Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Leyla İpekçi - Sinemanın dilinde En Sevgili (2)

$
0
0
Yurtdışında pek çok kez önemli film festivallerinde yılın yeni filmlerinin dünya prömiyerlerini izleme fırsatı buldum.Altı yıl önceki Cannes film festivalinde İranlı Marjane Satrapi'nin yaşamının çizgi filme aktarıldığı Persepolis adlı animasyon filmin ilk gösterimini izlemiştim. Satrapi'nin ailesi Şah rejimi yıkıldığında, ülkeye demokrasi geleceğini sanarak sevinmiştir ama molla rejiminin olmadık uygulamaları karşısında hayalkırıklığı duymaktadırlar. Satrapi, henüz ufak bir kızdır ve film boyunca onun büyüme çağında yaşadıklarını kendi gözünden izleriz. Filmin gösterildiği büyük salonda vakit ilerledikçe neye uğradığımı şaşırdım. Apaçık bir rejim eleştirisinin anlatıldığı komik bir sahnede sözgelimi, salonu dolduran uluslararası seyirci çılgınca alkışlamaya, bravo diye haykırmaya başlıyordu. Donakaldım. Zira fark etmiştim ki, bu alkışlar rejimi kınamaya değil, İslam dinini kınamaya yönelikti büyük ölçüde.Seyircinin hamasi duygularını harekete geçiren, bir kitle dürtüsüyle slogan attıran bu sahneler beni tedirgin etmişti. Evet, meselesini çok güçlü ve sade bir biçimde anlatıyordu Persepolis. Gelgelelim, seyircinin zihinaltındaki ezberleri besliyor, klişelerin altını çiziyordu yer yer. Belki filmin suçu değildi bu, daha ziyade seyircinin İslam fobisinden oluşan zihin müktesebatını dolduran siyasetlerin tezahürüydü. Sinemanın estetiğine, duruşuna, meselesini olduğu gibi, güzellikle ve usul usul anlatabilmesine ket vurduğunu düşündüm böyle alkışlarla destek verilen sahneleri izlerken. Fakat bu rahatsızlığımı pek kimsenin paylaşmadığını anladım. Bir şeyi daha anladım; iyi bir ödül gelecekti filme. Nitekim Jüri Özel ödülüne layık görüldü. Son derece emek verilmiş, ince ince işlenmiş, çizgileriyle anlatımı mükemmele yakın örtüşmüş, belli bir derinliği tutturmuş böyle bir animasyon film bu tür mesajlara alet olmamalıydı bana göre. Ama bazen tam da bu tür sloganvari ifadelere dayanarak çıkışını yapıyor bazı filmler, amaç ille bu olmasa da.Geçtiğimiz günlerde katıldığım Meridyen derneğinin ‘Sonpeygamber.info' projesi kapsamında düzenlenen ‘Siyer ve Görsellik' atölyesinde, katılımcılardan yazar Enver Gülşen'i dinlerken Persepolis'i hatırladım ister istemez. Sanat ve sinemayla ilgilenenler için bir kaynak niteliğinde olan ‘Sinemanın hakikati' ve ‘Hakikatin sineması' adlı (Külliyat yayınları) iki muhteşem çalışmanın yazarı Enver Gülşen'in tebliği oldukça kapsamlıydı. ‘Dünya sinemasından dini kişiliklerle ilgili filmlere genel bir bakış ve siyer-sinema ilişkisinde mümkün'ün araştırılması' üzerine kapsamlı bir bildiri sundu. Dini kişileri ve dini mevzuları anlatan her filmin ille manevi bir güzelliğin taşıyıcısı olmayabileceğini anlatırken, belli bir kitleden ziyade insanlığa hitap eden manevi filmlerin kalbini fethettiğinden bahsetti. Gülşen, Peygamberleri direkt anlatan filmlerin kimi zaaflarına da değindi ve benim de bir anti örnek olarak söz ettiğim Persepolis'in izleyicisinde olduğu gibi bizi klişelerle bir esere yaklaştıran filmlerden ziyade sinemaya ait olan o biricik dilin içinden bir manevi atmosfer kurmayı başaran Bergmann, Tarkovski, Kieslowski gibi yönetmenlerin bazı eserlerini çok daha ‘dini' bulduğunu belirterek örnekler verdi. Onların dini motifleri izleyiciye göstererek değil hissettirerek duygu ve düşünce dünyalarına işleyebildiklerini anlattı. Hz. Peygamber'in siretini (sas) konu edecek yönetmenlerin bu yolda derinleşebileceklerini düşünen Gülşen'e tamamen katılıyorum. Hz. Peygamber bir topluluğa değil, insanlığa gelmiştir. En başından beri tüm peygamberlerin gerçeğini kendinde topladığı gibi, kıyamete dek elçidir. Onun bu evrensel niteliğini ne tarihi, ne kültürel ne de siyasi bir bakışa indirgeyemeyeceğimiz gibi, insanüstü olarak da değerlendiremeyiz. Hayatın maneviyatına değen, kendindeki ‘hanif' bilgiye insanı yaklaştıran, belli bir kalp atmosferi oluşturmuş bir filmin ille Hz. Peygamber'i bire bir anlatması gerekmiyor. Bugün ‘canlı', ve bugün ‘aramızda' olanı anlatabilmek için O'nu sevmek, O'nu (sas) sevenlerin güzelliğine eşlik edebilmek yeterlidir. Seyirci, ister Cannes'da, ister dünyanın başka bir coğrafyasında olsun, böyle bir filmi izlemekten ziyade ona kalbiyle şahitlik etmeye başlarsa, Persepolis'teki tavrının aksine, ona yüklenmiş her tür ezberi söylemden kurtulacaktır giderek. Zihinsel çözeltilerini eritecek, şablonlarını devre dışı bırakabilecektir.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue