Cumhuriyet tarihinde 10-12 kez büyük kriz yaşayan Türkiye ekonomisi, en son yaşadığı 2001 ekonomik krizinden sonra gerçekleşen yapılanma süreci ile birlikte güçlü bir siyasi irade ile muhtemel krizlerin önüne geçerek kazasız 12 yıl geçirdi.Arada AK Parti’yi kapatma davası, 27 Nisan e-muhtırası ve pek çok gerilimli olayın tırmandırılmasına rağmen öyle ya da böyle Türkiye ekonomisi hem büyüdü hem de makro ekonomik dengelerini düzeltti. 2008-2009’da etkili olan büyük global çöküşte birçok iş dünyası temsilcisi, ‘IMF ile anlaşın!’ yoksa darmadağın oluruz’ açıklamaları yapmış, fabrikalarda gereksiz işçi çıkarmaları ve iş durdurmalarıyla küresel krizi destekler bir görüntü çizmişlerdi. Türkiye o günkü krizi rakamların ifadesiyle çabuk atlatmıştı. Borsa 6 ay içinde yerle bir olmasına rağmen 58 binden 22 bine geriledikten bir yıl sonra eski değerlerine ulaşmıştı. Açıkçası hiçbir halk hareketinin ya da askerî devrimin ekonomik sebebe dayanmadan gerçekleşmeyeceğini düşünenlerdenim. Türkiye’de, Brezilya’da ya da daha önceleri Ukrayna, Rusya, Gürcistan gibi ülkelerde farklı sebeplerle oluşan benzer görüntülerin tesadüf olmadığını çok iyi görüyorum. Bir şekilde imajı bozmak, muhtemel para girişlerini tersine çevirmek açıkçası zayıf noktaları tespit edip ekonomiyi tahrip etmek adına zamanlaması daha önceden planlanmış tipik mega manipülatör oyunu. Sonuç olarak dünyanın hemen her yerinde uygulanan zayıf hükümetleri destekleyen süreçte ülkeleri kendi politikalarıyla yönlendirerek büyük bir vakum ile kendilerinin belirlediği bir süre içinde bu parayı kendilerine çekerek kriz oluşturmak, siyasi politikaları empoze ettirmek, ele geçirdikleri ülkenin güvenilir olmadığını ve ülkenin hasta adam olduğunu söyleyerek pazarlarını ele geçirmek başlıca amaçları. Ayrıca petrol ve diğer kıymetli madenlerde daha fazla söz sahibi olmak, o ülkeyi uluslararası boyutta ekarte etmek ve kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirmek gibi yan faktörler de göz ardı edilmez. Dünyada son 10 yılda hızla büyüyen 4 ya da 5 ülkeden biri Türkiye. 2002-2007 yılları içinde ortalama yüzde 6,7 büyüme hızı yakaladıktan sonra 2008-2009 yılları içinde küçülen daha sonra yeniden hızla büyüme trendine girerek sırasıyla 9,2, 8,5 gibi çok önemli sıçramalar yapan Türkiye, bir anda Brezilya ile birlikte çok farklı nedenlerle gerilimlere sokuldu. Küresel piyasa dalgalanmalarını hızlandıran FED kararları ile mevcut ortam birleşince Türkiye mayıs ayı içinde yaşanan ve oldukça kısa süren bir olumlu atmosferden (kredi not artışı, çözüm süreci, İsrail özrü) bir anda geri çekilerek istikrarsızlığa giden bir görüntü içine çekilmeye çalışıldı. Sonuç olarak piyasalar da bu gelişmelerden olumsuz etkilendi. Borsa mayıs ortasından bu yana net yüzde 22 değer kaybederken, dolar yüzde 6 yükseldi. Faizler ise yüzde 4,6 seviyesine gerilediği bir anda bu iki gelişme ile yüzde 8’i aşmış durumda. Siyasi gerilim arttıkça para ve sermaye piyasaları için olumsuz gidişat devam eder. Çünkü istikrarsızlaştırma stratejileri sürekli bir sebep üretir. Bunu ortadan kaldırmak oldukça zor. Seçimler her zaman sorunu çözmez. Nitekim