![]()
“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” hadisinden yola çıkarak Müslümanlar arasında dünya adı verilen ‘rüya'yı tabir edebilme gayretleri hiç bitmez.Tabir, görünenin ardındaki anlama bakabilmektir. Gerçeğin ardına, öte tarafa geçmek, nehri geçmek demektir. O halde Müslümanlar için ‘simgelerle örtülü rüya' olan dünyayı sahih biçimde yorumlayabilmek için evet, öte tarafa geçme çabası ortak bir yaklaşımdır. Buradan hareketle birçok inanan için ‘tabir edilmeyi bekleyen rüya' olarak da bakılabilir tesettüre. Tabir gerektirir evet, çünkü olgu'nun ötesini işaret eder. Hem başkaları için, hem tesettürlü kişi için nehrin öte yanına geçmeyi vaat eden bir çağrıdır. Örtülü olanın açılması, bazen açık olanın örtülmesiyle gerçekleşir. Bu imkân üzerinden, örtünmenin metafizik boyutlarına dair önceki yazımda (Kapanmak değil; sırlanmak) başladığım metne devam edeceğim.Fakat öncelikle yeni bir başörtüsü imza kampanyasından bahsedeyim. “Erteleme değil çözüm istiyoruz” sloganıyla örtüsüz kadınların başlattığı ve pek çok kişinin imzaladığı metinde bu kez hizmet alan veren ayrımı da yapılmadığı için, nihayet net bir duruşta buluşuldu ki, bu önemli. Örtünmenin manevi boyutlarından bahsederken çıkagelen bu kampanya vesilesiyle algımızı kamusal alanın görünür dilinden mahremin görünmez alanlarına doğru açmaya devam edelim. Zira örtülü kadının hukuki, yaşamsal, toplumsal hakları için mücadele eden örtüsüzlerin, tesettürün kişisel bir hak ve inanç özgürlüğü olmasının ötesinde, yüreğinde ne anlam ifade ettiğini bugün artık keşfetme arzusu taşıdıklarına inanıyorum.Kalbin elbet sosyolojisi yapılamaz. Ama içkin ve aşkın boyutları olan tesettür gibi bir ‘olgu'ya, onun öte tarafına geçerek bakmak için (en azından podyumdan indirmek için) tesettürün kalbine biraz daha yakından bakmayı deneyebiliriz. Tesettürün üzerine takılan bir nesne olarak başörtüsünden ibaret olmadığını belirterek, kadının varoluş hakikatini imleyen bir bütün olduğundan bahsetmiştim önceki yazımda. İnsan varoluşunu katmanlaştıran, ona çeşitli boyutlar kazandıran niteliğiyle devam edelim. Tesettür, ona bakanın görme biçimini de derinleştirir. Bakılanın görünenden ibaret olmadığını, onu tabir etmesi gerektiğini hatırlatır. Kadının özelliklerini –mesela uzuvları üzerinden- genel söylemlerle anonimleştiren modern dilin tabirlerinden, her varlığı biricik olarak, kendi otantikliğinde olgunlaştıran evrensel tabire döner. Bu, insana verilmiş değerin farkında olmaktır. (Allah'ın en güzel suretinde yaratılmış insan.) Bu şuur, Müslümanların eylemlerine ibadet özelliği katar. Ne için, ne adına davranmakta olduğunu (nefsinin sınırlı terimlerinden ruhuna hicret etmenin inceliklerini) her an izlemeye devam etmek, inancına vücudunla emek vermek demektir. İşte tesettür, bu emeğin kesintisiz bir tabiridir aynı zamanda.Örtülü olmayanların nezdinde hayatla beden arasına giren örtü, (elbet tesettürlülerin hakkını savunsalar da) çoğunlukla bir olumsuz etmen olarak algılanır. Ve ‘kapanmak' olarak kodlanır. Mahrem; bir alandan ibaret olarak görüldüğünde, bedenin özgürce salınımını inkâr eden, hareketi kısıtlayan, eylemi önemsizleştiren, varlığı sınırlayan bir engel olarak algılanacaktır kaçınılmaz olarak. Müslümanlara göre ise mahrem, görünür bir alan değildir ve belki de özgürlüğün ilk koşuludur. Özgürlüğün bir çerçevesi, bir ölçüsü olması gerektiğini fark etmek, onu başıboşluk olmaktan çıkarır. Mahrem olmadan, özgürlüğün evrensel boyutlarını çizemeyiz. Tesettürlüler için özgürlüğün kıymeti onun belli bir edep içinde sınırlandırılmasıyla ölçülür. Kalbin sırrını sınırlandırmak imkânsızdır. Ama Müslümanlar için hakikate bağlandıkları yer, bu en mahrem mahal olan kalptir. Kalp; en mahremse eğer, onun da örtüleri var demektir. (Bizzat vücut ona örtü.) Vücuda da örtü olan tesettür varoluşun bu katmanlı yapısını temsil eder.Örtüye yaklaşabiliriz bazen, sonra uzaklaşırız. Bizi bir şey çeker ondaki sırra, bazen iter. Tesettürlü kadın, iç ile dış arasında bu çekim ve itimle devam etmekte olan sonsuz devinimi, bu iç içe geçen hareketi sırla dolu kalbinde duyumsar. Alemde şeylerle arasındaki mesafeyi her an yeniden düzenlemektedir. Kesintisiz bir ibadet halindedir çünkü. Ona göre mahremin evrensel niteliğini modern veya geleneksel dinamiklerin birimiyle tartmak imkânsızdır. Tesettürün buradan ‘ora'ya; nehrin öbür tarafına tabir edilmesi gereken İlahi boyutu vardır. l.ipekci@zaman.com.tr