Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Etyen Mahçupyan - Geçici körlük ve küçülen bardak

$
0
0
Gezi olaylarının özgün aktörü, laik burjuvazinin kendisine kamusal alanda yeni ve modern bir kanal bulan kısmıydı. Ebeveynlerinin sıkıntısını ve öfkesini paylaşan gençler, bugünün dünyasının imkânlarını ve moda olan varoluş tarzını taklit ettiklerinde, bir anda kendilerini Gezi Parkı'nda, yani kamusal alanın göbeğinde buldular.Ardından Türkiye'deki bu olayların yurtdışında çeşitli odaklar ve organlar tarafından hararetle sahiplenildiği ve hükümet aleyhine kullanıldığı görüldü. AKP'nin ortak aklı bunu bir ‘komplo' olarak tanımlamayı yeğledi. Bu epeyce rahatlatıcı, gerçeğin tümünü görmezden gelmeyi ima eden bir yaklaşımdı. Ortada bir komplo, yani kötü niyet varsa sizin yanlışlarınız önemini yitirir, anlam dünyanızda o yanlışlar hasımlarınızın kasten yanlış gösterdiği doğrulara dönüşür. Öte yandan bu tür bir yaklaşımın tabanı konsolide etme, safları sıklaştırma gibi pratik bir işlevi olduğunu da görüyoruz. Ama AKP cenahındaki ‘komplo' algısının daha derin, 19. yüzyılın sonuna, imparatorluğun parçalanmasına kadar giden bir arka planı var. Nitekim son dönemde hükümetin dış politikasının tam da bu arka plandaki yaşanmışlığa bir tepki olduğunu görmek gerek. Başbakan'ın son konuşmalarında da yinelendiği üzere ‘kaypak batının' karşısına Balkanlar'dan Ortadoğu'ya uzanan ve ahlaki olanın sahipliğini yapmaya aday olduğu düşünülen ‘otantik' bir hinterland konuyor.Ne var ki tarihsel ve kimliksel tasavvurları öne çıkaran tanımlamalar, içinde olduğumuz gerçekliği değiştirmiyor. Batı dünyası teknolojik, sınai ve en önemlisi entelektüel gücü ile bugün söz konusu hinterlandı yönetiyor ve açıkça söylemek gerekirse yönetmeyi de hak ediyor. Onların zaafı fazlasıyla çıkarcı bir modelin içinden baktıkları için sürekli olarak iç ayrışmalar yaşamaları ve bundan da etkilenerek dünyanın geri kalan kısmına karşı ahlaki bir tutum sergilememeleri. AKP iktidarının avantajı da buydu. Son on yıl, Türkiye'nin dış politikaya ahlaki argümanlar üzerinden baktığı bir dönem oldu. Sudan gibi tutarsızlıkların göze batmasına karşın, Türkiye'nin mesajı o hinterlandın doğu tarafında alındı ve AKP'nin kendisi de İslami coğrafyada bir referansa dönüştü. Ardından Irak Kürdistan'ı ile organik bir ilişki kuran, Suriye'de muhalefete kucak açan, kısaca Batı'dan bağımsız olarak kendi inisiyatifini kullanan bir Türkiye ortaya çıktı. Bu arada Batı krizdeydi. Ayrıca Ortadoğu'yu da anlamakta zorluk çekiyorlardı ve son dönemde dış politikaları sürekli başarısız olmuştu. Diğer bir deyişle Türkiye'nin daha üst seviyede bir rol üstlenmesi şaşırtıcı değildi. Ama hükümet bir geçici körlük yaşadı... Bu yeni imkânın kendi kimliğinin doğal sonucu ve getirisi olduğunu düşündü. Ya da bu konuyu aslında yeterince düşünmeden kendi ruhuna uygun gelen şekliyle kabullendi. Oysa laik kesimde birikmekte olan tepkinin bir benzeri de Batı'nın başkentlerinde yoğunlaşmaktaydı. Çünkü AKP iktidarı Batılı ülkelerin küresel dengeler açısından ‘hayat tarzını' tehdit etmeye başlamış, onların yüzyıllar içinde oluşturdukları ‘kamusal alanlarına' alternatif yaratmaya kalkmıştı.Yanlış anlaşılmasın... Batı güçsüz bir Türkiye, bölünmüş bir Türkiye istemiyor. Türkiye'nin güçlü olmasını ama esas gücün parçası olarak, Batı'nın değerlerine ve küresel çıkarlarına uygun davranmasını istiyor. Eğer böyle davranmayacaksa AB içinde yer almasının gerçekten de Avrupa açısından bir anlamı yok. Merkel'in ısrarı bu noktayı herkese hatırlatıyor. Öte yandan AKP'nin getirdiği yeni yaklaşımın birçok hasleti var ve muhtemelen dünya barışına daha fazla hizmet ediyor. Nitekim bunu teslim eden insanları Batı'dan da duymak mümkün. Ama geçici körlük dönemleri bir ‘düşünmeme' halidir. Hayatın akışına kapılırsınız ve bardağı taşırabilirsiniz. Çünkü siz bardağı çok daha büyük sanmakta, önünüzde çok geniş bir hareket alanı bulmakta ve onu kullanmaktasınız. Tepkinin gözükmemesini ise muhtemelen tepki olmamasına veya tepkinin güçsüzlüğüne yormaktasınız.Ama tepkinin gözükmediği dönemler çoğu zaman birikimin abartılarak yaşanmasına da zemin sağlar. Üstelik giderek konu sizin gerçekte ne yaptığınız olmaktan çıkar ve niyetiniz üzerinde yoğunlaşır. AKP için de böyle oldu... İçerde laik burjuvazi, dışarda Batılı merkezler çeşitli nedenlerle yansıtamadıkları tepkilerini öfkeye ve aşağılama arzusuna dönüştürdüler ve AKP'nin üretilmiş ‘niyetini' bir gerçeklik olarak algılayıp sundular. Hükümet bu algıyı yönetemedi... Yönetemediği ölçüde de kendi hayalleri üzerinden kurguladığı siyaset karşı tarafın giderek küçülmekte olan bardağını taşırdı.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue