Piyasalar, haftaya Taksim olaylarının gerginliğiyle başladı. Borsa düştü, döviz ve faizler yükselişe geçti. BIST 100 Endeksi’ndeki değer kaybı yüzde 10’u aşarken dolar kuru 1,9 TL’ye dayandı.Türkiye, uzun bir aradan sonra ilk kez, içeride yaşanan bir gerginlik sebebiyle mali piyasalarda böylesine bir sarsıntı gördü. Bu gelişme üzerine dikkatle eğilmek, gerginliği tırmandıracak hareketlerden uzak durmak gerekiyor. Herkes basiretli ve sağduyulu olmak, onun gereğince hareket etmek durumunda. Hepimiz aynı gemideyiz... Ne yazık ki, kredi notu artışlarıyla topladığımız artı enerjiyi, kendi ellerimizle bir anda eksiye dönüştürüverdik. Umarız, aleyhimizde oluşan görüntüyü düzeltmek fazla zaman almaz. Yaşanan olumsuzluklar içinde, dün Türkiye İstatistik Kurumu, enflasyon verilerini açıkladı. Allah’tan veriler, özellikle tüketici fiyatlarındaki artış, beklentilerin oldukça altında geldi. Eğer tersi söz konusu olsaydı, yaşananlara bir de enflasyondan gelen moral bozukluğu eklenecekti. Mayıs ayı tüketici fiyatları enflasyonu (TÜFE) için piyasanın genel beklentisi yüzde 0,5 dolayındaydı. Açıklanan oransa beklentinin çok çok altında: Yüzde 0,15. Üretici fiyatlarındaki (ÜFE) artış da yüzde 1,0. TÜFE’deki artışın bu kadar düşük olmasının temel sebebi, gıda grubu fiyatlarında yaşanan yüzde 2,18’lik gerileme. Her yıl mayıs ayında mevsimsel olarak düşüş yaşanmakla birlikte bu düşüş, son yılların en büyüğü. Ve gelirinin büyük bölümünü gıdaya ayıran dar gelirli kesim için sevindirici bir olay. Karnını bir önceki aya kıyasla yüzde 2,18 daha ucuza doyurmuş çünkü. ÜFE’de ise, yüzde 0,7 olan piyasa beklentilerinin üzerinde bir artış söz konusu. Alt kalemlerden “tarım fiyatları”nda aylık artışın yüzde 6,8 olması, mayıs ayı ÜFE artışını yüzde 1,0’a taşımış. Fakat yine de, yıllık artış yüzde -5,3 görünüyor. O yüzden, mayıs ayı tarım fiyatlarındaki bu yükselişi mevsimlik görmek, çok da önemsememek gerekiyor. Unutmayalım, geçen yılın aynı ayındaki oran da yüzde 3,65 seviyesindeydi. Bu sonuçlara göre, yıllık enflasyon TÜFE’de (geçen yıldan kaynaklanan baz etkisi sebebiyle) yüzde 6,51’e yükseldi. Nisan ayındaki oran yüzde 6,13 idi. ÜFE’de ise uzun zamandır devam eden düşük seyir söz konusu. Nisanda yüzde 1,7 olan yıllık ÜFE artışı, mayıs ayındaki yüzde 1,0’lık artışın ardından yüzde 2,17’ye yükselmiş olmakla birlikte yine de çok düşük. Yani, Türkiye uzunca bir zamandır maliyet kaynaklı enflasyon yaşamıyor. İç ve dış talepte önemli bir canlanmanın gözlenmediği, dünya emtia fiyatlarında artışların yaşanmadığı şu günlerde, enflasyonu tetikleyebilecek en önemli unsur, yüksek döviz kurları. Mayıs ayının son günlerinde yükselişe geçen kurlar, Taksim olaylarıyla bir miktar daha yükseldi. Eğer TL’de değer kaybı devam eder, mevsimsel olarak yaz aylarında görülen fiyat artışlarıyla da birleşirse, enflasyon yeniden canlanabilir. Bu durum, sadece enflasyon için değil, ağır döviz yükümlülüğü bulunan özel sektör şirketlerine de sıkıntı demek. Evet, ihracatçılar için olumlu bir gelişme sayılabilir fakat dış borcu olup, özellikle de döviz geliri olmayan işletmeler bu düşük büyüme vasatında sıkıntılara maruz kalabilir. O yüzden, ekonomik büyümesini bir anlamda yabancı sermaye girişine havale etmiş Türkiye’nin yoluna dikkatli adımlarla devam etmesi şart.
↧