuzu, can vererek, kanını dökerek ispat ettiler. Bu üstünlüğün yıllar boyunca, devam etmesi için, bugün tek tek hepimiz, çok ciddi bir şekilde “SORUMLULUKLARIMIZI” kuşanmalıyız. Şu günlerde, “Yüce Devlet”imizin, içimize sızmış olan “Pensilvanya Teröristleri”ni, cımbızla ayıklama devresini yaşarken, hepimiz -topyekûn 79 milyon- şu fevkalâde önemli olan kuralları, tüm iletişim imkânlarımızla çoğaltalım ve yayınlayalım. At izinin, it izine karışmaması için;

1) İlk şart: İmânımızı, tereddüt, şüphe ve asılsız, temelsiz söylentilerle “SAKIN!” tehlikeye sokmayalım. Şeytan'ın mel'un uşaklarının tek ümidi, imânımızın zayıflamasıdır.

2) “Pensilvanya Teröristleri”nin ellerindeki en etkili imkân, “YALAN-İFTİRA-ASILSIZ HABERLER” yaymaktır. Sakın bunlara yönelmeyin! Kanmayın! Yaymayın! Sâdece Recep Tayyip Bey'in ve Binali Bey'in –canlı yayında- söylediklerine dikkat edin!

3) Tarihi, şanlı zaferler, Asil davranışlar, merhamet, şefkat, millete yardım, samimi bir imân, ibadet ve ahlâkla donanmış “ORDUMUZ”la, komutanlarımızla, el ele, gönül gönüle olmaya devam ediyoruz.

Asker elbiselerini çalarak giyinip, milleti katleden bu nâ-mertler ve cânî;lerle, “peygamber ocağı” olarak bilinen T.S.K. ni kesinlikle aynı kefeye koymayın canlarım. “ORDUMUZ, ŞEREFİMİZDİR”

4) Dünya'da bir örneğini hatırlayamadığımız bir “millet direnişi” sergileyen kardeşlerim! Aman ha! Gevşemeyin! Her gece meydanlar, dolup-taştıkça, FETÖ ve destekçileri kuduruyorlar. Hepsi birbirinden değerli san'atkarlarımız, bütün şehirlerde ücretsiz konserlere başlasınlar.. Bu yaz da “yaz etkinliklerimiz” böyle geçsin.. Ne güzel olur.. Tabii, FETÖ'cüler ve uluslararası hâin, mürâi (iki yüzlü) destekçileri, bu “direniş festivali” karşısında hiç şüpheniz olmasın, tırnaklarını çiğneyecek, dudaklarını ısıracaklar. Mehterân vursun! Dergâh deflerinin ritminde “zikir halkaları” kurulsun.. Meydanlar, açık hava mescitleri olsun! Millet coştu, kaynıyor.. Ah FETÖ Ah! Ne halt ettin sen? Bu darbeci eşek sürüsünü nasıl hipnoz ettin de, hepsi kana susamış yaban köpekleri gibi saldırdılar. Yollara tank sürdüler.. Savaş uçaklarını havalandırdılar, “Şehit” vere vere, “Şehitliğe sevdâlanmış” bu mübârek milletimizi ne akla hizmet ettin de karşına aldın? Neden ABD.ye kaçtın FETÖ? Bu aziz Türkiye'de hiçbir şey öğrenmedinse “Domuzdan post- Gâvurdan dost olmaz” atasözünü de mi duymadın? Neyse.. Devam edelim.

Viewing all 11844 articles
Browse latest View live