Bu memlekette hiç mi iyi birşey olmuyor? Niçin olmasın, yığınla. Ancak çok daha iyisi olabileceği ve geçmişten bu yana süregiden önemli eksikler bulunduğu, sorunlar devam ettiği için eleştiriler yapılıyor, tepki gösteriliyor. Hatta kimi zaman yanlışlar, doğruların epeyce önünde olduğundan bunlar dile getiriliyor. Geride bıraktığımız günlerde başarıyla tamamlanan Akdeniz Oyunları spordan çok siyasetin başarısıydı. Bakmayın madalya rekoru kırmış olmamıza. Hadi, pek güçlü sayılabilecek rakiplerle mücadele etmeyişimiz ve evsahibi olmanın başka avantajlarını da görmezden gelip onu da küçümsemeyelim ama asıl büyük başarı dar zamanda oyunları alma ve tesisleri yetiştirme noktasındaydı. Üstelik tesislerin yapım aşamasında bu memlekette en sık karşılaşılan durum olan aksaklıklar da eksik olmamıştı. Bu bakımdan Akdeniz’de siyasetin spora önemli bir katkısı oldu. Mersin, hazine değerinde tesisler kazandı. Bunun tersinden hep yakınır ve ‘siyaset, spora karışmamalı’ deriz. Doğrusu da odur ama bizim gerçeklerimiz başkalarınınkine uymuyor. Malum, biz bize benziyoruz. Bu ülkede spor yapılmaya başlandığından bu yana bir politikamız olmadı. Politika sözünü olumsuz yanından ele almayın, ‘hedefe ulaşmak için izlenecek yol’ anlamına gelir. Yani biz sporumuzu geliştirmek için nasıl bir yol izlememiz gerektiğine en baştan karar veremedik. Bugün de aynı durumdayız. Bu nedenle sürekli yerimizde sayıyoruz. Nereye ve nasıl gideceğini bilmeyen pusulasız bir gemi gibiyiz! Bunda sadece siyasetçileri yani ülkeyi yönetenleri kusurlu göremeyiz. Ne yazık ki spor adamları da bu işi yönetebilecek akıl ve beceriyi ortaya koyamadı. Ne zaman bir sıkıntıyla karşılaşılsa hep siyasetten yardım istendi. Vergiden şikeye, transferden kulüplerin mali yapılarının düzeltilmesine kadar her konuda gözler hep siyasette oldu. Yabancı oyuncu sayısı gibi normal koşullarda konuşmaya bile değmeyecek birtakım konular çevresinde sürekli kavga ediyor, gücümüzü ve enerjimizi bu tür ayrıntı sayılacak noktalarda tüketiyoruz. Esasa geldiğimizde de iş yapacak gücümüz kalmıyor. Ayrıca neyin önemli neyin öyle olmadığını ayırmakta da sıkıntı çekiyoruz. Örneğin, milletin gözbebeği sayılabilecek A Milli Takım tarihinin en perişan durumlarından birine düştü, kimsenin kılı kıpırdamıyor. FIFA sıralamasında 57.liğe düşmenin ne anlama geldiğini kavrayabilecek çok az insan var. Bu da sorumluların işini kolaylaştırıyor. Nasıl bir felaketin eşiğine geldiğimizi görünce de epeyce geç kalmış olacağız. Bu felaketin de elbette ki futbolumuzun yönetilemeyişiyle doğrudan bir ilgisi var. Demirören yönetiminin tek becerisi, böyle sıkıntılar çıktığında hiç ortalıkta görünmemek oldu. Şu anda da aynı durum yaşanıyor. Futbolumuzun uçurumun kenarına gelmiş olması, zatı şahanelerini pek ilgilendirmiyor olsa gerek! Eh, ne diyelim: Allah selamet versin! a.cakir@zaman.com.tr
↧