Parlamento feshedilmiş, genelkurmay başkanı aynı zamanda savunma bakanı görevini yapıyor. Mısır’daki demokrasi böyle bir demokrasiydi… Benzeri olmayan bir demokrasiydi. Yâni bir model, ileriye yönelik umutlarla deneniyordu.Mısır bir şey üretmiyor, ekonomisi çok geri kalmış bir durumda; halkı fakirlikle boğuşuyor. Bir miktar turizm geliri vardı, o da çok azaldı. Başta Amerika olmak üzere bazı yardımlarla ayakta durmaya çalışıyor. Böyle bir ülkede demokrasiden söz ettiğimizi unutmamalıyız. Mısır halkı halinden elbette ki memnun değil. Bu memnuniyetsizlikle, “bu yönetim gitsin” der. Ama hangi memnuniyetle “bu kalsın” diyecek? Kim gelse sosyoekonomik şartlar değişmeyecek ve Mısırlılar “bu gitsin” diyecek. Tahrir Meydanı “bu gitsin” diyenlerin meydanı olarak hep dinamik kalacak.Şimdi Mursi (İhvan) gitti diye bir şey mi değişecek? Halk bunu da görecek.Kimler gelirse gelsindi, Mısır’da bu yol içinde bir şey değişmezdi. Mısır’ın asıl meselesi kalkınma meselesidir, sosyo-ekonomik şartların değişmesi meselesidir. Mısır’da henüz bu anlaşılmış değil. “Demokrasi ve kalkınma” bilinci kolay gelişmiyor. Mısır’da entelektüel diyebileceğimiz kimselerde de bu bilinç yok. Bir düşünelim: İhvan hangi kalkınma programıyla ve projesiyle seçime girdi? Bir program vereceksin ve halka “umutlu ol ve sabret” diyebileceksin. Mursi’ye yönelik protestolar zulüm falan yaptığı için değildi, bir iyileşme sağlayamadığı içindi. Sağlaması mümkün de değildi zaten. İleriye dönük bir vaatler haritası da yoktu. Ortadoğu’da zenginler petrol zengini, petrolü olmayanlar fakir; zenginlerin de fakirlere bir faydası yok. Mısır’da benzin sıkıntısı vardı ve bu, Suudi Arabistan’ı hiç ilgilendirmiyordu. Böyle bir manzara var. Zenginler, meşgul. Petrol dolarlarını Batı bankalarında muhafaza ediyorlar. İdeal olarak, İsrail aleyhtarlığı onlara yetiyor. Filistin halkına bile ciddi bir yardımları yok. Ortadoğu’da petrolden başka bir şey üretilmemesi, bunun düşünülmüyor bile olması demokratik gelişmelerin önündeki en büyük engeldir. İran farklı gibidir, onun da dar kalıpları düşünceye nefes aldırmıyor.Batı, parlamentosu kaldırılan, savunma bakanı asker olan, anayasası belli çerçevelere oturan bir denemeyi zaten demokrasi gibi görmemişti ki, o tecrübenin ardından ciddi tepkiler göstersin.Ortadoğu’da sadece ürün değil, düşünce de üretilmiyor. Bunu da görmemiz gerekir. Irak’ta, Suriye’de Müslümanlar birbirini öldürüyor, bunun tepkisi yok. Hatta taraflara fetva üretenler var. Askıya alınan Mısır Anayasası’nda demokrasi kelimesi geçiyor muydu acaba? Sanmıyorum. Adı bile telaffuz edilemeyen şeyin realitesi nasıl istenir?Genelkurmay başkanı darbe bildirisini okuyor, Tahrir’deki milyonlarca insan, sevinçten bir insan denizi gibi dalgalanarak alkışlıyor! Manzara bu. Sanki kırk yıllık bir zorba gitmiş de “özgürlük” gelmiş! Bu kalabalık bir dinamizmi yansıtmıyor, akış yolunu tıkayan bir negatif birikmeyi ifade ediyor. O kalabalıkta ne yaptığını bilen yok.Her darbe bir risk taşır ve risk darbecilerin yüreğinde durur; bundan dolayı hazırlıklarını gizli tutarlar ve eylemlerini öyle yaparlar. Mısır’da yapılan, o açıdan bir darbeye de benzemiyor. Önceden haber verildi, mühlet tanındı, Ezher’in Yargı’nın onayı alınmış; adam rahat rahat açıklama yapıyor. Ezher’in biliyor olduğunu Amerika bilmez mi? Tabii ki o da biliyor. Naklen yayın altında sanki bir oyun oynanıyordu. Amerikan yardımı kesilmesin diye darbe kelimesi telaffuz edilmiyor; esasen darbenin bir oyuna benzetilerek yapılmasında da bu düşünce belirleyici olmuştur. Bu noktayı da fazla kurcalamamak gerekir; çünkü Amerikan yardımı kesilirse Mısır çok daha zor bir duruma düşer.
↧