Image may be NSFW.
Clik here to view.
Bir rıza pazarının, ecir panayırının daha kapısındayız. Ramazan birkaç gün sonra gönüllerimizin, hanelerimizin ve cemiyetimizin misafiri olacak. İnanan herkes kabının genişliği ve derinliği nisbetinde bu feyiz pınarından istifade edecek.Hakkıyla istifade için “inanmak” ve “karşılığını sadece Allah’tan beklemek” gerekiyor. Zira Nebiler Serveri (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde mealen, Ramazan’la gelen berekete tam inanan, ihlas ve samimiyetle oruç tutup bu mübarek ayı ibadet ü taatle değerlendiren ve sevabını da yalnızca Allah’tan bekleyen mü’minlerin geçmişte işledikleri günahlarının affedileceğini müjdeliyor.Hadisin metninde geçen “îmanen” kelimesi, inanılması gerekli olan her şeye ve oruçla alâkalı dinî hükümlere kalbden inanmayı ifade ediyor. Orucun farz olduğuna, karşılığında büyük mükafat bulunduğuna ve her şeyden öte rıza-yı İlahi’ye bir vesile teşkil ettiğine hiç tereddüde düşmeksizin iman etmek de bu manaya dâhildir.Biz hepimiz, Allah’ın kullarıyız; Allah da bizim ma’budumuzdur. Hocaefendi Hazretleri’nin ifadeleriyle “Ubudiyet düşüncesiyle O’na karşı yaptığımız ibadetler ve salih ameller O’nun hakkı, bizim de vazife ve sorumluluğumuzdur.” Dolayısıyla oruç da, O’nun emri ve bizim görevimizdir. O, ibadetlerimizden her zaman haberdârdır ve yaptığımız her şeyi bilmektedir. Cenâb-ı Hakk’ın görüp bildiği o amellerimiz, mevsimi gelince nemalanmış olarak bize dönecektir. Ayrıca, ellerimizi O’na kaldırdığımızda, bir kudsî hadiste dendiği gibi; “O eller boş olarak aşağıya düşmeyecektir.”Cenâb-ı Hakk’a yönelirken ve O’na yalvarıp yakarırken, her şeyden evvel O’nun kullarını gördüğüne, duaları işittiğine ve istekleri yerine getirecek güce sahip bulunduğuna tereddütsüz inanmak lazımdır. Yoksa inanmadan el açmak, “Verirse verir, vermezse vermez” gibi bir manaya gelir ki, bu apaçık bir saygısızlıktır. Allah’ın duaları kabul etmesinin vesilesi evvela O’na gönülden inanmaktır. İşte, “îmanen” kaydı böyle bir inanmayı ifade etmektedir.Beklentiler hep Allah’tandırHadis-i şerifte zikredilen “ihtisap” kelimesi de sevabın Allah’tan beklenmesi manasına geliyor. Bu aynı zamanda yapılan ibadetlerden ötürü dünyevî beklentilere girmeme, sadece Allah’ın hoşnutluğunu gözetme ve mükâfâtı O’nun rahmetinden umma demektir. Hayır işlerinde ve ibadetlerde ihlas ve samimiyete aykırı hiçbir husus olmamalıdır. Riya ve süm’alar, o kristallerin üzerine kezzap gibi düşmemelidir.Kulluk yolunda hiçbir amel insanların takdir ve alkışlarına bina edilmez. Her şey Allah için yapılır ve beklentiler de hep Allah’tan olur. Cenâb-ı Hakk’a kulluk arzında bulunurken O’nun Ma’bud, bizim de kul olduğumuzu hiç hatırdan çıkarmamalıyız. Ubudiyetimizi sadece O’nun hakkı olduğu için yalnızca O’na tahsis etmeliyiz. Dolayısıyla, ibadetlerimizi ihtiyaç ve isteklerimize bağlamamalı, onları bir görev şuuruyla eda etmeliyiz.Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir başka hadislerinde de, “Ramazan ayı girince Cennet kapıları açılır, Cehennem’in kapıları kapanır ve merede-i şeyâtîn zincire vurulur.” buyurmuştur. “Merede”, inatçılar, direnenler, saldırganlar demektir. Bu ifadeyle, şeytanların en azgınları, ipe-sapa gelmezleri, gözü dönmüşleri kastedilmektedir.Buna rağmen bizler Ramazan-ı Şerif’te de hatalar işlemekte ve günahlara girmekteyiz. Fakat bu Kur’an ayında mü’minlerin elde ettiği büyük kârlar vardır. Şeytan buna asla razı olmaz. Hırsından deliye döner. İnsanları günaha çekmek için ne yaparsa yapsın hasenat, -Allah’ın izniyle- günahlardan fazla olacağından merede-i şeyâtînin elinin-kolunun bağlanmış olduğu anlaşılacaktır.Şüphesiz, Ramazan’da yapılan ibadetler çok önemlidir. Cenâb-ı Allah oruç hakkında “Oruç Bana ait bir ibadettir; onu Nefsime izafe ediyorum. Mükâfatını da Ben vereceğim.” buyurmaktadır. Bu itibarla da onun genişliğini, derinliğini ve Hak indindeki değerini kavramak, ona bir kıymet takdir etmek mümkün değildir. Dolayısıyla, onun mükâfâtını vermeye Cenâb-ı Hak’tan başka kimsenin gücü yetmez. Allah Teâlâ, oruç sevabını bizzat takdir etmiş ve onu öbür âlemde bir sürpriz olarak verme vaadinde bulunmuştur.Bu kutlu zaman diliminin önemli güzelliklerinden biri de teravih namazlarıdır. Müslümanlar, yaşlısı, genci, kadını, erkeği, çoluk çocuk hep birlikte bir bayram havası içinde camilere koşarlar. Ramazan’ın bir başka hususiyeti de onun Kur’an ayı olmasıdır. Senenin hiçbir döneminde yeryüzünde Ramazan’da okunduğu kadar Kur’an okunmaz. Burada önemli bir husus da Kur’an’ı okumakla kalmayıp manasına nüfuz etme gayreti içinde olmaktır.Ramazan’ın bereketi ve hayır yarışıRamazan, gönüllerin semahatle ve engin bir cömertlikle coştuğu bir aydır. Her işlerinde Rabb’in rızasını avlama peşinde koşan bahtiyarlar; hayır ve hasenât hesabına bütün fırsatları değerlendirirler. Hemen her beldede, Ramazan ayının son on gününde itikâfa giren ve kendilerini bütün bütün ibadete verenler olur.İşte, böyle bir hayır yarışı karşısında şeytanın çileden çıkması onun tabiatının gereğidir. Öyleyse, Ramazan’ın bereketi çıldırtır şeytanı ve şeytanlaşan bir kısım habis ruhları. Bizler bu kutlu zaman dilimini fırsat bilerek ellerimizi her açtığımızda bütün İslâm âlemine, dünyanın dört bir yanında iman meş’alesini tutuşturmak için koşturan fedakâr hasbilere, adını, sanını bilmediğimiz yiğitlere ve insanlığın ızdırabıyla iki büklüm, gözyaşlarıyla dua eden Muhterem Hocamıza dua etmeliyiz. Her duada mutlaka zikretmeli, onları yâd etmeden ellerimizi indirmemeliyiz. O zaman inşallah Ramazan ayrı bir derinliğe, berekete ve güzelliğe kavuşacaktır.Son bir not, bu Ramazan’da Irmak TV hakikaten gönüllerimizi nurlandıracak birbirinden dolu programlara ev sahipliği yapacak. İnşaallah iftar ve sahur programları Mekke’den ve Medine’den canlı olarak ekranlara gelecek. Ramazan bu sene Irmak olup gönüllere akacak. Rabb’im feyzinden istifadeye muvaffak kılsın. Ramazan’ınız mübarek olsun.
Clik here to view.
