Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Abdülhamit Bilici - Ak Parti'nin dünü, bugünü?

$
0
0
Tartışmasız biçimde Türkiye siyasi tarihine damgasını vuran Ak Parti’nin, içte ve dışta her türlü olumsuz şartlara rağmen ayakta kalmayı başardığı 10 yıllık serüvenini ve ekonomiden demokrasiye birçok alanında gerçekleştirdiği reformları partinin teorisyeni Yalçın Akdoğan’dan dinlemek anlamlıydı.İslamcılık ve gizli ajandası olmakla suçlandığı ilk günlerde geliştirdiği “muhafazakar demokrat” kavramı, onun fikri çabasıydı. Bu kavram, iç siyasette eski tabandan kopmadan merkeze açılma yolunu açarken, özellikle ‘Milli Görüş’ antipatisi ve 11 Eylül sendromu içindeki Batı’da da partinin işini kolaylaştırdı.Şehir Üniversitesi’nin düzenlediği “İçte ve dışta Ak Parti’nin 10 Yılı” sempozyumunun açılışında konuşan Akdoğan, darbe girişimleri, kapatma davaları, gece yarısı bildirileriyle geçen süreçte partinin izlediği siyasetin kritik unsurlarını paylaştı.Ona göre resmi muhalefet, iktidarmış gibi statükocu bir siyaset izlerken, Ak Parti iktidarda olmasına rağmen muhalefet dilinin dönüştürücü enerjisinden yararlanmıştı. Bir yandan küresel güçlerle çalışırken diğer yandan Filistin, BM reformu gibi konularda eleştirel olabiliyordu. AB, Ermeni meselesi, Kıbrıs gibi konularda alışılanın dışında ‘yüksek siyaset’ izlendi. Adil düzen gibi sonuçları test edilemeyen ve bir kesime hitap eden politika yerine somut başarıya dayanan ve herkese hitap eden reel politikalar benimsedi ama idealleri unutmadı.Bilinçli olarak geri bırakma, ayrımcılık, dışlama ve bölücü gibi farklı boyutları olan Kürt sorununun çözümü için başlatılan süreç başarıya ulaşırsa bölgesel güç olmamızı engelleyen ve model ülke görüntümüze zarar veren bir dert bitecekti. İyi niyetle başlayan Oslo süreci, Habur olayı, Silvan saldırısı ve DTK’nın demokratik otonomi açıklamasıyla kesildi. Arap baharı’ndan etkilenen PKK, Güneydoğu’da benzer bir yola girmek istedi. Ancak Türkiye’nin kırsalda şimdiye kadarki en kapsamlı askeri tedbirleri ve şehirlerde KCK operasyonlarıyla örgüt bu hedefine ulaşamadı. Öcalan’la görüşmelerle PKK’nın silahsızlandırılmasını ve sorunun çözümünü amaçlayan İmralı sürecine giden yol böyle açıldı ve şu ana kadar da her şey yolundaydı.İslamcı bir hareket olmamasına rağmen Müslümanlar için birçok İslamcı hareketten çok fayda sağladı. İmam Hatiplerin kapandığı bir ülkeden normal liselerde Kur’an ve Siyer derslerinin okutulduğu, bütün İslami grupların rahat hareket ettiği bir ortam oluşturuldu.Yalçın Akdoğan’ın en dikkat çekici analizlerinden biri de meşruiyeti sürekli tartışılan yüzde 20’lik bir tabandan yola çıkan siyasi hareketin başarılı politikalarla 3 yıl önceki mini anayasa referandumunda yüzde 58’lik bir toplumsal takdire nasıl ulaşıldığını anlattığı bölümdü. Öncelikle Ak Parti bir kimlik partisi değildi. Kimlik siyaseti yapan Refah Partisi tecrübesini iyi analiz ederek her alanda tüm toplumu kucaklayan bir yaklaşım geliştirmişti. İslamcı bir parti değildi. Özelleştirmeden AB siyasetine her alanda Milli Görüş çizgisinden farklı politikalar izliyordu. Bu sayede Türkiye partisi olarak kitleselleşti ve kendine bir meşruiyet alanı açtı. Ülkenin gelişmesiyle kendi büyümesini adeta birbirine bağladı. Ülke büyüdükçe Ak Parti de kazandı.12 Eylül referandumunda ulaşılan rekor başarı, tek başına Ak Parti’nin değil, Türkiye’de gerçek demokrasi isteyen liberal, İslamcı, sosyal demokrat, muhafazakar, Kürt, Alevi gibi çok geniş bir yelpaze ile birlikte hareket etmenin sonucuydu. Ak Parti, demokratik Türkiye’nin inşasında lokomotif rolü üstlenmişti.Gerçekten hakkı teslim eden ve fanatik Ak Parti karşıtları dışında kimsenin itirazı edemeyeceği bu konuşmanın tek kusuru vardı: Bugünden çok 1-2 yıl önceki tabloyu anlatıyordu. Çünkü iktidar partisi olarak Ak Parti hala lokomotifteydi. Ama hem lokomotifin istikameti konusunda hem de yüzde 58’lik başarıyı getiren demokratik cephenin yer aldığı vagonlarda ciddi sarsıntılar vardı. Konuşma sürerken sosyal medya Taksim Gezi Parkı’nda göstericilere yapılan kaba müdahaleyi gösteren haberlerle sarsılıyordu. Çözüm süreci umut vericiydi ama buna hiç uymayan otoriterleşme eğilimi, başkanlık sistemi, basın özgürlüğü, artan çatışmacı üslup ve eski kimlik siyasetini çağrıştıran hayata müdahale girişimleri gündemdeydi.Dünkü gazetelerin manşetinde Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, “Dayatmalar, demokratik hukuk devletinin sicilini bozar” ikazı yer alıyordu. Partinin çoğulcu kimliğinin göstergesi olan sosyal demokrat kökenli Ertuğrul Günay açıktan eleştirel bir noktaya kaymıştı.Yalçın Akdoğan ne soru aldı ne de özeleştiri anlamına gelecek sözler söyledi. Ama ondan sonra konuşan Menderes Çınar, Burhanettin Duran, Ümit Cizre, Şaban Kardaş gibi akademisyenler geçmişteki olumlu performansı hatırlatırken kaygı verici gelişmelere de değindiler. Ak Parti’nin ve dolayısıyla Türkiye’nin yarınını ilgilendiren şu kritik sorular vardı kafalarda: Eski vesayet geriledi ama yerine Ak Parti ne kadar demokrasi vadediyor? Yüzde 58’lik başarıyı getiren farklı kesimleri kapsayan demokratik çizgiden geri mi dönüyor?

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue