![]()
Dünyada olup bitenleri anlamak için ekonomi ve piyasalardaki gelişmeleri iyi takip ve analiz etmeniz gerekir. 2000’li yılların başlarında yaşanan gelişmeler savaşlar, ikiz kule saldırısı, Afganistan ve Irak’ın işgali.Çin’in büyük sıçrayışı, Brezilya ve Türkiye’nin yükselişi, altın ve petrol fiyatlarının 12 yılda dolar bazında beşe altıya katlanması Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da önce bahar olarak adlandırılan ve bir anda kışa dönmeye başlayan süreci anlayabilmek için çok boyutlu bir bakışa sahip olmak ve en azından buna çabalamak önemlidir. Dünyada silah ve petrol sanayii alanında son dönemlerde çok büyük kazançlar sağlanıyor. 2012 başlarında bir analizimizde değindiğimiz gibi barışçı olarak bilinen ABD Başkanı Barack Obama yönetiminde bu zamana kadarki en büyük silah satışı ile ABD rekor kırmış durumda. Hiç şüphesiz o tarihlerde isyanın ya da bahar hareketlerinin etkilendiği petrol zengini ülkeler en büyük siparişi veren ülkeler olmuşlardı. Her neyse demokrasi için silah satışı ve petrol fiyatlarının spekülatif bir şekilde yükseltilmesi oldukça önemli! Hiç şüphesiz Türkiye’nin en kırılgan yanı yüksek petrol fiyatları sebebiyle oluşan cari açık. Bir zamanlar ‘demokrasideki açıklar cari açıktan önemlidir’ sözünü söyleyen biri olarak (27 Nisan 2007 hemen sonrası) kabul etmeliyim ki cari açıktaki büyüyen delikler demokrasiyi de zorlayabiliyormuş! Gelelim son gelişmelerin piyasalarla ne gibi bir ilişkisi olduğuna. Türkiye, mayıs ayında notu ikinci bir derecelendirme kuruluşu tarafından yükseltilmiş ve Merkez Bankası 135 milyar dolar rezerve kadar ulaşmış olumlu anlamda dünya piyasalarından ayrışan bir ülke konumundaydı. Korkulan sıcak paraydı. Sonrasında içeride ve dışarıda gerçekleşen olaylar tsunami etkisi yaptı ve her ne hikmetse Türkiye, Brezilya ile birlikte en fazla olumsuz etkilenen ülke oldu. Evet, ABD Merkez Bankası zaten uzun zamandan beri bilindiği gibi tahvil alımlarını azaltacaktı. Mayıs ayından bu yana yüzde 1,6 seviyelerinde olan 10 yıllık tahviller bir anda 2,60 seviyesine tırmanmıştı. Bunlar bilinen şeylerdi. Son aylara kadar güvenilmeyen dolar bir anda neden baş tacı edilmişti. Türkiye Merkez Bankası’ndan 13 milyar doları bulan erime, sadece FED kararı ile açıklanabilir mi? Görünen odur ki gelişmekte olan ekonomiler için kötü haberler birbiri ardına gelmeye devam ediyor. Brezilya’daki gösteriler, Türkiye’deki gelişmeler ve sonrası Mısır’da yaşanan darbenin ardında büyük ekonomik güçlerin bir hesabı da olduğu açıkça görünüyor. Bu noktada en az iki yıl sürecek yeni bir ekonomik ve siyasi ters algı sürecine girilmiş gözüküyor. Çin’in baş aşağı gittiği algısı, gelişmekte olan ülkelerdeki lider değişimleri ve demokrasiyi zayıflatma çabaları devam edebilir. Garip ama gerçek misali Mısır’da darbe olduğu gün, Borsa açıktı ve inanılmaz bir şekilde yükselmişti. Borsa’da yabancı payı yüksekliği böylesine trajikomik hadiselere de meydan veriyor işte. Son olarak algı psikolojisini yönetenler, paranın adresini ABD olarak göstermeyi başardılar. ABD borsaları tarihinin en yüksek