Quantcast
Channel: ZAMAN-YAZARLAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Etyen Mahçupyan - Eksik doğrunun çocukları

$
0
0
Siyaset kültürünün değiştiğine, yeni nesillerin artık farklı bir dünyada yaşadıklarına, geçmiş algılardan uzaklaşan bir zaman ve mekân kavramına yöneldiğimize dair çok sayıda yorum yapılıyor ve genelde son derece umutlu, pembe bir tablo çiziliyor.İktidarların bu yeni dinamiği anlamamaları ve ona uyum sağlayamamaları durumunda başlarına gelecekler de, biraz heveskar bir biçimde vurgulanıyor. Sonuçta daha demokratik bir yönetim anlayışına gidilmesi meram ediliyorsa, bu söylenenlerin bir mahzuru yok. Ancak kendimizi gerçekliği anlama açısından yepyeni bir merhalede hissediyorsak, hayal kırıklıklarına da hazır olmakta yarar var. En azından bu toprakların en büyük zihinsel devrimi olan 2. Meşrutiyet'i hatırlayabiliriz. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına dair o büyük ve kuşatıcı coşkunun, nasıl bir yıl içinde bizzat o coşkunun sahipleri tarafından İttihatçı bir diktatörlüğün mayasına dönüştürüldüğü üzerinde düşünebiliriz. Tarihin bize sunduğu bu ders aslında çok da karmaşık değil: Her hızlı değişim dönemi daima birden fazla toplumsal tasavvur ve yol üretir. Bunların hangisinin galebe çalacağı ise önceden bilinemez. Eğer teknolojiyi takip ediyorsanız hep ‘ileriye' bir gidiş olduğu ne denli doğruysa, zihniyetin nereye doğru olduğunu bilemeyeceğimiz de o denli doğrudur. Ne var ki değişimin başlangıcında söz konusu dinamizmi fazlasıyla basite indirgemek ve buradan bir iyimserlik üretmek her zaman caziptir. Ama maalesef sizi sarmalayan gerçeklik çoğu zaman çok daha derin akıntıların, sorunların ve ufukların esiridir. Böylece ortaya bir amalgam, bir yeni sentez çıkar. Yeni olan eskinin içinde eriyip bir mayalanma sürecine girerken, adaptasyonunu beceren eski daha çok uzun süre hükmünü icra eder. Yeninin ille de daha ‘iyi' bir zihniyete işaret ettiği ise bir yanılsamadır. Çünkü yeni olan daima birden fazla zihniyete gönderme yapar ve nihai doğrultuyu eskinin yeni olandan faydalanarak kendisini yeniden üretme yeteneği belirler.Gezi Parkı'na ilk gelen gençlerin sosyal medyada mobilize olmaları, özgürlük talep ettiklerini söylemeleri, zekice sloganlar üretmeleri ve kendilerine benzemeyenlerle yan yana bir süre durabilmeleri birçok kişiyi fazlasıyla etkiledi. Burada ‘yeni' bir şey olduğunun altını çizdiler. Gerçekten de ortada bir süredir zaten yaşanmakta olan ‘yeninin' bir tezahürü var. Ama maalesef bir şeyin yeni olması bizatihi olumlu bir değer ifade etmediği gibi, söz konusu yeninin yüzeysel analizi de anlamlı bir kavrayış üretmeyebilir. Çünkü ortada çok temel iki soru var: Birincisi bu yeninin önümüze hangi zihniyet yollarını çıkardığıdır. İkincisi ise eskinin uyum kapasitesini veri aldığımızda ortaya nasıl bir sentez çıkacağı... Eğer Gezi'den net ve apaçık şekilde, aktörlerin sahiplendiği bir demokratlık ürerse eski zihniyet ve yapının zorlanacağını, uyumun zor olacağını ama sonuçta iyi yönde bir kırılma yaşanacağını öne sürebiliriz. Ancak eğer Gezi'den kendi hayat tarzını korumakla yetinen, sorumluluk almayan, ötekilerin dünyasını sahiplenmek istemeyen bir itiraz çıkarsa, buradan sadece otoriterliğin besleneceğini görmemek zordur.Tarihin önümüze çıkardığı zihniyet alternatifleri, bizi kuşatan büyük paradigmalardan bağımsız oluşmaz. Modernlik öncesinin zihniyeti otoriter ve ataerkil versiyonlarıyla ‘tek doğrunun' egemen olduğu bir anlam dünyasını ifade ediyordu. Doğrular ontolojik meşruiyete sahipti. Yani öyle birinin ağzından çıkıyordu veya çıkmıştı ki, söylenenin doğru olmadığını iddia etmek mümkün değildi. Tek çıkış aynı türden meşruiyete sahip farklı bir otoriteye dayanmaktan geçiyor ve böylece ‘tekçi' bakış bir çatışma zemini üzerinde normalleşiyordu. Modernlik doğrunun göreceli olduğunu, her özneye, kişiye ve kültüre göre değişebileceğini söyledi. Böylece çoğulculuk meşrulaştı. Ama bu durum ille de demokratik bir anlayışa işaret etmiyordu ve nitekim faşizm ve komünizm deneyimleri söz konusu ihtimali fazlasıyla kanıtladı. Post modern dönem ise doğrunun (zafiyet anlamında) daima ‘eksik' olduğunu söylüyor... Sadece öznel bir durumla karşı karşıya değiliz. Aynı zamanda hiçbirimizin doğrusunun kendi başına bir değer arz edip etmediğini de bilmiyoruz. Buradan demokrat zihniyete doğru bir damar üretmek mümkün. Ama ondan çok daha kolay bir biçimde nihilizme, sorumsuzluğa, vandalizme ve insani olanı reddetmeye eğilimli yaklaşımlara yönelmek de mümkün. Gezi bize henüz bu konuda fazla bir şey söylemedi. Ama söylediği kadarıyla ikinci yol birincisinden çok daha popüler gibi gözüküyor.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 11844

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue