Türkiye’nin 2013 yılı 1. çeyrek büyüme verisi açıklandı. Bu büyümenin analizini ‘deniz biterken’ başlığı ile haber analiz olarak Zaman’da yazdım.Bugün konunun başka bir boyutuna işaret etmek için kısaca bazı rakamlar vereyim. TÜİK’e göre GSYH ilk çeyrekte reel bazda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış olarak bir önceki döneme göre de yüzde 1,6 artış gösterdi.Büyümenin canlandığı açık. Ancak hem çok yetersiz, hem de buna rağmen sürdürülebilir değil. Açayım. Yüzde 3’lük büyüme ile Türkiye dünyadaki 82 ülkenin üzerinde, 96 ülkenin de gerisinde. Sanayileşen ülkelerden daha iyi, yarıştığımız gelişmekte olan ülkelerin ise çok gerisinde. Yani ‘dünya kötü biz buna rağmen iyi’ filan değiliz. Verilerin detayına girelim. GSYH’nın yüzde 25’ini oluşturduğundan ekonominin lokomotifi olan imalat sanayii yüzde 2,8 büyürken, büyümeyi inşaat (yüzde 5,9), finans (yüzde 6,5) ve gayrimenkul (yüzde 5,7) sektörleri taşıdı. İnşaat ve banka iyi mi? Kral çıplak. Bu arada enerji yüzde 3, madencilik yüzde 4,5 daraldı. Özel kesim sabit sermaye yatırımları yüzde 9,1 daralırken, bu daralma makine-teçhizat için yüzde 7, inşaat sektörü için yüzde 13,4 oldu. Türkiye kur avantajına rağmen dış ticaretten büyümeye katkı alamadı. Tersine, aşağı çekti.Geriye yüzde 7,2 büyüyen kamunun katkısı ile iç tüketim kaldı. Kamunun yatırımları ilk çeyrekte imalat sanayiinde yüzde 82, makine teçhizatta yüzde 105 ve inşaatta yüzde 80 artmış olsa da, ekonomideki genel payı bir hayli küçüldüğünden kamu sektörünün bilhassa inşaat ve gayrimenkule yüklenerek ekonomiyi canlandırma çabaları yetmiyor. Özetle, büyümede özel kesim yatırımda ve dış ticaret sektörü devre dışı. Büyüme olmayınca vergi geliri de olmayacağından bütçe kısıtı sebebiyle kamunun da bu cılız katkısı dahi devam edemez. Dış borca dayalı kredi genişlemesi ise cari açık olarak geri dönüyor. Cari açık riskini de dengelemek üzere bütçe kısıtına çarpan bir ülkede devlet ne yapar? Vergi toplamak için zam yapar, borç alır. Devlet büyümeyen ekonomide yaygın kesimlerden vergi toplayamayınca geri kaldı paralı askerlik, 2B arazileri, özelleştirme, kara para aklamak için vesile olan Varlık Barışı gibi bir seferlik kaynak bulma yöntemleri. Ancak bunlar da bitti. Sıkı durun şimdi sıra geldi parayı kazanan ve dışarıya aktaran sermayeye ‘varlık vergisi’ bindirmekte. Hükümet 10 senedir büyük sermayenin kasasını doldurmasına katkı sağlıyor. Tarihte ilk defa bankalar bu dönemde kâr rekorları kırıp vergi şampiyonu oldu. En çok vergi veren ilk on kurumdan 8’i banka. Sanayi biterken bankalar rekor kârda, rekor vergi veriyor, bu sizin aklınıza yatıyor mu?Hükümetle sermayenin karşı karşıya geldiği nokta işte bu vergi verme, rant dağıtma sürecinde. Fransa ve başka ülkelerde sermaye varlık vergisini görünce anında vatanı terk etti, aidiyetini değiştirdi. Türkiye’de bankacılığın yüzde 50’si, sigortacılığın yüzde 90’ı, Borsa’nın yüzde 70’i yabancıda. AVM’lerin ve özel hastanelerin de aslan payı yabancıların. Şimdi kim kimden hesap soracak?Bu arada hükümet seçime giderken kendi rey tabanını erittiğini gördü. Başbakan tabanını teskin etmek için bir yandan bölüşüm alanına girmeye hazırlanırken, öte yandan da ha bire inşaat ruhsatı bulmak derdinde ve zorunda...Şimdi Başbakan 10 senedir kazandırdığı sermayeyi, kurtlar sofrasında rekabet edemeyen mecali bitmiş tabana şikayet ediyor. i.ozturk@zaman.com.tr
↧