Milli Takım Abdullah Avcı’ya 28. sırada teslim edildi. Bunu kabul edilemez gördüğümüz için Hiddink’i gönderdik. 54.lüğe kadar indiğimize göre Avcı döneminde yüzde yüz düşüş yaşadığımız ortada. Şimdi ne yapacağız?‘Eh, ne yapalım, düşmez kalkmaz bir Allah!’ diye olaya yaklaşım getirebiliriz. Olmadı, ‘Boşver Milli Takımı abi, sen Gezi Parkı’na bak!’ diye çabucak gündemden çıkarabiliriz ama durum gerçekten çok vahim.Önümüzdeki 2016 Avrupa Şampiyonası ve 2018 Dünya Kupası elemelerine 3’üncü kategoriden girmemiz kesinleşmiş gibi. Bu gidişle 4. kategoriye de düşebiliriz. Bunu ‘n’olmuş yani, dünyanın sonu mu?’ diye karşılayanlar olabilir. Dünyanın değil ama Milli Takım’ın sonu gibi görünüyor.2002 başarısından sonra 1. kategoriye kadar yükselmiştik. O da muhteşem bir avantajdı. Çünkü kura çekimlerinde İspanya, Almanya, İtalya, İngiltere, Fransa gibi devlerle eşleşmiyordunuz. Dolayısıyla gruptan çıkma şansınız da yüksek oluyordu. Şimdi neredeyse 20 yıl geriye gittik. Aynı noktaya gelebilmek için tekrar uzun yıllar uğraşmamız gerekecek. Teknik direktörümüz Abdullah Avcı ise durumun farkında değilmiş gibi davranıyor. Gerçek anlamda bir federasyon yönetiminin olmayışı da en büyük şansı.Avcı kardeşimiz maçların kazanılmasında teknik direktörün fazla bir rolü yokmuş gibi davranıyor. Oysa gerçek bunun tam tersi. M.Denizli’nin Almanya’yı yenmek için aylarca saha içinde ve dışında hazırlandığını unutamayız. F.Terim’in de bu kapsamda destansı denilebilecek maçları hiç az değil. İstanbul’daki Romanya karşılaşması da her iki Macaristan maçı da kazanılabilirdi. Avcı bunu yapamadı. Son hazırlık maçları ise tam bir skandaldı.Biliyoruz, ‘o gitsin bu gelsin’ yaklaşımı hiçbir sorunu çözmüyor. Ayrıca Avcı gerçekten değerli ve geleceği olan bir futbol adamı. Ancak kardeşimiz Milli Takım hocası gibi değil de Tolunay Kafkas’tan boşalan görevdeymiş gibi davranmaktan ve konuşmaktan vazgeçemiyor. O zaman sorunun çözümü de çok zor görünmüyor. Bu kadar büyük bir düşüşten sonra hiçbirşey olmamış gibi davranılamaz.
↧