belki ilerleyen süreçte diğer etki ettikleri ülkelerde yaptıkları gibi seçimler ile ilgili manipülatif haberler devreye girebilir. Maalesef planlı bir organizasyon siyaset mühendisliğine soyunmuş durumda gözüküyor. FED politikalarında şu an bir değişiklik kararı vermemiş olmasına karşın Bernanke’nin açıklamaları sonrası gelişmekte olan ülkelerde borsaların hızlı bir düşüş içine girmesi ve para birimlerinin hızla değer yitirmesinin ardında farklı sebep aranmalıdır. Zira FED, faizleri bu seviyede uzun bir süre tutacağından bahsetti. Tahvil alımlarının yavaş yavaş azaltılması ve 2014 ilk yarısında tahvil alım programının sonlandırılması bu denli büyük etki yapmayabilirdi. Etkinin ana sebebi Türkiye’nin siyasi istikrarına darbe vurarak parayı korkutmak. Dikkat ederseniz bundan en fazla negatif etkilenen piyasa Türkiye oldu. Yabancı yatırımcıların payı azalmasına rağmen yeni yabancı girişleri yok değil. Son dalgalanmalarda Merkez Bankası’nın döviz rezervleri nisan ayından bu yana 135 milyar dolardan 128 milyar dolara gerilerken, Borsa’da yabancı çıkışı sınırlı da olsa devam etti. Hâlâ yabancı yatırımcı borsada banka ağırlıklı olsa da ağırlık sahibi, halka açık bölümün yüzde 80’i yabancılarda. En önemli soru işareti satmaya devam ediyorlar mı? Son iki günde yaşanan şok satışlarda sanılanın aksine yabancı yatırımcıların hisse aldıkları yönünde bir durum var. Büyük resme baktığımızda durum çok kötü değil ancak kısa ve orta vadede aşırı dalgalanmaların devam edeceği bir sürecin henüz başlarındayız gibi görünüyor. İhracat odaklı çalışan ya da döviz fazlası olan şirketler bu dönemde bir adım öne çıkabilirler.Altın, yeni denge noktasına doğru geriliyorAltının onsu 12 yıl önce 250 dolarla başladığı ve 2011 yılında 1.914 zirvesine uzanan büyük yükseliş eğiliminde adeta dev bir düzeltme yaşamakta. Zirveden bu yana yaşanan kayıp yüzde 33’ü buldu. 2011 yılında altın rekorlar kırarak 2.000 dolara yaklaştığında TV ekranlarında altının, çok daha yüksek seviyelere çıkacağı konuşularak, zirve noktasında reklamı yapılmıştı. Hatta ünlü ABD’li bir spekülatörün, ‘Altına yatırım yapın!’ sözleri ön plana çıkarılarak, altına hücum teşvik edilmiş, pahalı olan emtia bir şekilde pazarlanmıştı. Sonuçta altın 12 yılın düzeltmesini yapmakta. Ekonomilerdeki düzenlemeler, küresel ekonomilerde gelişen yeni faktörler doların güçlenmesine yol açıyor. Gelişmekte olan piyasaların en azından belirsiz bir süre için baskı altında kalabileceği bir süreç yaşanıyor ve yaşanacak gibi gözüküyor. Altın fiyatları özellikte ons, doların yükselişinden olumsuz etkilenirken önce 1.527 dolar daha sonra 1.320-1.330 dolar aşağı kırılınca hızla 1.268 dolara kadar bir gerileme yaşandı. Kapanış 1.296 dolardan oldu. Yeni bir denge noktasına doğru gerileyerek düzeltme dediğimiz yükseliş sonrası bir gerileme yaşayan ons, 1000 dolar psikolojik desteğine doğru hızla geriliyor. Altın güvenli liman olma özelliğine yeniden ne zaman ulaşır? Bu, FED politikalarının belirleyeceği kadar son aylarda etkisiz gözüken Çin ekonomik politikalarıyla da ilişkili bir soru. Büyük düzeltmede henüz keskin bir dönüş sinyali yok.
↧