Mısır’da çatır çatır bir darbe yaşanırken, “demokrasi, sadece sandıktan ibaret değildir” diye söze başlamak, peşinden hangi laf gelirse gelsin darbeye arka çıkmaktır. Her söz hakkında neden söylendiğine, hangi vesile ve bağlam içinde kullanıldığına bakılarak hüküm verilir.“Sandıktan ibaret olmayan demokrasi” eleştirilerini, sandıktan çıkmış bir iktidarın Mısır’da silah zoruyla devrilmesi üzerine ve darbeyle yıkılmış iktidarın hatalarını peş peşe sıralayarak yapıyorsanız sözünüz ve yazdıklarınız terazinin “darbe” kefesinde tartıya çıkar. Dün, köşe komşum Şahin Alpay’ın yaptığı gibi. Söz yerinde ağırdır. Bugün sandığı eleştirip, darbeye karşı çıkarak kurulan denklem alenen darbe şakşakçılığı olarak safını bulur.Açık bir mukayese: Silah zoruyla gelen ve binbir haklı gerekçeye dayandırılan darbelerin doğru yaptığı işlerin tamamı bile, seçimle gelen iktidarların bütün hatalarının toplamından daha büyük ve kalıcı zararlar verir. Demokratik iktidarın yanlışı, darbelerin doğrularından evladır. Darbe, şiddete dayanır. Asker elindeki silahı ülkeyi koruma amacı dışında, devlet iktidarını ele geçirmek için kullandığı zaman, bu eylem bir silahlı gasp eylemidir. Üstelik devletin tanıdığı ayrıcalık zırhı altında yapıldığı için, daha ağır bir silahlı gasp suçudur. Hiç kimse, hatta darbecilerin kendisi bile bu işin meşruiyetini savunamaz. Bu yüzden darbe yapanlar ve darbeye destek verenler “darbe” lafını hiçbir zaman kullanmazlar.“Darbe”, bildiğimiz “darp” kelimesinden geliyor. Silah zoruyla, yani tankla tüfekle iktidarı ele geçirmeye “darbe” diyoruz. Bazen bunun için silahlı tehdit, yani “muhtıra” da yeterli olur. Darbeyi yapanlar ise bu kaba güç gösterisine ve şiddet yoluyla ele geçirdikleri iktidara bir kılıf bulmak için “ihtilal” ve daha sık “devrim” deyimlerini tercih ederler. Her ikisi de güya silahın dışında halkı devreye sokuyor. Halk devreye girince, kaba gücün ötesine geçilmiş ve meşruiyetin kapısı aralanmış oluyor. Değişim iki şekilde gerçekleşir: Tedricen, yani evrilerek, olgunlaşarak; veya her şeyin yıkılıp yeniden yapıldığı ani sıçramalarla. Ani sıçramalar, ancak “zor”un devreye girmesi ile olur. Tarihte halk ayaklanmaları ile, yani kitlesel şiddet aracılığıyla bir düzenin alaşağı edilmesine “devrim” denir. “Verili bir vaziyette iken değişip bütünüyle başka bir şey olma” anlamına gelen “inkılap” kelimesi, kendiliğinden “zor” içermediği için “devrim” veya “ihtilal” kelimesinden farklıdır. “Revolution” yani “devrim” ile “revolver” yani “toplu tabanca” kelimeleri arasındaki yakın akrabalık bu şiddet ve kan çağrışımlarına dayanır.27 Mayıs 1960 darbesi, yapanlara ve destekleyenlere göre bir “devrim” idi. Hatta önüne bir de, Mısır ve İran’daki darbeler gibi bir “ak” ibaresi konmuş ve “Akdevrim” denmişti. 12 Mart ise tanklar sokağa çıkmadığı ve Demirel için tehdit yeterli olduğu için bir “müdahale” yani iktidara “dahil olma” şeklinde tanımlandı. 12 Eylül için, darbecilerin kendisi de “ihtilal” ibaresini kullandı.Siyasette, özellikle diplomaside kelimeler, bir şeyleri anlatıp ifade etmenin aracı olmaktan çok gizlemek için kullanılır. Mısır darbesi için, bizim darbeciler henüz uyanmadıkları için “darbe” sözünü rahat kullanıyorlar. AB’nin ısrarla “darbe” sözünü kullanmaktan imtina etmesi, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir “niyetini saklama” çabasını ifade ediyor. Sözün artık ne anlam içermediği üzerinde durmamız gerekiyor.Soğuk Savaş yıllarında ABD başta olmak üzere Batılı demokrasiler, askerî darbelere destek oldular. Darbecilik, halkı devre dışı bırakarak, Batı’dan aldıkları silahlar dışında gücü olmayan askerî yönetimler aracılığıyla o ülkelerin kontrol altında tutulmasını sağladı.Mısır’da darbe yapanlar kime ve neye hizmet edecek? Bu sorunun cevabı, söz ile gizlenen darbenin arkasındaki karanlığı aydınlatmak için iyi bir başlangıç değil mi?
↧