Konuyu şöyle de sorabiliriz: - Aklınıza gelen düşünce İslami bir hayat yaşama isteğinizi azaltıyor mu, yoksa artırıyor mu?Önce bunu tespite ihtiyaç vardır. Çünkü düşüncenizi buna göre yorumlayacaksınız. Diyelim ki, hayat yolculuğuna çıkan insanın yolda bazen ayağının sürçüp düşmesi kaçınılmazdır. Her türlü günahların teşvik gördüğü bir vasatta insanın kendini tümüyle koruması kolay değildir. Sokakta lağım patlamışsa siz de hedefinize doğru bu sokakta yürüyecekseniz mutlaka kirli suların sıçramasına maruz kalacaksınız. Burada mühim olan, şeytanın tuzağa düşmemektir!..- Tuzağa nasıl mı düşülür? Arz edeyim, tuzağa nasıl düşülür?-Şeytan hassas insana işte böyle manevi kirlenme devresinde yaklaşır, doğru düşünce telkin ediyormuş gibi vesvese vermeye başlayarak der ki:- Görüyorsun ya, İslami hayat yaşayıp hizmetlerde bulunmak bu zamanda, bu yaşta, hele senin gibilerine kolay değildir. O, seçkin kimselerin işidir. Sen kim İslami hayat ve hizmet kim? Bekle, yaşın başın biraz daha ilerleyip olgunlaşasın. Senin gibileri tutunamaz bu hayatta. Zaten zemin ve zaman da müsait değildir. Çivisi çıkmış dünyayı sen mi düzelteceksin? Şimdilik hayatını yaşa. Hem böyle günahlara maruz kalacaksın, sürçüp düşeceksin hem de dini hayatta ısrar edecek, hizmet etme arzusunda olacaksın. Olmaz böyle samimiyetsizlik... İşte şeytanın tuzağına düşmek üzere olduğun anlardır bu duygu ve düşüncelerin hücumuna maruz kaldığın anlar!..-Nereden mi belli bu düşüncelerin Rahmani ilham değil de şeytani telkin ve vesvese olduğu?Çünkü bir fikir ve düşünce seni İslami hayattan uzaklaşmaya teşvik ediyorsa şeytani telkindir. Asla Rahmani ilham değildir! Bunda tereddüdünüz olmasın.Eğer gelen düşünce şeytani vesvese değil de Rahmani ilham olsaydı seni İslami hayattan soğutmayacak, daha da ileriye gitmeni, daha çok ibadet edip hizmette bulunmanı telkin ederek diyecektin ki:-Evet, bazen ayağım sürçüyor, düşüyorum, manen kirlendiğim anlar, devreler oluyor, böylece sırtıma günah kamburları yüklenmiş oluyorum. Ama bunun çaresi, İslami hayat ve hizmetten büsbütün uzaklaşarak kambur üstüne kambur yüklenmek değildir. Aksine dini hayatta daha da derinleşmeli, daha çok sevap kazanmalı, daha çok hizmet etmeliyim ki, maruz kaldığım günahların vebalini azaltayım, bir günaha birçok sevapla karşı koyarak affımı sağlamaya çalışayım.Akla gelebilir ki, böyle bir çaba ile af sağlamak mümkün mü? Maruz kalınan bunca günahlardan kurtulmak kabil mi?-Hiç şüpheniz olmasın. Bakın Hud Sûresi’nin 114. ayetinin uyarılarına. Rabb’imiz nasıl buyuruyor görün:-Namazlarınızı kılınız, sevaplarınızı da çoğaltınız. Çünkü çoğalan sevaplar azınlıkta kalan günahları silip yok eder!..Evet, çoğalan sevaplar azınlıkta kalan günahları silip yok eder. Nitekim bu ayeti tefsir eden hadiste Efendimiz (sas) Hazretleri ne buyuruyor bir de ona bakın:- Nerede olursan ol, ne durumda olursan ol, Allah’tan korkmaya devam et, asla ümit kesme! Her günahın arkasından onu silip yok edecek birçok sevaplar kazan ki, çoğalan sevapların azınlıkta kalan günahları silip yok etsin!.. - Öyle ise hayat yolculuğumuz boyunca maruz kaldığımız ayak sürçmeleri, manevi kirlenmeler bize ümitsizlik vermemeli, istikametli yolculuğumuzdan alıkoymamalıdır. Tam aksine “Çoğalan sevaplar günahları giderir, bir günahı birçok sevapla silip yok etmeliyim!” diyerek daha çok sevap kazanmaya yönelmeli, İslami hayatta daha da derinleşme gayretine girmeli ki, ayetin hadisin kurtarıcı ilhamına kulak vermiş, şeytanın ümitsizlik telkin eden vesvese tuzağına düşmemiş olalım.Demek istiyorum ki: “Bu bozuk ortamda İslami hayatta tutunamayacağını düşünen gençlerin bu düşüncelerini incelemeleri gerekmektedir. Bakalım İslami hayatta tutunamayacakları düşüncesi Rabbani bir ilham mı, yoksa ümitsizlik telkin eden şeytani bir vesvesenin ta kendisi mi açıkça anlaşılsın, ümitsizliğe kapılma tuzağına düşülmesin! a.sahin@zaman.com.tr
↧