seviyelerine ulaşmış durumda. Son açıklanan işsizlik verisi ve beklentilerin bir hayli üstünde çıkan tarım dışı istihdam seviyesi faizlerdeki hızlı yükselişe rağmen AB borsalarını olumlu etkilerken en fazla kayıplar dolar bazında Türkiye Borsası’nda yüzde 4,2 ile yaşandı. Almanya DAX endeksi yüzde 2,36 düşerken, diğer ülke borsalarında dikkate alınmayacak düşüşler yaşandı. Türkiye, güçlü bankacılık yapısına, güçlü mali disiplin ve büyüme verilerine rağmen son dönemde yaşanan faiz ve enflasyon yükselişlerine petroldeki artışın da katılmasıyla (buna bir de ülkede demokrasi sorunu yaşanıyor algısı eklenince) zayıf halka pozisyonuna kolayca sokulmuş gözüküyor. Haziran ayı içinde paniğe kapılan ya da bilinçli olarak satışa geçen yabancı yatırımcıların 1,2 milyar dolarlık hisse satışları ile Borsa dolar bazında 37 bine gerilemiş durumda. Dolar bazında yüzde 29 gerileyen Borsa’da en kritik seviye 70 binde, eğer bu psikolojik sınırın altına gerilerse iyileşme dönemi sona ermiş olacaktır. Dolar iki ay önceki bir analizde belirttiğimiz hedefe doğru hareketlenerek 2 lirayı bulacak ve bir başka psikolojik sınır çizgisi aşılmış olacaktır. İyimser bir gözle bakacak olursak halen Borsa’nın yüzde 64’ü yabancı yatırımcıların elinde ve Türkiye’nin 10 yıldır elde ettiği kazanımlar bir anda ortadan kaldırılmayacak kadar köklü. Eğer iyi yönetilebilirse bu badireden de çok büyük bir yara almadan kurtulunabilir. Önümüzdeki hafta FED tutanakları ve 30 Temmuz’daki toplantı öncesi piyasalarda dalgalanmalar devam edecektir. Dalgalanmanın aşağı yönlü devam etmesi, dolar bazında 36 bin seviyesinin aşağı kırılıp kırılmayacağı ile ilgili. Hisse fiyatları şu an ne çok ucuz ne de pahalı. Belki dolar pozisyonu olan, ihracat odaklı çalışan ve mali yapısı güçlü şirketler önümüzdeki günlerde rağbet görmeye başlayabilir ama genel dengenin sağlanması önemli.Altın çöküyor petrol tırmanıştaPetrol fiyatları dolardaki yükselişe rağmen son üç ayın en yükseğine tırmanarak 108 dolara yaklaşırken, altın fiyatları ise tam tersi bir şekilde düşmeye devam ediyor. İşin ilginç yanı son üç ayda altın fiyatları (ons) yüzde 12,2 oranında değer kaybederek 1,392 dolardan 1.222 dolara geriledi. Petrol fiyatları ise aynı tarihi göz önüne aldığımızda yüzde 11,3 oranında yükseldi. Bu durum petrole ihtiyaç duyan gelişmekte olan ülkelere tam anlamıyla darbe vururken, üreten ülkeler adına her zamanki gibi büyük bir kazanç oldu.ABD tarım dışı istihdam verilerinin haziran ayında beklentilerin çok üstünde artarak 195 bin kişilik ek bir artış yaşaması (beklenti 155 bin idi) altın fiyatlarını olumsuz etkilerken ABD 10 yıllık tahvilleri yükselişini kaldığı yerden devam ettirerek bir anda 2,50 seviyelerinden 2,73 seviyelerine tırmandığı görüldü. Açıkçası parasal sıkılaştırmadan altın ve faizler olumsuz etkilenmeye devam ederken hatta dolar alıp başını giderken düşmesi gereken petrolün hızla yukarı tırmanması hayli garip! Bu durumun cari açık üzerinde olumsuz etkileri olmaya devam edecek olması en büyük korku. Hem dolar yükseliyor hem petrol, bu durum Türkiye için hiç istenmeyen bir şey.