Quantcast
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Ömer Erdem - Ağaçların hakkı…

Image may be NSFW.
Clik here to view.
İnsan insan olmasaydı mutlaka ağaç olurdu. Ne sandınız? Başka ne olmak yakışırdı insana?Yer yüzünde varlığın her halini ağaç kadar yaşayıp yaşatan başka hangi canlı var üstelik ağaçtan başka. Neşe deseniz onda. Hüzün deseniz onda. Varlık deseniz yokluk deseniz yine onda. Hem ağaca, hemen daha hikayenin başında boş yere mi ağaca atıf yapar kutsal kitaplar. Bir kere ağaçtan şüphesi olan, bir kere ağaca göz diken bir kere ağaca kıymaya çalışan bir kere ağaca kem gözle bakmak isteyen varsa gitsin, Rüstem Paşa Camii’nin minberine baksın. Varlığın, inancın, insana duyulan öz saygının ve ona verilen soyut değerin nasıl da döne dolana çiçekli bir ağaca büründürüldüğünü, köklerinden dallarına, çiçeklerinden renklerine kadar cennetin kıyısına götürdüğünü hemen görüversin…Haydi kutsal ile işiniz, alışverişiniz yok. Buradan, bugünden, şimdinin şafağından bakmaya meyillisiniz. Şimdi söyleyin, ne zaman içinize bir çekip gitmek duygusu çökse, ne zaman şöyle dışarı çıkıp, dünyaya sırt çevirmeye niyetlenseniz, bir ağacın saltanatından, bir ağacın emzirici sütünden başka hangi hayal kanat çırparak konacaktır omzunuza. Bir ağacın sunduğu hürriyet, bir ağacın verdiği güvenlik, bir ağacın duyurduğu barış, bir ağacın taşıdığı karşılıksız sevgi başka hangi canlıda var? İnsanda mı?...Ben ağaçlar karşısında tarafsızım ve ebediyen ağaçların yanındayım. Onların kuş, rüzgar, mevsim, bahar, zengin, fakir, ihtiyar gözetmeyen kucak açışları karşısından hayretten hayranlığa geçerim. Bir ağacı bazen bir saat bazen günlerce gide gele inceler, ona dokunur, onunla konuşur hem hal olurum. Kim ki ne zaman yalnızlığa düşer, kim ki iyilikten şüphe duyar, kim ki ölümle ölümsüzlük arasında bir yangına düşmüş gibi kavrulur hemen bir ağacı hayal etmeli. Yolunu çölde, yolunu çıplak ve ıssız bozkırda kaybetmiş, aklının yumağında büzülmüş, dilinden dökecek bir tek kelimesi bile kalmamış biri varsa, bir ağaca baksın. Onun birden ufukta, uzakta, yalın bir nokta gibi, zamanı ve gerçeği etrafında toplayıverişini umutsuzluk içinde umut müjdesi oluverişini aklından çıkarmasın.Meyvelerini, yemişlerini, gölgesini, yaprağını, çalısını, gövdesini daha da yetmezmiş gibi karşılıksız güzelliğini, bazen yaprak diye, bazen hışırtı diye, bazen nazlı salınışlar bazen de renkten renge şekilden şekle bürünen estetik görüntülerle insana sunan ağaç karşısında, evet onun bu nazik ve savunmasız güzelliği önünde, insan baltaya, insan makineye, insan ateşe, insan ihtirasa ve hesap kitaba kapılır da, o kainatın süsünü, o varlığın efektini, o şehirlere can nefesi, o kırlara hakikat müjdesi, o bağlara, o bahçelere zinet, o beden o aşk şifası varlığa yürür. Onu yok sayar, ona diş biler. Ona düşman kesilir. Öyleyse söyleyelim, insanlar ikiye ayrılır, ağacı bilenler. Ağacın cahili kesilenler. Medeniyet ağaçla başlar. Hayat ağaçla son bulur. Vay haline, bir ağaç bile olsa, kainatta bir ağaç bile olsa ona yan bakanın, onun üzerine kazma ve kürekle, makine ve ateşle yürüyenin. Ziyandadır o ve bu ziyan hiç kapanmayacaktır.Tasavvufa mı düşkünsün, dünden, kültürden, şiirden, sufiden kaynak mı istersin? Gördüğün, duyduğun, yaşadığın hissettiğin sana yetmez, daha derine, daha dibe mi gitmek istersin. O zaman çok aranma. Çok sorup düşünme. O şairler şairi, o duyuşlar durusu, o dil ve gönül çağlayanı Yunus’a bak. Onu oku. Ona kulak ver. Bir gün yolda giderken, uzamış bir ağaç görünce, onu tıpkı kendisi gibi canlı bir varlık yerine koyuşunu, onunla konuşuşunu, onu dinleyip susuşunu, yol alıp iklim kuruşunu izle. Ona nasıl güzel gözle baktığını gör. Latif, şirin deyişini fark et. Fark et ki kainatın mutlak güzelliğin bir yansıması olduğu inancının nasıl kelime kelime içselleştirildiğini, örülüp korunduğunu anla. O unutma ki bir odun değil. O unutma ki bir gölge kaynağı değil. O unutma ki bir mal ve mülk hiç değil…İnsanın ağaç kılınmasına, ağacın insan görülmesine dahası özdeğişime uğratılmasına şahit ol.Ama bilirim… Ama hep bildim. Binlerce ağaç bir araya geldiğinde, bir şenlik bir yaşam kuşağı oluşturduğunda, bir vesileyle yolunu şaşırıp oraya düşen insan, artık ağacı ağaç, kavağı kavak, çamı çam, meşeyi meşe olarak görmez de, yitip kaybolmanın, ölüp tükenmenin korkusuyla ürperir, kendisinden geçer. Dün ilk fırsatta eline baltayı geçirip kıyıp geçme ihtirasıyla tutuşurken şimdi hayallerinin şekil oyunları, aklının delilik geçitleri içinde kaybolur. Oysa böyle bir varlığa içten içe acıyan, deşilmiş karnını kovuk ve barınak olarak ona sunacak olan yine odur. Ama bilirim, ama hep bildim, insanın tarihi ağaç düşmanlığının da tarihi…Ve şimdi duyar şimdi görür, şimdi izler, şimdi yanarım ki, ilk fırsatta, bir vesileyle ağaçlara el uzatılır, yine dalı kırılır, yine gölgesi uçurulur, yine hesaba, yine plana, yine paraya, yine ihtiras ve körlüğe kurban verilir. Ağaç, her bir ağaç kırıldıkça, her bir ağaç söndürüldükçe, dünyadan bir kelime, dünyadan bir iyilik, dünyadan bir şiir, dünyadan bir umut, dünyadan bir kuşun hakkı, dünyadan bir bulutun gülüşü, dünyadan bir çocuğun özgürce koşuşu, dünyadan bir ihtiyarın yaşamaya değer duygusu silinecek demektir.Ağaçların hakkı insanın hakkıdır. İnsan ağaçları korudukça, onları yaşayıp yaşattıkça varlığının karşılığını öder. Onunla incelir. Onunla şiire, onunla hikmete, onunla neşeye ve saadete kavuşur. Çöl de güzeldir lakin asıl çöl ağaçsız değil, ağaçları kıyıla kıyıla, insan çölüne çevrilmiş şehirler ve onların hiç yakamızı bırakmayacak ebedi haklarıdır. Benim için öyledir. Hep böyledir. Cennet ve cehennem aralığı iki adımdır. Ağaç cennetten gelir.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue